1939 Sonbaharında dünya bir cesaret efsanesi ile çalkalanıyordu; Hitler Almanya’sı olanca gücüyle Polonya topraklarını istilaya başlamıştı, savaş öncesi kısır politik çekişmelerden vakit bulup da ordusunu modernize edemeyen Polonya süratle işgal ediliyordu.İşte tam da o günlerde dünyanın geri kalan coğrafyasın da ki insanlar gözleri buğulanarak savaş alanlarından aktarılan şu satırları okuyorlardı: ‘Kahraman Polonya süvarileri yalın kılıç Alman tanklarına saldırmıştı. Binlerce ölü savaş alanlarında yatıyordu. Polonya süvari alayları  mutlak bir ölüme doğru vatanları için gözlerini bile kırpmadan koşmuşlardı.’ Haber kaynağı Indro Montanelli isimli bir İtalyan gazeteciydi. 


O günlerde Alman –İtalyan ortaklığı Avrupa da ki tek hakim güçtü. Alman ordusunun halkla ilişkiler bölümü İtalyan müttefiklerine ‘bir kıyak’ geçmişti,Alman ordusunun özellikle eşlik ettiği İtalyan muhabirler doğrudan savaş alanına transfer edilmişlerdi,havada ki barut kokusu  ve yerde ise ölen askerlerin kanı henüz kurumamıştı.  İtalyan muhabirler şaşkınlık içinde hem not alıyor hem de fotoğraf çekiyorlardı.


Aslında savaş hiç de muhabirin anlattığı gibi cereyan etmemişti ,Evet Polonyalı süvariler kahramanca saldırmışlardı ama yolda denk geldikleri  Alman piyade koluna saldırmışlardı. Alman piyadeleri dağılmış ve geri çekilmişti. Ancak biraz sonra işe Alman ‘panzerler’ karışmıştı. Polonya süvari alayı geri çekilmiş ama bu arada açık alanda epeyce ateş yemişti. Alayın komutanı ve yardımcısı askerlerini kurtarmak isterken ölmüştü (!) Montanelli oldum olası Nazilerden de, Faşistlerden haz etmezdi. Bu hikayeyi biraz değiştirmek istemişti. Dünya Alman saldırganlığını görmeli ve Polonya’ya yardım etmeliydi. Ama bu iş öyle ustalıkla yapılmalıydı ki Alman zaferi inkar edilmezken Polonya yiğitliği vurgulanmalıydı.  Bu hikaye savaş sonrası Polonya komünist partisi tarafından da  ‘işte o günlerde burjuva Polonya ordusu bu kadar da aptaldı’ diye siyasi slogan olarak kullanılacaktı. 


Indro Montanelli savaşın son yıllarında (1944)  Nazi ve faşist idare tarafından  tutuklanmış ve bir esir kampına konmuştu.Savaşın son yılında İtalya Alman işgali altında idi ve bazı yurtsever İtalyan subayları Alman işgalcileri memleketlerinden atmanın yolunu arıyorlardı.  Geç kalmışlardı.(İtalyan milleti bu son savaşın bütün zahmetlerini çekmişti,veğer subaylar zamanında Faşist idareyi uzaklaştırabilselerdi ülkeleri bu kadar tahrip olmazdı.)


Montanelli hapishanede bu yurtsever subaylardan General Della Rovere ile tanışmış ve generalin aydınlık fikirlerinden,yurt sevgisinden çok etkilenmişti. General ve gazeteci arasında büyüyen  bu dostluk Della Roverenin kurşuna dizildiği ana kadar sürmüştü.


Savaşın sonunda sağ kalan gazeteci hapishane arkadaşına duyduğu manevi borç nedeni ile onun hikayesini yayınlamak istemiş ve bunun için de onun kim olduğunu araştırmaya başlamıştı, gerçeği öğrendiğinde nerede ise küçük dilini yutacaktı!! 


General Della Rovere aslında Giovanni Bertoni isminde anasının ipini pazarda satan  adi bir hırsızdı,bir albay kılığında yaşlı bir kadından hapisteki oğlunu kurtaracağı iddiasıyla para sızdırmak için  sahtekarlık yaparken tesadüfen  Almanlar tarafından yakalanmıştı. Almanlar, İtalyan direnişinin liderlerini bulmak için Bertoni’yi diğer direnişçilerin arasına general kılığında sokmuşlardı. Bertoni general Della Rovere ismiyle hapishaneden Almanlara  haber uçuracaktı. Ne var ki hırsız, İtalyan direniş hareketinin liderlerini tanıyıp,içeri atılma sebeplerini öğrendikçe değişmeye başlamıştı. Hapishanede herkes ona bir ‘lider’ muamelesi yapıyordu,(en çok gardiyanlar,rolünü gerçekçi oynayabilsin diye olmadık eziyetler yapıyorlardı..)   Bertoni Almanlara hiçbir bilgi iletmiyordu, oysa çok şey biliyordu, düne kadar umurunda olmayan pek çok şey öğrenmişti; Yurt sevgisi gibi, erdem gibi.. Ülkesini işgal eden yabancıların def olup gitmesi ve bunun için acımasız bir savaşa katlanmak gerektiğini artık bilen ‘general Della Rovere’ gördüğü onca işkenceye rağmen ağzını açmıyordu,her işkence seansı sonrası ona bağlanan diğer direnişçilerin sayısı  ve kararlığı artıyordu. 


Almanlar artık bir şey öğrenemeyeceklerini anladıkları Bertoni’yi  -nedense ,bilinmez yinede bir general gibi- kurşuna dizmeye götürdüklerinde bile gerçek kimliğini saklamıştı. Çünkü, belki de o gün hırsız Giovanni Bertoni, General Della Rovere olmuştu. Bir hırsızın bir general asaleti içinde ölmesini açıklamak ise,  gazeteci İndro Montanelli’ ye kalmıştı.