Kamuoyunda ‘’Katliam Yasası’’ olarak bilinen Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Tarım, Orman ve Köy işleri Komisyonu'nda muhalefet milletvekillerinin gayretle karşı çıkmasına ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte hayvan severler tarafından günlerce protesto edilmesine rağmen kabul edildi. Ve ne yazık ki; TBMM Genel Kurulu’nda da kuvvetle muhtemel kabul edilecek. Son sözümü baştan söyleyerek devam etmek istiyorum; ‘’Şayet Dünyanın hakimi insanoğlu değil de hayvanlar alemi olsaydı, inanın bizleri katletmek için yasa çıkartmazlardı. Çünkü, o varlıklar İnsanoğlundan çok daha vicdanlı ve merhametlidir.’’
Biz insanlar için hayvanların varlığı büyük bir nimettir. Hayatımızı idame ettirmek için birçok şeye gereksinim duyarız. Bunların başında da hayvanlar gelir... Yüce Yaratan, hayvanları insanlara hizmet etsinler, faydalı olsunlar diye yaratmıştır. Nitekim birçok gıda ihtiyacımızı, giyim ihtiyacımızı, korunma, nakil gibi zaruri gereksinmelerimizi onlardan karşılamaktayız.
Tüm ilahi dinlerde olduğu gibi dinimiz İslamiyet’te de temel öğreti Yüce ALLAH’ın yaratmış olduğu varlıklara karşı merhametli olunması yönündedir. Belli başlı zararlılar hariç hayvanlar için gerek Kur’an-ı Kerim’de gerekse Hadislerde merhametli olunması yönünde öğütler verilmektedir. Örneğin; “Hayvanları da Allah yaratmıştır. Sizin için onlarda ısıtıcı şeyler (yün) ve birçok faydalar vardır. Hem onların kendisinden (ve gelirinden) yersiniz. Akşamleyin getirirken, sabahleyin de salıverirken onlarda sizin için bir (zevk ve) güzellik vardır. (en-Nahl 16/5-6)’’ ayetinde belirtildiği üzere biz insanlar için birçok faydalar sağlayan hayvanların önemine dikkat çekilmektedir. Bir başka ayette; “Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi birer ümmet olmasın. Biz kitapta (levh-i mahfuzda) hiçbir şeyi eksik bırakmadık, sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanacaklardır.” (el-Enâm 6/38)’’ buyurulmuştur.
Peygamber Efendimizin yaşamında da hayvanlara verilen önemi, şefkat ve merhamet duygusuyla onlara yaklaşım gösteren birçok örnek bulmamız mümkündür. Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Vaktiyle bir adam yolda giderken çok susadı. Bir kuyu buldu, içine indi su içti ve dışarı çıktı. Bir de ne görsün, bir köpek, dili bir karış dışarıda soluyor ve susuzluktan nemli toprağı yalayıp duruyordu. Adam kendi kendine:– Bu köpek de tıpkı benim gibi pek susamış, deyip hemen kuyuya indi, ayakkabısını su ile doldurdu, onu ağzına alarak yukarıya çıktı ve köpeği suladı. Adamın bu hareketinden Allah Teâlâ hoşnut oldu ve onu bağışladı.” Sahâbîler: – Ey Allah’ın Resûlü! Bizim için hayvanlardan dolayı da sevap var mı? dediler. Resûl-i Ekrem:“– Her canlı sebebiyle sevap vardır” buyurdu. (Buhârî, Şürb, 9; Müslim, Selâm 153)
Millet olarak bizler geçmişimizde hayvanlara hep merhametle ve şefkatle yaklaşmış hatta onlar için birçok tedbirler de almışızdır. Örneğin, Osmanlı’da hayvanlarla ilgili çok önemli faaliyetler yapılmıştır;
- Hayvan ve ağaçlar için vakıflar kurulmuştur.
- Kediler ve kuşlar için yapılar yapılmış, kuş köşkleri kurulmuştur.
- Hayvanların beslenmesi için uşaklar tahsis edilmiştir.
- Beyazıt Vakfiyesi’nde kuşların beslenmesi için yılda 30 altın ayrılmıştır.
- Bursa’da Gurabahane-i Laklakan adı verilen leylek bakımevleri kurulmuştur.
- Dolmabahçe’deki kuş ve Üsküdar’da kedi hastaneleri inşa edilmiştir.
- Binek hayvanlarına fazla yük yüklememek gibi düzenlemeleri içeren fetvalar okutulmuştur.
Daha nasıl anlatılır bu vicdani duyguları körlenmiş insanlara bilemiyorum? Hani sizler ALLAH’tan korkan, İslamiyete sıkı sıkıya bağlı kimselerdiniz öyle mi? O halde suçsuz günahsız varlıkları keyfi kararlarla yaşamdan kopartabilecek bu yasayı nasıl kabul edersiniz?
Pek tabiidir ki toplum sağlığı bakımından tehlike arz edecek durumda olan sokak hayvanları da vardır.. Kabul ediyoruz. Ancak; COVID-19 salgınında hastalanan ve virüsü kapan insanları ölüme mi terk ettik? Yada ötenazi yapılmasına müsaade mi ettik? Demem o ki; hastalıklı, toplum sağlığı için tehlike saçan sokak hayvanları için elbette gerekli tedbirler alınmalıdır; kısırlaştırma, tedavi, bakımevi hizmeti, karantina gibi.. Ama çözüm asla ve asla katliam yapmak olmamalıdır.
Çok kıymetli Hazine ve Maliye Bakanımız hemen her gün yeni bir vergi türüyle arz-ı endam etmektedir. Kendilerinden hassaten ricamız ‘’Sokak Hayvanları Vergisi’’ adı altında yeni bir vergi kurgulaması yapmasıdır. Neredeyse nefes alma vergisi ve sokakta yürüme vergisi ödeyecek duruma getirilen vatandaşlarımız ‘’Sokak Hayvanları Vergisi’’ni seve seve ödeyecektir, merak etmeyin!
Hadi kendileri için kolaylık olsun diye bir öneride bulunayım; CEP TELEFONU FATURALARINA % 1 EK VERGİ’yi sokaktaki dostlarımız için seve seve öderiz. Oluşacak kaynak, yerel yönetimlere aktarılarak sokaktaki dostlarımızın katledilmeden hayatlarını sürdürmelerini sağlayabilir. Ülkemizde bugün itibariyle 63 milyon faturalı 30 milyona yakın ön ödemeli cep telefonu abonesi bulunmaktadır. Buradan oluşacak kaynakla ülkemizdeki yaklaşık 7 milyon sokak hayvanına CAN olabiliriz...
Bu Dünya Hepimizin! Sadece İnsanoğlunun değil.. Kedisiz, köpeksiz, Ağaçsız, Böceksiz bir hayat mümkün müdür? Elbette hayır.. İktidarıyla, muhalefetiyle, yerel yönetimleriyle, mesleki ve sivil toplum kuruluşlarıyla tüm TÜRKİYE elbirliğiyle bu soruna insani ve vicdani bir çözüm bulmalıdır.
Sözün özü; 4 ayaklılar CAN’dır.. Hemde birçok İki ayaklıdan daha CAN!