Madımak Oteli’nde yaşamını yitirenleri bir kez daha saygıyla anıyoruz:
Asım Bezirci – 67 yaşında (Araştırmacı, yazar), Nesimi Çimen – 67 yaşında (Şair, Sanatçı), Metin Altıok - 52 yaşında (Şair, Yazar), Asaf Koçak – 35 yaşında (Karikatürist), Behçet Sefa Aysan – 44 yaşında (Şair), Edibe Sulari - 40 yaşında (Sanatçı), Erdal Ayrancı – 35 yaşında (Şair), Hasret Gültekin – 23 yaşında (Şair, Saz sanatçısı), Mehmet Atay – 25 yaşında (Gazeteci), Muhlis Akarsu – 45 yaşında (Sanatçı), Muammer Çiçek – 26 yaşında (Aktör), Uğur Kaynar – 37 yaşında (Şair), Ahmet Özyurt – 21 yaşında (Öğrenci), Asuman Sivri – 16 yaşında (Öğrenci), Belkıs Çakır – 18 yaşında (Öğrenci), Carina Cuanna – 23 yaşında (Hollandalı gazeteci), Gülender Akça – 25 yaşında,Gülsün Karababa – 25 yaşında, Handan Metin – 20 yaşında (Öğrenci), Huriye Özkan – 22 yaşında (Öğrenci), İnci Türk – 22 yaşında, Koray Kaya – 12 yaşında, Menekşe Kaya – 17 yaşında (Öğrenci), Muhibe Akarsu – 45 yaşında (Misafir), Murat Gündüz – 22 yaşında (Öğrenci), Nurcan Şahin – 18 yaşında (Öğrenci), Özlem Şahin – 17 yaşında (Öğrenci), Sait Metin – 23 yaşında (Öğrenci), Sehergül Ateş – 30 (Öğrenci), Serpil Çanik – 19 yaşında (Öğrenci), Serkan Doğan – 19 yaşında (Öğrenci), Yasemin Sivri – 17 yaşında (Öğrenci), Yeşim Özkan – 20 yaşında (Öğrenci) ve olay sırasında içeride bulunan Ahmet Öztürk (21) ile Kenan Yılmaz (21) isimli iki otel görevlisi.
"Şeytanminareleri" romanı 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak katliamını anlatıyor...Hidayet Karakuş’un Sivas Katliamı romanı Şeytanminareleri, 39. Orhan Kemal Roman Ödülü ve 2010 Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Roman Ödülü sahibi oldu.
Madımak Katliamı'yla ilgili "Yüreklerimiz Hâlâ Yangın Yeri" adlı araştırma kitabının yazarı Orhan Tüleylioğlu "Sivas katliamı, Cumhuriyete, demokrasiye, özgür düşünceye ve en önemlisi insanın yaşama hakkına bir saldırıydı" şeklinde değerlendiriyor olayı.
TÜRK BASINININ KARA KUTUSU, USTA GAZETECİ DOĞAN SATMIŞ 35 MASUM İNSANIN YAKILDIĞI OLAYI ŞÖYLE ANLATTI
DOĞAN SATMIŞ: Madımak Katliamı Ankara hükümeti açısından tam bir kriz yönetimi faciasıdır. Olay SHP Genel Başkanı Erdal İnönü'nün yönetiminde olduğu bir hükümet döneminde yaşandı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller için çeşitli spekülasyonlarda bulunulabilir. Sonuçta Çiller, "Devlet için kurşun atan da, yiyen de şereflidir" diyerek devletin suç işleyebileceğini açıkça söylemiş, kendi döneminde faili meçhul cinayetler işlenmiştir. Çiller hakkında fali meçhul cinayetlere bizzat onay verdiğini söyleyenler de vardır. Ama Erdal İnönü'nün de onun yardımcısı olduğunu unutmayalım. Bence Erdal İnönü böyle bir olaya zımni de olsa göz yummaya izin vermezdi. Zaten Erdal bey de bu konuda, "Ne yapayım, yetkim yoktu" demişti. Ayrıca olaylar sırasında Madımak Oteli'ndeki Aziz Nesin'le telefonla görüşerek "en kısa zamanda takviye güç gönderileceğini, kimsenin kılına dahi zarar gelmeden kurtarılacağını" söylemişti. 'Olay Erdal Bey'den gizlenmiştir' diyen çıkabilir ama Ankara'nın olayın boyutlarını fark etmemesi daha ağır bir ihtimal bana göre. Ancak yerel düzeyde saldırganlara destek verildiği, önlerinin açıldığı biliniyor. Hatta Madımak'tan kaçmak için yandaki bir parti binasına geçmek isteyenlerin önce engellendiği, sonra sağduyulu bir partilinin baskın gelmesiyle insanların kurtarıldığı da bir gerçek.
