06-07 Aralık 2024 tarihlerinde Muratpaşa'da yapılan toplantılarda profesörlerimiz çok kıymetli sunumlar yaptılar.

Toprak-su-yağmur-kuraklık-küresel iklim değişikliği-yeşil doku -enerji, hülasa iklim senaryoları başlığı altında dünyanın geleceğine dair detaylı bilgilendirmelerde bulunuldu.

Akademisyenlerimizin konuşmaları arasında dinleyen taraf olarak bizlere de söz hakkı tanındığında naçizane ben de söz aldım. (Önceden önemli kaynaklardan alınan bilgilere göre yaptığım konuşmalar bütünü içinde) Anayasa’mızın 43. Ve 56. Maddeleriyle 2872 sayılı çevre mevzuatı + 1593 sayılı UHK’nın ana ve ara hükümlerinden hareketle çevresel değerlerin yanı sıra Antalya su kaynakları, içme ve kullanma suyu kaynaklarımız üzerinde havza bazında konuyu ele alarak su mecralarımız üzerinde 600-650 halı yıkama işletmesinin bulunduğunu, işletmelerden bir çoğunun GSM ruhsatının bulunmadığını, her işletmeninin bir günde 10-12 ton su kullanıldığını, toplam olarak söz konusu işletmelerin bir günde 6500 ton su kullandıklarını, kaçak durumdaki işletmelerin Sağlık Bakanlığının onayı dışında kaçak, sakıncalı kimyasal asit kullandıklarını bu miktardaki su yıkama ameliyesinden sonra kirletilmiş suların (sakıncalı asit ve boyalı suların) tekrar yer altına geri enjekte edildiğini, muhtemeldir ki, kanserojen tabiatlı kirli suların yer altı sularımızı da kirletebileceğinden hareketle, sorumlu kurumlarımızın konuya sahip çıkarak suyumuza odaklı endişeli bekleyişe çözüm getirmelerini bir kere daha hatırlatmış oldum.

Toplantının detayı çerçevesinde; ülke tarımının plansız programsız, bilim dışı yöntemlerle yapıldığı, sulama sistemlerinden tarımsal gübre ve bitki zararlılarıyla mücadelede zararlı tarım ilaçları ve kimyasalların kullanıldığı, ülke ormanlarımızın hem yangınlarla hem açmalarla hem de illegal boyutta tıraş kesimlerle ormanların yok edildiği, yeşil dokunun ileri derecede tahribatı nedeniyle kuraklığın öne çıktığı, atmosferde ısının yükselmesine bağlı olarak mevcut su dokusunda aşırı buharlaşma neticesinde başkaca coğrafyalarda sel felaketlerinin yaşandığı, 2050 ye doğru atmosfer sıcaklığının 1.5-2-2.5-1950 yılına doru 4 derece santigratta ulaşacak hava sıcaklığı nedeniyle yer yüzünde insanlar dahil tüm canlı organizmalar, canlı tabiat unsurları ciddi bir felaketle karşı karşıya bulunacağı, iflasa doğru giden ekosistem sonucu canlıların sona doğru yaklaşacağı beyan olurken, ülkemizde Konya başta olmak üzere ülkemizin bir çok yerlerinde açılan binlerce derin su, (kaça)kuyuları nedeniyle oluşan obruklar, endişelerimizi daha da arttırmıştır. Gazipaşa bölgesinde açılan çok sayıdaki kaçak kuyuların derinliği 400 metreyi bulduğu, hemen ardından kuyuları deniz suyunun işgal edeceği endişesinin de ortada olduğu hatırlatılıştır.

SONUÇ OLARAK: Küresel anlamda ortak aklın oluşturulması nedeniyle dünya büyük bir felaketin eşiğine sürükleyeceği endişesi şimdiden toplumları korkutmaya başlamıştır.