Bu kadar olayın birbiri peşi sıra gelmesi tesadüf olabilir mi?
Bir Cumhuriyet Savcısının; tam da Berkin Elvan’ın faillerini yakalayacak noktaya geldiği sırada, güya faillerin yakalanmasını isteyenler tarafından, üstelik sağ yakalanması mümkün olan ve birinin cezaevinden çıkarılıp olaya sokulduğu açıkça ortada olan teröristlerce ya da polis tarafından (kurunun yanında yaş da yanar anlayışıyla) öldürülmesi…
Aynı gün, bu olaydan iki saat önce tüm ülkenin elektriklerinin birden kesilmesi,
Aynı hafta içinde, Fenerbahçe takımının; tam da bir köprüyoldan (viyadükten-yüksek köprüden) geçerken şoförünün kurşunlanarak takımın tamamının uçuruma uçurulmasının planlandığı açık olan bir silahlı saldırıya uğraması…
Hemen ardından İstanbul’da CHP’nin seçim bürolarından birinin kurşunlanması…
Bundan bir gün sonra; Türkiye genelinde Facebook, Twitter, Youtube, internet yayınlarının kesilmesi…
AKP derin devletinin çalışmaya başladığını gösteriyor…
Öldürülen Cumhuriyet savcısının üzerinde on kurşun deliği bulunması, diğer sanıklarla birlikte polis tarafından kurşuna dizildiğini gösteriyor. Atışlardan birinin kafaya bitişik atış olmasının öldürüldükten hemen sonra da gerçekleştirilmiş olması olanaklı ve olasıdır (mümkün ve muhtemeldir). Diğer iki terör sanığının sağ yakalanması yerine öldürülmüş olmaları da konuşmalarını önlemeye yönelik bir tedbir olarak görünmektedir.
Durum böyleyken, Savcının ilk getirildiği hastanenin raporunun örtbas edilmeye çalışılması, İstanbul Başsavcılığının; medyaya yansımış ve yayınlanmış doktor raporuna aykırı olarak on kurşun yarası bulunduğuna ilişkin haberleri yalanlaması düşündürücüdür.
Bu olayın ana muhalefet partisi CHP ile ilişkilendirilmesi yönünde AKP’nin çalışmaları açıktır. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu öldürülen savcının babasının evine taziye ziyaretine gittiğinde, AKP’lilerin üzerine saldırtılması AKP’nin artık terörden medet umar hale geldiğini göstermektedir.
Türkiye’yi yeni bir karışıklığa sokmak, buradan da ancak AKP iktidarıyla çıkılabileceğini güdüsünü yaratmak, bilinçaltına “AKP giderse kaos gelir” kaygısını yaratmak amaçlanmaktadır.
Artık gerçek yüzü halk tarafından anlaşılmaya başlanan AKP iktidarının, yeni düşmanlar yaratarak, yeni düzmece olaylarla kamuoyu oluşturmaya yeniden başladığı açıkça görünmektedir.
Özellikle “İç güvenlik yasası”nın alel-acele çıkarılmasından sonra yeni seri olayların başlatılması, yeniden ordudan başlanarak 32 erin ve bir binbaşının gözaltına alınmaları yeni bir baskı döneminin adımları olarak kabul edilmelidir. Bundan önceki adaletsiz ve haksız tutuklamaları yapıp her tutuklunun yaşamından beş yılı gasp ederek bunların tamamını “paralel-devlet”e mal edip, “yanıltıldık” diye başkasının üzerine yıkma açıkgözlüğünü gösteren iktidar bu yeni furyayı da teröristlere, yasa dışı gizli örgütlere mi yıkacaktır?
Hukuksal alt yapıyı yaptıktan sonra yani 2002 yılında (CMUK) Ceza Muhakemesi Usul Kanunu değişikliklerinden sonra Ergenekon, Balyoz gibi tamamen düzmece olaylarla Türkiye Cumhuriyeti Genel Kurmayının üçte birini tek kurşun atmadan tasfiye edenler; şimdi yeni “İç Güvenlik Yasası” ile “biz ülkeye hâkimiz”, “biz gidersek karışıklık ve terör gelir” izlenimini uyandıracak bir siyasetin alt yapısını oluşturuyorlar.
Türkiye; kanla yapılan bu siyaseti kabul etmeyecektir.
AKP artık baş aşağı gitmektedir.
Geçen yerel seçimlerde iki milyon oy kaybetti, kan kaybı sürüyor.
Bu nedenle AKP oylarının bloklaştırılması için yeni bir dizi olay, yeni düşmanlar, yeni bir siyasal ortam yaratmak gerekiyor.
Türkiye; düzmece, sahte, oluşu gizli, faili gizli bir dizi kanlı olayı yan yana getirerek halkı yeni bir AKP iktidarını oluşturmaya ikna etmeye ya da seçimleri yaptırmamaya yönelik bu siyaseti reddedecektir.