HAKAN SONOK: Kubilay olayından daha da vahim Madımak katliamına müdahale neden edilemedi.TSK neden kullanılmadı?
1993'ün ilk hatırlanan olayları 24 Ocak 1993'te Uğur Mumcu öldürüldü...17 Nisan 1993'te Cumhurbaşkanı Turgut Özal öldü...16 Mayıs 1993'te Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı seçildi...25 Haziran 1993'te Başbakanlığını Tansu Çiller'in, Başbakan Yardımcılığı'nı Erdal İnönü'ün yaptığı Doğru Yol Partisi ile Sosyal Demokrat Halkçı Parti Koalisyon Hükümeti göreve başladı...2 Temmuz 1993'te Sivas Katliamı yaşandı...Pir Sultan Abdal Şenliklerine katılmak için Sivas'a giden aydın ve sanatçılardan 33'ü, kaldıkları otelin yakılması sonucu hayatını kaybetmişti. Olayda iki otel görevlisi de yaşamını yitirmişti...
Kubilay olayından daha da vahim Madımak katliamına müdahale neden edilemedi.TSK neden kullanılmadı. Demirel,İnönü ,Tansu Çiller, Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş neden bu kadar duyarsız ve pasif kaldılar seyirci olmaktan öteye gidemediler?
DOĞAN SATMIŞ: Madımak Katliamı Ankara hükümeti açısından tam bir kriz yönetimi faciasıdır. Olay SHP Genel Başkanı Erdal İnönü'nün yönetiminde olduğu bir hükümet döneminde yaşandı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller için çeşitli spekülasyonlarda bulunulabilir. Sonuçta Çiller, "Devlet için kurşun atan da, yiyen de şereflidir" diyerek devletin suç işleyebileceğini açıkça söylemiş, kendi döneminde faili meçhul cinayetler işlenmiştir. Çiller hakkında fali meçhul cinayetlere bizzat onay verdiğini söyleyenler de vardır. Ama Erdal İnönü'nün de onun yardımcısı olduğunu unutmayalım. Bence Erdal İnönü böyle bir olaya zımni de olsa göz yummaya izin vermezdi. Zaten Erdal bey de bu konuda, "Ne yapayım, yetkim yoktu" demişti. Ayrıca olaylar sırasında Madımak Oteli'ndeki Aziz Nesin'le telefonla görüşerek "en kısa zamanda takviye güç gönderileceğini, kimsenin kılına dahi zarar gelmeden kurtarılacağını" söylemişti. 'Olay Erdal Bey'den gizlenmiştir' diyen çıkabilir ama Ankara'nın olayın boyutlarını fark etmemesi daha ağır bir ihtimal bana göre. Ancak yerel düzeyde saldırganlara destek verildiği, önlerinin açıldığı biliniyor. Hatta Madımak'tan kaçmak için yandaki bir parti binasına geçmek isteyenlerin önce engellendiği, sonra sağduyulu bir partilinin baskın gelmesiyle insanların kurtarıldığı da bir gerçek.
