AKP’lilerin, iktidar yandaşı gazete ve gazetecilerin bile tepki gösterdiği akademisyenlerin ihracı sürecindeki gelişmeler ilginç bir hal aldı.
Yüksek Öğretim Kurulu(YÖK)yüksek öğrenim kurumlarında görevli akademisyenlerin kanun hükmünde kararnameler(KHK)ile kamu görevinden çıkartılması süreci ilgili ortaya atılan değerlendirmeler için çarpıcı bir açıklama yaptı.
Açıklamada, YÖK’ün anayasal görevinin yüksük öğretim kurumlarındaki öğretim süreçlerinin planlanması, düzenlenmesi, yönetilmesi ve denetlenmesi olduğu vurgulanarak, YÖK’e anayasal çerçevede yüklenen hususlar dışındaki konularda üniversitelerin diğer kamu kurumlarından farklı olarak özerk olduğu vurgulandı.
Ardından da şu çarpıcı değerlendirmeye yer verildi:
“Mağduriyet müracaatları hukuk çerçevesinde değerlendirilecek”
Elbette sevindirici bir gelişme..
Temennimiz devamının olması..
Çünkü FETÖ/PDY operasyonları fırsat olarak yorumlanıp, bu kirli örgütle uzaktan yakından ilgisi bulunmayan, tersine bu örgüte karşı olan akademisyenler ile öğretmenler başta olmak üzere kamu görevlilerinin tasfiye edilmeye çalışılması vicdanları rahatsız etti..
Bir anlamda ‘cadı avı’ na hız verildi..
İşte bu noktada gazeteciler, kamudan ihraç edilen akademisyenler ile mesleğin duayen isimlerine destek mektubu kampanyası başlattı.
Bu anlamlı mektubun adresi belli..
Dileriz referanduma çeyrek kala yanlıştan dönülür.
Avrupa Gazeteciler Birliği(AEJ)Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası(Haber-Sen)Çağdaş Gazeteciler Derneği(ÇGD)Parlamento Muhabirleri Derneği(PMD)Türkiye Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası(DİSK-Basın-İş) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası(TGS) tarafından başlatıldı destek mektubu kampanyası.
Gazetecilerin üstatlarına, mesleğin duayenlerine gönderdikleri destek mektubu şöyle:
“Değerli Hocam,
Bizler; bir kısmı cezaevlerinde, bir kısmı sizler gibi işsizliğe mahkûm edilmiş, bir kısmı da hala doğruyu söyleyerek çağına tanıklık etmeye çalışan gazetecileriz. Bazılarımız sizden öğrendik gazeteciliği; gazeteciliğin barıştan yana olmak olduğunu, hakkı hukuku, özgürlüğü savunmak olduğunu. Sizden öğrendik; gazeteciliğin soru sormak olduğunu. Öğretmenlerimiz oldunuz!
Şimdi, darbeyle mücadele adına ilan edilen bir OHAL altında, darbe ile mücadele diye birbiri ardına çıkan KHK’lerle sınıflarınızdan, öğrencilerinizden koparılıyorsunuz.
Çağımıza tanıklık yapmak adına söylüyoruz ki, üzerinize yapıştırılmaya çalışılan etiketlerin hiçbiri tutmayacaktır ve her zaman onurlu bilim insanları olarak anılacaksınız.
Bu ilk değil, biliyorsunuz; tarih 1948’de, 1980’de tasfiye edilen hocalarımızı da yazdı. Bugün, sizlerle beraber ülkenin ilk gazetecilik okulu da yok ediliyor.
Gazetecinin barışı savunmasının, soru sormasının, doğruyu söylemesinin olağanüstü zorlaştığı zamanlardan geçerken, bizler, sizin özerk, özgür, demokratik ve bilimsel eğitimi savunduğunuz için de mutlaka geri dönüşü olacak bir sürgüne gönderildiğinizi not düşmek istiyoruz.
Tarih sizi onurla anarken, sürgünüzde dahli olan herkesin payına sadece utanç düşecek!
Uzun söze gerek yok Hocam; size teşekkür etmek istiyoruz, hem sınıflarda öğrettikleriniz hem de şimdi barbarca okulunuzdan / okulumuzdan koparılırkenki duruşunuz için”