Yokluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele vaatlerinden geldik
yokluğa, ayyuka çıkan yolsuzluk
iddialarına ve yasaklara. Barış, huzur ve kardeşliğin yaşanması, yeşermesi
gereken topraklarımızda acı, kan,
gözyaşı, öfke hakim oldu adeta. Ötekileştik, ötekileştirildik, bölündük,
dağıldık, kırıldık…
Ama halk artık bunu istemiyor. Her evde işsiz, borçlu, yuvası dağılmış vatandaşlarımız var.
Gençlerimiz özgürce görüşlerini paylaşmaktan korkar olmuş. Diplomalı işsizler
ordusu giderek büyüyor…
Artık orta direk kalmadı. Direk çöktü…
Üretmeden tüketen, dışa bağımlı ekonomi…
Tarım ve hayvancılık bitti. Tahıl ambarımız kitaplarda
kaldı…
Herkese eşit hizmet
vermesi beklenen belediyeler, ondan-benden ayrımı yaptı. Hesapsız kitapsız
yatırımlar, yandaş cemaat, vakıf ve derneklere yapılan tahsisler belediyelere
borç batağına götürdü…
Merkezi idare de
yerel yönetimler de finans yönetiminde çöktü…
Üstüne kırıcı söylem,
tehdit vs…
Halkın artık yeter dedi ve 31 Mart’ta sandıkta tepkisini
gösterdi. Kişi ve partilerden çok yıllardır süren bir anlayışa, zihniyete tepki
gösterildi…
Ancak birileri hala
ortamı germeye çalışmakta. Sandıkla kazanılan İstanbul seçimleri YSK ile alma
arzusu toplumu rahatsız ediyor…
Yetmiyor belediye
başkanlarının görevleri olan kamu yararı çerçevesinde yapması gereken denetim
faaliyetlerine yargı kanalıyla ‘yürütmeyi durdurma’ alınıyor…
Günlerdir, hatta
aylardır yazılıyor, çiziliyor, konuşuluyor…
Türkiye’nin en borçlu belediyesi İstanbul. Elbette yasal
çerçevede incelenmeli, tespitler yargıya gitmeli…
Ama aksine incelemeden rahatsızlık duyanlar konuyu yargıya
götürüp yürütme durdurma alıyor…
Konuya ünlü hukukçu Celal Ülgen bakın ne diyor…
“Belli ki bu tür
incelemelerden ürken ve tetikte bekleyen fazla duyarlı bir ekip var. Ancak
idari mahkemeyi kutlamak gerekir. Aynı gün karar verecekmiş az kalsın. 18 Nisan
tarihli başvuru ve 19 Nisan tarihli YDK kararı. Bu ülkemizde ilk kez
gerçekleşiyor. Bu jet hızını bu mahkemede başka bir karar ile meşru
gösterebilir mi? Örneğin bu tarihe kadar böyle jet hızıyla vermiş olduğu
yüzlerce karar olmalı en azından. Yoksa
‘tak dedi, başvurucu başvurdu, şak dedi yaptı idare mahkemesi’ olmuş olur”…
Ülgen’in önerisi şöyle; “Belediyenin
bu karardan sonra yeni bir işlem yapıp bu kez gerekçeli ve hedefi belli olan
bir müfettiş görevlendirmesi yapması, müfettişlerin ise bu konuda başkanlıktan
yetki istemesi daha doğru olacağı kanısındayım. Görevlendirilen belediye Müfettişlerinden
bu konuda uzman bilişimcilerden bilirkişi olarak yararlanması da ayrıca
gerekecektir. Bu yeni işlemin İdare mahkeme tarafından durdurulma riski de
kalmayacaktır.”
Yürütmeyi değil, yürütenleri durduran kararlar dileğiyle…