MADIMAK KATLİAMI: 2 Temmuz 1993, bir katliam tarihi olarak hafızalara kazındı. O gün, Pir Sultan Abdal Şenliklerine katılmak için Sivas'a giden aydın ve sanatçılardan 33'ü, kaldıkları otelin yakılması sonucu hayatını kaybetmişti. Olayda iki otel görevlisi de yaşamını yitirmiş, iki saldırgan da ölmüştü.
Aydınlar, sanatçılar ve şairler dört günlük şenlik programına katılmak, söyleşilere katılmak, kitaplarını imzalamak, şarkılarını söylemek için gitmişti Sivas'a. 1 Temmuz'da şenliğin açılışında konuşanlardan biri de yazar Aziz Nesin'di.
Aziz Nesin, Behçet Aysan, Metin Altıok, Uğur Kaynar, Hasret Gültekin, Nesimi Çimen, Asım Bezirci ve daha pek çok şair, yazar, sanatçı, düşünür şenlikler için kente gelmişti.
33 kişinin en yaşlısı 66 yaşındaki Asım Bezirci, en genci ise folklor gösterisi için Sivas'a giden 12 yaşındaki Koray Kaya'ydı.
Katliamdan iki gün önce dağıtılan bir bildiri, 2 Temmuz'da neler yaşanacağının habercisi olmasa da, işaret gibiydi. Bildiride Aziz Nesin'in o sırada başyazarı olduğu Aydınlık gazetesinde yayımlanan Salman Rüşdi'nin "Şeytan Ayetleri" kitabından bahsedilmiş, Nesin en ağır şekilde hedef gösterilmişti...Nesin için "Şehirde adeta Müslümanlarla alay edercesine gezebilmektedir" denmişti.
Aziz Nesin ise Şeytan Ayetleri’nin hangi amaçla Türkçe yayımlanmasını istediğini madde madde açıklamıştı...
1- Önce hükümet kararnamesiyle bu kitabın ve herhangibir kitabın yasaklanmasına karşıyız. Kitap yasaklamak ortaçağ yöntemidir. Kitap yasaklamayı bir toplumsal utanç sayıyoruz.
2- Bu kitap, İslamlığı ve Müslümanları aşağıladığı gerekçesiyle yasaklanmıştır. Anayasasında laik olduğu saptanmış bir ülkede, dinsel nedenlerle bir roman yasaklanamaz. Dinsel nedenle bir kitaba yasak koymak, bağnazlık (fanatizm) ve dinsel köktenciliktir (fundamentalizm).
3- Bir romanı yazan yada çeviren yada yayan ve dağıtan, salt buyüzden öldürülemez. Aklı başında Müslümanların yapacağı, yapması gereken şey, İslamı aşağıladığı savlanan kitaba karşı belgeler ve kanıtlarla yanıt vermek ve kitabın yanlışlarını, yalanlarını ortaya koymaktır. Uygarlık bunu gerektirir. Kitabın yazarını, çevirmenini, yayanını öldürmek de ilkelliktir.
4- Mahkeme kararı olmadan, yargılanmadan, İslam’ı aşağıladı bahanesiyle bir kimsenin, bir yazarın öldürülmesi vahşettir, canavarlıktır, cinayettir, barbarlıktır, vandallıktır.
5- İslamlık, bir romandaki yalanlarla yıkılacak denli çürük mü ? Müslümanlar, böyle bir romanı yanıtlamaktan bu denli aciz mi ?
6- Şeytan Ayetleri’ne konulan yasaklama, bu noktada kalmaz. Şimdiye dek dinsel bağnazlığa verilen ödünler, o noktada kalmamış, hep daha çoğu istenmiş ve alınmıştır. Artık bu gericiliğe biyerde dur denilmezse, bütün özgürlüklerimiz ve insan haklarımız elimizden alınacak demektir.
