Yazımın son bölümde ise zaman içinde En büyük fuar olan İzmir Enternasyonal uluslararası fuar Ege'de yerini aldı.
Zamanın İzmir Belediye başkanı Dr. Behçet Uz'un belediye başkanı olduğu yıllara dayanır
İzmir fuarı, İzmir Fuarının evveliyatında İsmet İNÖNÜ vardır.
Fuar ülkemiz için uluslararası bir kültür fuarı niteliğindedir. Her yılı 20 Temmuz ayında açılarak 20 Eylül'e kadar bir ay süreyle açık tutulurdu. Sonradan açık tutulduğu süre kısaltıldı.20 güne düşürüldü. Tarihte 9 Eylül fuarı olarak ta lanse edilir. Çünkü 9 Eylül tarihi
Düşmanın denize döküldüğü, İzmir’in kurtuluşudur.
Tarih bununla da yetinmedi, bütün bu tarihi pazarlama sürecini takip eden ve dönemleri izleyen zaman, nihayet alış verişlerin TV kanalları yoluyla, internet yöntemi ve elektronik alış veriş yöntemlerini de içeren farklı uygulamalarla 40-50 ve 60 yıl geçmişi çağrıştıran bir zaman tünelinde zincirleme uygulamalarla nihayet sonuç bu günkü halini almıştır.
Evet uzun yıllardan bu yana ticaret geliştirilmesiyle ilgili tarihi akim şeması böyleydi. Mazide halkımızın bir tasarruf geleneği vardı. Eski urbalar yamanır, ceketler ters yüz edilip görüntüsü değiştirilir, çoraplar da yamanır, toplumda tasarruf duygusu perçinlenirdi. Günümüzde. Olduğu gibi her mevsim modaya göre kılık kıyafet değişimi için hoyratça alış verişler yapılmazdı. Pantolonlara dizlik ve süvarilik yapılırdı. Tarhana, bulgur, reçel salça gibi yaşam malzemeleri ve gıdalar evlerde yapılırdı. Çarşıdan tuz ve şekerin dışında hemen hemen başkaca bir ihtiyaç satın alınmazdı.
Sonradan hepsinin hazırı, fabrika imalatı olan malzemeler kendini göstermeye başladı.
Neticede bu anlatılanları hiç birisi kalmadı. Giyimde kuşamda moda, beyaz eşyada son teknoloji otomotivde model aranır hale geldi. Arz talep denen bir durum ortaya çıktı.
Toplumun ihtiyaçlarını karşılayabilmek için fabrikalar devreye girdi.
Rekabet piyasasında robot ve sinesi tezgahlarıyla üretim artırıldı. Üretim otomatikleşince fabrikasyon üretimde insan gücü genel olarak devre dışı kaldı. Toplumda işsizlik sorunları başladı. Sanayi ve endüstrileşmede hız ivme kazanınca toplumda farklı şekillerde sorular başladı. Para bulmak zorlaştı, birçok toplum kesimlerinde fakirleşmenin ayak sesleri iyiden iyiye duyulur, yokluk hissedilir hale geldi.
Ülkemizde dar boğaz oluşturan enerji krizleri petrol ürünlerine yapılan üst üste yapılan zamlar, fosil yakıtların kullanılmasıyla atmosferin hızla kirletilmesi, kırsaldan kentlere yapılan yanlış göç politikaları, kentlerde halkın kültür, enerji, eğitim, gıda, barınma, ulaşım ve benzeri türden zincirleme sosyal, sosyal, psikolojik, ekonomik sorunlar, şehirleri birer suç şehri haline gelmiştir. İfade olunduğu gibi, günümüzden geriye doğru, yarım asrı aşan bir zaman sürecine yolculuk yapıldığında görülmektedir ki hem kurumsal olarak hem de toplumsal olarak yapacak çok işlerimizin olduğu ortaya çıkmış olmaktadır. Esasen bugün ülkemizin sosyolojik süreci dikkate alındığında okullar başta olmak üzere, toplumumuzun geniş kesimlerinde söz konusu 50-60 yılı özetlenmelidir. Halen içinde bulunduğumuz sosyal yaşam ve toplumsal gidişat; yarınlarımız için bu durumlar muhtemel bir felaketi çağrıştırıyor olabilir. Her açıdan ülkemizin durumu dikkate alınarak sağ duyunun hâkim olduğu bir yönetim ve yönetişim anlayışına dayalı makro projeler bazında çalışmalar yapılıp uygulanarak bu fasit daireyi kırabiliriz. Tarihin derinliklerine mal olmuş, gelenek, görenek, örf ve adetlerimizin de hakim olduğu, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün veciz söylemlerinden de hareketle muasır medeniyeti ufuklarına doğu yükselmenin koşullarına uyulmalı sosyolojik formatımızı buna göre dizayn etmeliyiz.