‘Lan oğlum Tanrıya iman edin de önce barutunuzu kuru tutun!’
Oliver Cromwell
E, gecenin
ıslak karanlığında ertesi gün başlayacak kapışma için dua değil, kuru barut
lazım.
Şimdi
önce, şu İstanbul metrosunda malum haltı yiyen p.şta iki çift lafım var: Günü
geldiğinde o b.ku sana yedireceğiz.
İngiliz İç
Savaşı çok kanlı sürdü ve binlerce cana mal oldu, ülke tahrip edildi. Ama
sonunda sosyal, siyasal, ekonomik ve askeri yapı iyice değişmişti. Bir kere
kerameti kendinden menkul ruhban sınıfın anası ağlamıştı, hayatın her boyutuna
laf yetiştiren dinciler sinmişti. Yetkilerini Tanrıdan aldığını iddia eden kral
hazretlerinin kafası kesilmişti. Orta düzey aristokrasi, üst düzey asillerin
yerini almış ve imtiyazlarını paylaşmıştı.
En önemlisi
de o güne kadar siyasal bir güç olmayan ciheti askeriye arzı endam etmişti.
Yeni Ordu diye bu yapı çok baş ağrıtacaktı.
Ne var ki
hamam aynı hamam idi tellaklar değişmişti. Şimdi Protestanlar, Katolikleri
kovalıyor ve dışlıyordu, kral yoktu ama, Parlamento da zulümde geri kalmıyordu.
Ne var ki
orası İngiltere idi sevgili okuyucu nasılsa bir çıkış yolunu bulacaklardı.
Şimdi
gelelim tarihin bir başka kanlı iç savaşına, ama bu savaş sonrası ortaya çıkan
ideoloji dünyanın tüm ülkelerini 50 yıl titretecekti:
Rus Devrimi;
Gelin
kısaca bir bakalım:
Rus tarihi
denince bazı sembol isimler hemen akla gelir,
‘Korkunç
İvan’,
‘Büyük
Peter’
‘Büyük
Katerina’
‘1.
Alexander’
‘2.
Nikola’
Ve elbette
Lenin, Stalin…
Korkunç İvan için takılan bu lakabın çok
isabetli olmadığı konusunda bazı tarihçiler mutabık.
Bu kelimenin
Rusçası ’Grozny’ yani ‘çok saygı duyulan’ demekmiş.
Ancak
tipik bir Doğu toplumu olan Ruslar bu manayı ‘korkuyla karışık’ olarak mı
yorumluyorlar?
Büyük bir
ihtimal ile öyle;
Çünkü Doğu
da ‘birine saygı göstermek veya ondan korkmak’ çoğunlukla aynı şeydir.
Son Çar 2.
Nikola da geleneği bozmayacaktı o da bir Alman prensese aşık olmuştu. 8 yıl
bekledikten sonra artık evleneceklerdi. (Romanof hanedanının gelinleri genelde
Alman prenseslerinden oluşuyordu)
Adamın
tahta çıkış törenleri bile ‘Çölde ki bedevi’ misaliydi. O günlerde tahta çıkma
sırasında halka da işte lahmacun falan dağıtılır gibi küçük birer hediye paketi
dağıtılırdı. Töreni organize edenler 400 bin kişi beklemişlerdi Bir milyon
gelecekti izdihamdan 1500 kişi ezilerek ölmüştü.
Ne var ki
artık iyice organize olan muhalifler Çar ve ailesinin o gece bir baloya
katıldığı haberini yayacaktı. Doğruydu, yeni evli çift Fransız elçiliğinde ki
şereflerine düzenlenen baloya gitmişlerdi ama 10 dakika bile kalmamışlardı
hikayenin bu kısmı halktan saklanmıştı.
Çiftin
dört kızı olmuştu, ısrarla bir erkek bekleniyordu. 1904 de o da geldi. Ama bir
sıkıntı vardı kraliyet soyunun adeta bir laneti olan hemofoli hastalığı oğlana
dadanmıştı. Doktorlar çocuğun delikanlılığını göremeyecekleri konusunda hem
fikirdi.
Ki bu arada Japon savaşı başlamıştı iki ülke
de Mançurya konusunda kapışacaklardı. Rusya denizde ve karada ezici bir
yenilgiye uğrayacaktı.