7- Bütün bu yasaklamalara, öldürmelere karşı, hiçbişey olmuyormuşçasına vurdumduymazlık, neme gerekircilik, tepkisizlik, kişinin insanlık bilincinden yoksun olduğunu, insanın çağcıl olmadığını, yani insanın insan olmadığını gösterir. Uygar bir dünyada, gerek birey, gerek toplum olarak bundan daha onur kırıcı bişey olamaz.
8- Türkiye’nin İslam Konferansında Müslümanlara Müslüman görünmek, Şeytan Ayetleri’ne yasak koyarken, Batı’ya laik görünmeye çalışması ikiyüzlü bir politikadır ve iki yanlı bağımlılıktır.
9- Bunların hepsinden çok daha önemlisi de şudur: Türkiye hergün biraz daha ve gittikçe daha hızlı ve yoğun olarak dinsel bağnazlık ve yobazlık batağına batmaktadır. Gelip dayandığımız son nokta, laikliğin tam karşıtıdır. Anayasasında laik olduğu yazılı olup da gerçekte ve uygulamada laik olmamak sahteciliktir. Aslında Şeytan Ayetleri adlı bir romanın Türkçe’ye çevrilmesi yada çevrilmemesi bizim için hiç de önemli değildir. Önemli olan, bu bağnazlık gidişinin biyerde kırılması ve bütün uygar ülkelerde yayımlanmış olan bir romanın işte bu nedenle Türkiye’de de yayımlanarak bu onursuzluktan kurtulmaktır.
(Kaynak: Aziz Nesin’in Bir Tutam Aydınlık adlı kitabı)
2 TEMMUZ 1993'TE NE OLDU?
2 Temmuz günü Cuma namazının ardından etkinliklerin yapıldığı kültür merkezinin önüne bir yürüyüş başladı. "Sivas laiklere mezar olacak" atılan sloganlardan biriydi. Saldırgan grubun bir kısmı yeni dikilen "Halk Ozanları" heykelini yıkıp, yerde sürüklerken; bir kısmı Valilik önünde Vali Ahmet Karabilgin'i protesto etti.
Valinin katliam sonrası İçişleri Bakanlığı'na gönderdiği rapora göre, saldırganların sayısı her saat artmıştı. Yine aynı rapora göre, akşam saat 18.00'de Madımak Oteli'nin önünde o ana kadar hiçbir aşamada dağıtılmamış 15 bin kişi vardı. Otel önündeki araçlar ve sürüklenen heykel ateşe verilmiş, otelin camları kırılmıştı.
Yaklaşık 2 saat sonra otel ateşe verildi, saldırgan kalabalık sloganlarına devam etti.
Madımak Oteli'nin önünden çekim yapan İhlas Haber Ajansı'nın görüntülerinde otelin etrafını kuşatanların sloganları yanında sözleri de duyulmuştu. Biri otelin birinci katına çıkan saldırgana "Lan yakın" diye seslenirken, bir diğeri ilk alevin görünmesiyle "Cehennem ateşi işte!" diye seslenmişti.
Kente davet edilen takviye kuvvetler ise zamanında gelmedi veya gelenler yetersizdi. 35 kişi otelde hayatını kaybetti.
Turgut Özal'ın ölümünden sonra Cumhurbaşkanı seçilen Süleyman Demirel'in yerine DYP Genel Başkanı seçilen ve Başbakan olan Tansu Çiller görevi devralalı henüz bir hafta olmuştu.
Çiller'in Madımak Oteli'nde yaşananların ardından söylediği sözler ise siyasi tarihin hafızasına yazıldı:
"Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir."
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise olayın münferit olduğunu ve Alevi-Sünni çatışmasına dönüşmemiş olmasını vurguluyordu:
"Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş...Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır...Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır."
İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu ise Aziz Nesin'i suçluyordu:
"Aziz Nesin'in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir."
İLK DAVA SÜRECİNDE NE OLDU?
