Bazı şeylerin eksikliğini kaybedince anlıyoruz.

Zamanında sahiplenmediğimiz, elimizden uçup gitmesin diye çabaladığımız değerler birden yok olunca dizlerimizi dövüyoruz ama iş işten çoktan geçmiş oluyor.

Halk arasında sıkça şu konuşma yapılır :

"Öyle bir ülkeyiz ki, içten ve dıştan yıkmak için herkes saldırıyor, vurgun, talan ve yağma her dönemde yaşanıyor ama biz yine de direniyoruz"

Yani 'Yıkılmadık ayaktayız' muhabbeti..

Antalya için de aynı şeyler geçerli.

Antalya paylaşılıyor, yağmalanıyor, talan ediliyor, peşkeş çekiliyor buna rağmen rantçıların Antalya ısrarı bitmiyor, bitmek bilmiyor.

Şöyle bir düşünün son yıllarda Antalya'dan koparılan ve kaçırılanlar ile yapılan rant planlarını.

Ferrokrom Fabrikası'nın özelleştirilmesi var ki evlere şenlik.

'Teknolojisi eskidi, yenilenmesi çok pahalı" diyerek elden çıkarılan bu fabrikanın depolarındaki malzeme özelleştirme parasının yarısından fazla.

Arazisinin değerini anlatmaya gerek yok.

Olayın daha da çarpıcı olan yönü yanından geçen devlet karayolunun genişletilmesi çalışmalarında yapılan istimlak ile fabrikayı satın alan Kayserili firmanın kasasını ağzına kadar doldurmuş olması.

Dokuma Fabrikası bir başka örnek..

"Kar etmiyor, açıklarını kapatmada devlet hazinesi zorlanıyor' gerekçesiyle kapatılan fabrika ve arazisini kimlerin ağzını sulandırdığını..

AKP'li Kepez Belediyesi tarafından bir gece yarısı operasyonu ile Hollanda firmasına altın tepside sunulan Dokuma'yı yargı rantçıların elinden kurtardı.

Şimdi yargı sürecinin tamamlanması bekleniyor.

Dokuma üzerinde bundan sonraki süreçte nasıl bir rant tezgahı hazırlandığını şimdilik bilemiyoruz.

Antalya'nın merkezindeki Tekel binasının yangıdan mal kaçırırcasına satıldığını da çoktan unuttuk..

Tekel binasını satın alan şirket, verdiğinin onlarca katını çoktan kasasına koydu bile..

Akdeniz Üniversitesi karşısındaki Karayolları arazisi ile ilgili gelişmeleri anımsayın.

B alanı iktidarın yandaşı olan Acıbadem Hastanesi'ne peşkeş çekmek için olmadık takla atıldı.

Üstelik 'kamu hizmet alanı' plan tadilatı ile 'özel sağlık tesisi alanı'na dönüştürüldü.

Antalya'nın dinamikleri direndi, Acıbadem'in Antalya hevesi kursağında kaldı, şimdi o alanda Antalya Adliyesi hizmet veriyor.

Baktılar ki iktidar ve yandaşları Antalya'nın kaynaklarını Antalya'dan koparmak, Antalya'dan kaçırmak zor, bir avuç Antalyalı ve meslek odaları direniyor, bu kez TOKİ'yi devreye soktular.

Üzülerek ifade etmek gerekiyor ki Antalya'nın yağması da TOKİ ile birlikte hızlanıyor.

Çünkü kuruluş amacı dar gelirleri ev sahibi yapmak olan TOKİ, iktidarın kasası konumunda olduğu için inanılmaz yetkilerle donatıldı.

TOKİ, istediği alanı istimlak ediyor, istediği alanla ilgili planlama yapıyor, itiraz olanağı yok, üstelik inşaat iznini de, ruhsatı da kendisi veriyor.

Antalya, birkaç yıldan beri 100.Yıl Spor Kompleksi'nin ranta kurban edilmemesi için mücadele ediyor.

Bu kez rakip çok güçlü, üstelik çok özel yetkileri var..

100.Yıl'la kalmıyor TOKİ'nin Antalya'yı ele geçirme planları.

Sırada eski SSK Hastanesi, Fethi Barçın Huzurevi, Atatürk Stadı var..

TOKİ, kapağı İstanbul'dan sonra Antalya'ya attı..

İstanbul, TOKİ eliyle yaşanmaz bir kent haline geldi, aynı kader Antalya'nın da kapısını çalmak üzere..

Kimi çevreler işin ciddiyetinin farkına henüz varamadı..

Bazı çevreler ise iktidar partisine yalakalık olsun diye stadyum ve spor salonunun ardına sığınarak Antalya'nın dinamiklerine olanca güçleriyle saldırıyor, kamuoyunun karşısında güç durumda bırakacak iftira ve suçlamalarda bulunuyor.

Demem o ki yarın 100.Yıl, eski SSK Hastanesi, Fethi Barçın Huzurevi, Atatürk Stadı elden giderse, Antalya İstanbul gibi yaşanmaz bir kent konumuna gelirse sahiplenmediğimiz için, direnmediğimiz için, gücümüzü gösteremediğimiz için kendimizi suçlarız.

Dizimizi döveriz, ahlar vahlar birbiri ardına gelir..

Ama iş işten çoktan geçmiş olur..

Bu yerlerin değerini kaybettikten sonra anlamanın da bir faydası yok..