Kurumlarının kurumsallaşmadığı ülkelerde, yönetim sorun
çözme makamı olmakla birlikte; sorunların da kaynağı olabilir.Seçilmiş yönetim
birimleri ileatanmış bürokrasi arasında hep bir çatışma söz konusudur. Farklı
yönetim anlayışları olmakla birlikte, 20 yy'da kamu yönetimin de en gelişmiş
yönetim şekli, beğensek de beğenmesek de maalesef bürokrasidir.Maalesef
diyorum, çünkü yönetim çok girdileri olan bir organizasyondur. Bu yapı
içerisinde, örgütün amacını tek bir hedefe yönelterek başarıya ulaşması,
yöneticiler açısından büyük bir deneyim ve bilgi birikimini gerektirmektedir.Hoş
bizim gibi ülkelerin yönetim organizasyonu diye bir sorunu olmadığı gibi,
karlılık ve verimlilik diye de bir beklenti yoktur.Acemi nalbant gavur eşeğinde
öğrenir!..Nasıl olsa hesap sorulmadığı gibi hesap veren de olmaz.Son yıllarda
Türkiye Bürokrasisinde, kamuya alınacak çalışacaklarda nitelikli personel seçme
yerine, taşeron firmalar aracılığı ile ya da sınav hileleri ve yasal
boşluklardan yararlanılarak Nepotist (akraba kayırmacılığı) bir yaklaşımla
kadrolaşmaya gidilmektedir. Alınacak memurlarda istenilen asgari kriterler
neredeyse "okur yazar olması yeterli" sayılabilirken, bu memurların
çalışmalarını denetleyecek denetim elemanı/müfettişin ise yüksek tahsilli
olması istenmektedir.Özellikle, yerel yönetim bürokrasisinde ki bu nitelik
durumu tartışmalı iken, buna bir de demokrasi gereği, seçilenlerin niteliği
tartışmalı bir durum ortaya çıkarınca, karmaşa ve kargaşadan geçilmez
oluyor.Oysa gelişmiş ülkelerde de, yerel yönetim organları bürokrasi ve
seçilmişlerden oluşmaktadır. Tabi bir farkla.Yerel ve Merkezi yönetim
bürokrasisi, atandıktan sonra, hizmet içi eğitimler ile Kamu kurumunun hizmet
amaçları doğrultusunda eğitilerek, çalışanlar ile kurumun amacının örtüşmesi
sağlanmaktadır. Özel sektörde dahil, hiç bir kurum, çalışanları ile aynı amaç
birliği içerisinde olmadığı sürece başarı sağlayamaz. Nasıl ki, bir arabaya
koşulan iki atın aynı ortak hedefe gitmedikleri durumda, arabanın hareket
edemeyeceği Ya da boş yere güç sarf ederek, zaman ve iş kaybına uğrayacak
olması gibi.İşte ülkemizdeki yerel yönetimlerin en büyük kaybı bürokrasi ile
uyumlu olmamasından kaynaklanmaktadır. Oysa seçimler elbette ki demokrasinin
gereğidir ve sınırlı bir zamanda seçilmişler bir süreç yönetmek durumundadırlar
ama yasa, yönetmelik ve genelgelere uymak zorunda olan da bürokrasidir, Hoşumuza
gitsin gitmesin, yerel yönetimde bir başarı öyküsü olan bu günkü ekip, bir
belediyede eğitip-yetiştirdiği kadroları kamu bürokrasisine taşıyarak, iktidarlarını
halen sürdürmektedirler. Bu yüzden, dünya da yerel yönetim konusunda,
uyguladıkları sosyal politikalar ile başarılı bir grafik çizen sol- sosyal
demokrat partiler bulunurken maalesef ülkemizde benzer bir tabloyu
sergileyememekte ve seçim ile gelen iktidarlar genele ve yeni bir döneme
taşınamamaktadır.21 Mart ve 23 Haziran İstanbul Belediye seçim başarıları
küçümsenemez. Ancak, SHP dönemi de unutulmamalıdır. Yoksa CHP'yi sıkıntılı
günler bekleyebilir demek çok da afaki olmasa gerek.
YEREL YÖNETİMLER VE BÜROKRASİ'NİN AÇMAZI!...
İbrahim Uysal
Yorumlar