Çeşitli mahkemelerde başlatılan soruşturmalar o dönem kapatılmamış olan Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) son buldu. Mahkeme ise görevsizlik kararı vererek dosyayı Yargıtay'a gönderdi.
Yargıtay ise dosyaya bakması gereken yerin Ankara DGM olduğuna karar vererek dosyayı geri gönderdi.
Ankara 1 Nolu DGM'ye sunulan iddianamede olayların nedeni, "şenliklere katılanlar" olarak gösterildi, Aziz Nesin'in varlığı "eylemin hazırlayıcı sebepleri" arasında sayıldı.
İddianamede şu ifadeler yer alıyordu:
"Hele hele Aziz Nesin'in İslam Dini'ne karşı tutum ve davranışları ve açıklamaları, kapalı bir salonda düzenlenen toplantıda terör örgütü militanları için saygı duruşunda bulunulması, eylemin hazırlayıcı nedenleri arasında sayılabilir."
DGM Başsavcısı Nusret Demiral dava henüz sonuçlanmadan, "Olayda örgüt yok, tahrik var" açıklaması yaptı. Görülen davanın karar metninde de buna paralel bir yaklaşım göze çarpmıştı.
Gerekçeli kararda Aziz Nesin vurgusu vardı:
"...Sivas olaylarının devlete ve laik düzene yönelik olmadığı, Aziz Nesin'in Şeytan Ayetleri kitabını yayınlamasına duyulan öfke, kin ve nefretin oluşturduğu tahrik sonucu ve Aziz Nesin'e yönelik bir eylem olduğu, kast edilen Aziz Nesin olmasına rağmen hedefte sapma sonucu 37 masum insanın ölümü ile sonuçlanan bu olayların…"
Kararla birlikte 22 sanık hakkında 15'er yıl, 3 sanık hakkında 10'ar yıl, 54 sanık hakkında 3'er yıl, 6 sanık hakkında 2'şer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verildi. Ancak bu karar temyiz edildi.
Uzun süren hukuk süreci 2001 yılında sonuçlandı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin onadığı karar uyarınca, Cumhuriyete karşı örgütlü kalkışma girişiminde bulunan sanıklardan 33'ü ölüm cezası aldı; dördü 20 yıl, biri 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
DAVA ZAMAN AŞIMINA UĞRADI
Süren davalar, temyizler, müdahil avukatların talepleri yıllarca devam etti. Sivas Katliamı davası 20 yılın ardından geçen yıl zaman aşımı gerekçesiyle kapatıldı.
Aralarında katliamda yakınlarını kaybedenlerin aileleri başta olmak üzere, sivil toplum kuruluşları ve partiler "insanlık suçlarında zaman aşımının kaldırılmasını" talep etti ancak talepleri bir karşılık bulmadı.
Mahkeme Başkanı, "İnsanlık suçunda zamanaşımı olmaz ama bu suçu işleyenler kamu görevlisi değil sivil oldukları için davanın düşmesine karar verilmiştir" dedi.
Karar üzerine dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, "Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun. Yıllar yılı içerde olan vatandaş, içlerinde kaçak olanlar vardı" dedi. Erdoğan kararı ayrıca, "İdam kalktığı için 33 kişi ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum oldu. Bunlar hep gözden kaçıyor. Hedef saptırılıyor" diyerek yorumladı.Başbakan ayrıca Sivas davasında mağdurlar olduğunu söyleyerek, "Sivas'a birçok gidişimde babalarının haksız yere, herhangi bir taksiratı olmadığı halde idama mahkum olduğu için ağlayan 15, 18, 19 yaşında kızlar var. Bunları göz ardı etmek suretiyle tek tarafa siyasi bir servis yapmayı doğru bulmuyorum. Gidip Ankara Adalet Sarayı'nın önünde gösteri yapmak suretiyle belli bir ideolojinin borazanlığını yapmanın doğru olduğuna inanmıyorum" diye konuştu.
