Sabah erken kalktım her zamanki gibi. Akşam yol üstünde bir unlu mamüller- fırın görmüştüm oraya doğru yürüdüm. Ara sokaklara şöyle bir göz attım acaba eski bir fırın bulur muyum, şöyle sıcak bir somun alır mıyım ve açık bakkal baktım peynir filan alırım diye ama yoktu. Malum üç harfliler buraya da gelmişler. Halbuki bu bölgede güzel peynirler olduğunu ben biliyorum.


Fırından poğaça, börek falan aldım, birkaç güzel fotoğraf çıktı 2-3 tane.  Yakup'u aradım, şu bilinen espri: “suyu ısıt ben geliyorum” dedim tabii burada “ısınacak” olan su, arabada küçük makine var. Su kaynatıyoruz, içine poşet koyunca çay yapıyoruz, ya da kahve. Bu bir klasiktir zaten ama ben gelene kadar bizim ürünü teslim alacak olan insanlar gelmişler. Onlarda kahvaltılık bir şeyler almışlar “hadi kahve tarzı bir yere gidelim sıcak çay orada içelim” dediler.

 Merkezde bir yere gittik kapalıydı, oradan İncirliova Deveciler Kooperatifi (derneği miydi) çalıştırdığı kahveye gittik. Çok güzel çay vardı ama, buradaki arkadaşın adını bilmediği bir mekandan aldığı ıspanaklı ve peynirli kuru börekler çıktı paketinden. Hani Özüm’ün “babaanne böreği” dediği ıspanaklı ve çökelekli börek. Anneminkinden tek farkı içinde acı olmamasıydı ki normal ve ben tepetakla.

Kahvaltıdan sonra Yakup dedi ki “teknoloji gelişti, artık yük boşaltmak sorun değil.” Gerçekten de birkaç dakikanın içinde, 4 palet ürünü fortlif dedikleri araç indirdi, biz de yola çıktık işte yeniden. “Birer çay da araçta içelim” dedik, bu arada fotoğraf çekiyoruz. Bölge soğuk, eksi 2 derece filan. Yeni rotamız İzmir Kemalpaşa. Kemalpaşa'daki adrese daha önce de yük bırakmıştık.  Sistem oturmuş, burada da fortlif ile aracı birkaç dakikada boşaltıyoruz.


Şimdi serbest olarak çalışan var, şirket ile çalışan var. Şirketle çalışmak belki rakam düşük olabilir ama stresi yok. Örneğin Yakup, Atakul adlı bir nakliye şirketinin maaşlı şoförü. Araçta şirketin. Kendisi de ilkokulu bile bitirmeden kamyonculuğa başlayan Mehmet Atakul’un şirketi yükü ayarlayıp gönderiyor.

“Peki diyelim ki burada anında yük bulunmadı, şirket seni boş araçla gerimi çağırır, burada kalırsan karşılığında ödeme mi yapar?” diye soruyorum. Bugüne kadar hiç olmamış. Her seferinde yük bulunmuş ve gitmiş.

Biz mevcut yükü boşaltmadan dönüş yükü belli. Bizim Tahtakale market zinciri için Bornova’daki Ayçiçek yağı fabrikasından yük alacağız. 2 yıl önce “doğru” adam olduğu için Antalya’da tutulmayan İzmir Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Mustafa Özen’i aramanın tam zamanı. Öyle ya, kendisi Bornova’da. Hatta fabrika, yerleşkenin dibindeymiş.


Fabrikada çok sıra yokmuş. Bir kahve içimi sürede geri dönüş vakti geldi. Mustafa müdürün gönlünü aldık tamam da, Buca’da halil Kucur abimize zaman yetmedi. “Nasipse bi dahakine” deyip yola revan olduk yeniden.

Yol deyince, 30 yıl önceki yol koşullarına evrildim. O zaman Çubuk Beli yolu bile gidiş- geliş. Şehirlerarası yollar birerden iki şerit. Karda buzda bugünkü teknoloji yok, araçlar yok, hey yavrum hey…



Giresunlu Mücahit Kaptan 

Ben TIR şoförüyüm. 15 yıldır sektördeyim. 2 yıldır bu firmadayım. Eskiden kendi aracım vardı. Sattım, firma ile çalışmaya başladım. Eskiden kendimiz kazanıyorduk, şimdi firmaya kazandırıyoruz. Durum çok iyi değil, eskiden mola yerlerinde yemekler yerdik. Şimdi kendi yemeğimizi kendimiz yapıyoruz. Bir tabak yemek 40- 50 TL olmuş, günde 200 TL yemek parası verirsek kazanamayız. Hatta arkadaşlarla bir araya geliyoruz. Allah ne verdiyse, Çorba, kuru fasulye, pilav, tavuk. Yanına birde salata oldu mu tamam, böylece ne yediğimizi de biliyoruz. Allah bereket versin.