Sivas davası avukatlarından CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan zaman aşımı kararını temyiz etti.
Dava sürecini BBC Türkçe'ye değerlendiren Sarıhan, "Bu olayın arkasındaki örgütlerin bulunmamış olması ve hiçbir zanlı hakkında gerekli aramanın yapılmamış oluşu bizi sadece olaydan sonra yakalanan insanlarla sınırlı bir davanın peşinde bıraktı. Bugün bu olayı yaratan örgütler bulunabilmiş değildir. Bu olayı yönlendirenler, tahrik edenler bulunmuş değildir. Bu nedenle tamamlanmamış bir dava ile karşı karşıyayız" diyor.
Madımak Katliamı'yla ilgili "Yüreklerimiz Hâlâ Yangın Yeri" adlı araştırma kitabının yazarı Orhan Tüleylioğlu ise, "Sivas katliamı, Cumhuriyete, demokrasiye, özgür düşünceye ve en önemlisi insanın yaşama hakkına bir saldırıydı" şeklinde değerlendiriyor olayı.
'Yüreklerimiz hala yangın yeri''
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Denizli İl Başkanı Mahir Akbaba, Sivas Madımak Oteli Katliamı hakkında açıklamalarda bulundu. Akbaba, ‘‘2 Temmuz 1993, Sivas, Madımak Oteli; ne yazarlara ne şairlere ne de can verenlere değil; tüm insanlığa mezar olmuştur.’’ dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Denizli İl Başkanı Mahir Akbaba, ‘‘O gün ruhunu teslim eden 35 canın en görmüş geçirmişi 66 yaşındaki Asım Bezirci, en hayat dolu masumu ise 12 yaşındaki Koray Kaya'ydı. Süren davalar, temyizler, müdahil avukatların talepleri yıllarca devam etti. Sivas Katliamı davası 20 yılın ardından zaman aşımı gerekçesiyle kapatıldı. Aralarında katliamda yakınlarını kaybedenlerin aileleri başta olmak üzere, sivil toplum kuruluşları ve partiler ' insanlık suçlarında zaman aşımının kaldırılmasını ' talep etti ancak talepleri bir karşılık bulmadı. Bu olayın arkasındaki azmettiricilerin bulunmamış olması ve hiçbir zanlı hakkında gerekli aramanın yapılmamış oluşu bizi sadece olaydan sonra yakalanan insanlarla sınırlı bir davanın peşinde bıraktı.’’ ifadelerini kullandı.
Bugün bu olayı yaratanların bulunamadığını belirten Akbaba, ‘‘Bu olayı yönlendirenler, tahrik edenler bulunmuş değildir. Bu nedenle tamamlanmamış bir dava ile karşı karşıyayız. Sivas katliamı; Cumhuriyete, demokrasiye, özgür düşünceye ve en önemlisi insanın yaşama hakkına bir saldırıydı. Yüreklerimiz hala yangın yeri.’’ şeklinde konuştu.
Şeytanminareleri romanı 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak katliamını anlatıyor
Madımak Oteli’nde neler yaşandığını ve sonrasında olanları anlamak, benzer acıların tekrarlanmaması için kuşaklar boyu hayati bir öneme sahip olarak kalacak. Madımak’tan kurtulmayı başaran az sayıda sanatçıdan biri Hidayet Karakuş.
Karakuş’un ödüllü Şeytanminareleri romanı, 1993’te Sivas’ta olanları ve sonrasında yaşananları gerçekçi ve derin bir kavrayışla anlatan az sayıda eserden biri.
Sivas Katliamı’ndan eşiyle birlikte kılpayı kurtulabilen birkaç kişiden biri Hidayet Karakuş. Anlatıyor:
“Karanlıkta karımın elinden tutmuşken, karanlığa, “Arkadaşlar, arka odalara yürüyün, kapıları pencereleri kırın” diye, seslendim. Camdan dışarı çıktık. Bu kez karşımızda iki Aczimendi, sopalarıyla bizi karşıladılar. “Geldiğiniz yerden çıkın, buraya gelmeyin” deyip ağız dolusu sövgüler yağdırdılar”
Karakuş, o günü yazarak atlattığını açıkladı yıllar içinde birçok kez. Katliamla ilgili önce Ateş Mektupları adlı şiir kitabını, ardından ödüllü Şeytanminareleri romanını yazdı. Olaydan hemen sonra, doktorunun “çok sakin gözüküyorsun ancak bu olayın acısı daha sonra çıkacak” dediğini belirten Karakuş ekliyor, “Sanıyorum yazmak beni kurtardı. Beni sağalttı ya da Sivas Katliamı’nın canımdaki izlerini hafifletti. Daha derin düşünmeme vesile oldu.”
Şeytanminareleri
Şeytanminareleri, Madımak Oteli’nde Yaşananları Aydınlatıyor...
Şeytanminareleri, Sivas Katliamı’nın toplumdaki etkileri kadar, olayı birebir yaşayan insanlar üzerinde yarattığı derin dramı anlatıyor. Madımak Oteli’nden sağ çıkmanın, sağlıklı çıkmak anlamına gelmediğini haykırıyor. Sevgiyle kurulmuş bir yuvanın, nefret ve cehalet yangınının ateşiyle nasıl küle dönüştüğünü aktarıyor. Hidayet Karakuş, Madımak Oteli’nde yaşananları saniye saniye okurun zihnine kazıyor.
Türk anlatı geleneğinden beslenerek yeni ve alışılmadık bir anlatım biçimi sunuyor Şeytanminareleri. Sivas Kıyımı, bir aşk öyküsünü çevreleyerek, bir 'masalcı'nın ağzında dilleniyor. Karakuş’un Sivas Katliamı romanı Şeytanminareleri, 39. Orhan Kemal Roman Ödülü ve 2010 Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Roman Ödülü sahibi oldu.
Hidayet Karakuş romanında yalnızca yalnızca katledilen aydın ve sanatçıları değil, Madımak Oteli’ni kuşatan kalabalığı da anlatıyor. İnsanların içlerinde böylesine büyük bir nefreti nasıl büyüttüklerini tarihsel bağları içinde sorguluyor. Sivas Katliamı’na dair tüm bileşenler derinlemesine tartışılıyor.
Şeytanminareleri Okuyucu Yorumları
"...Bir çay için bile ocak yakmaktan çekinir olmuştum..." bu tek cümle bile okuyucunun yakasını ömür boyunca bırakmayacak. Okurken yazarın kalemini ciğerime kadar batırdığını hissettim."
""Sivas Kıyımı" konulu bir şey okunacaksa ilk önerimin şu an bu kitap olduğunu söyleyebilirim. 2010 yılında Orhan Kemal Roman Armağanı almış, işinizi gücünüzü bırakıp okuyun."
“2010 Orhan Kemal Roman Ödülü'nü alan bu kitap ödülü sonuna kadar hak etmiş. Sivas Katliamı'nın insanlar üzerindeki etkilerini o kadar güzel bir şekilde anlatmış ki son sayfalarda gözyaşlarımı tutamadım.”
“Madımak Oteli'nde yaşanan anları saniye saniye beyninize kazıyacak kadar güçlü bir kalemi var yazarın. Kendisi de yangından kılpayı kurtulduğu için bu duyguyu onun kadar iyi verebilecek başka yazar yoktur sanırım.”
“"Şeriat isteriz", "Cumhuriyet Sivas'ta kuruldu, Sivas'ta yıkılacak" naraları atan o korkunç kalabalığı ve bu kafa yapısındaki insanların gün geçtikçe daha da artarak hala sokaklarda dolaştığını düşündükçe kendimi hiç de iyi hissedemiyorum ne yazık ki.”