1905’ten
başlayarak Rusya kaynamaya başlamıştı, grevler, protesto yürüyüşleri tüm
şehirleri felce uğratmıştı. Mali durum,
içler acısıydı, Fransız sermayesi gelmeye devam ediyordu ama yetmezdi.
Aklı
başında yardımcıları sayesinde 1913 de Rusya süratle toparlanmıştı Stolopin
adında bir başbakan mucizeyi gerçekleştirmişti. Ne yazık ki Viyana da bir
suikasta kurban giden bu değerli siyaset adamı Rusya için büyük bir kayıptı.
Çarın şimdi tek yapması gereken Ulusal Meclis Duma’yı harekete geçirip derli
toplu meşruti bir monarşi rejiminin temellerini atmaktı. Ama Nikolas yetkisini
Duma ile paylaşmak istemiyordu.
Büyük Savaş (1914-1918)
Rus Ordusu
5 milyonu geçiyordu, iyi silahlı cesur savaşçılardı fakat ülkede transfer
imkanları çok sınırlıydı. Fransızlar, demiryolu şebekesine büyük para
gömmüşlerdi ama hatlar henüz faal değildi ve 1917’den önce de faal olamazdı.
Savaşın
hemen başında Rus generaller arasında ki rekabet, Almanlara olan düşmanlığın
önüne geçmişti. Hepsi zaferi tek başlarına kazanmak istiyorlar ve diğerini
resmen sabote ediyorlardı. 1916 geldiğinde cepheler çürümüş gitmişti, hastalık
ve açlık çatışmalardan daha fazla asker kaybına yol açıyordu. Çarın amcası
Büyük Dük hazretleri orduyu iyice çıkmaza sokmuştu. Oysa mesela Brusliov gibi
askerin çok sevdiği yetenekli generaller dururken Çar Nikola orduların baş
komutanlığına kendisini atamıştı. İyi de Çar hayatında savaş falan görmemişti
ki…
Nitekim
1917 Şubat ayı geldiğinde Ciheti askeriye açıktan isyan bayrağını çekmişti. Bu
zor günlerde karısının destek olması beklenirdi, kadın Alman kökenli olduğu
için halk nezdinde zaten nefret odağı haline dönüşmüştü. İmparatoriçe bu durumu
düzeltecek fazla bir şey yapmıyor, önüne gelene fırçayı basıyordu. Çariçenin
zaten Rasputin denen çatlak bir papaz yüzünden sicili iyice bozuktu. Şu
günlerde daha itidalli hareket etmesi gerekirken kocasına yazdığı mektuplarda ‘demir
yumruğunu indir!’ falan gibi deli saçması şeyler yazıyordu.
Şubat
ayında başlayan bu hareket bir başka büyük olayın hazırlayıcısıydı. Şubat ayında Çar tahttan feragat etmişti,
oğlu lehine edemezdi, çünkü çocuk 18 ini göremezdi. Kardeşi lehine feragat
etmişti ama o biraderi de Duma bu atamayı onaylarsa tahta geçerim diyecekti.
Duma onaylamıyordu.
. Rusya
bir gece de başsız kalıvermişti. Geçici hükümet diye bir şey kurulmuştu,
devrime sahip çıkacaklardı, ama ilk icraatları ‘savaşa devam!’ olmuştu. E bu nasıl
devrime sahip çıkmaktı ki...
O devrim
değil miydi halka ‘Barış’ ve ‘Ekmek’ sözü veren.
Askerin
cephede anası bir hiç uğruna ağlıyordu. Halk açlıktan kırılıyordu.
Lenin öncülüğünde Bolşevikler iyi
örgütlenmişlerdi. Onlara göre bütün bu olup bitenler Kapitalist sermayenin işiydi,
onlar ve onlara ait olanlar ve onlara hizmet edenler yok edilmeliydi.
Halk bu kadar felsefi derinliklere inemiyordu
ama ‘barış’ ve ‘ekmek’ vaatleri göz alıyordu. Üstelik Bolşevikler bu konuda çok
da samimi görünüyorlardı. Çar ise hala bu uyanışı basit bir ayaklanma hareketi
olarak görüyor ve zor kullanarak bastırılmasını emir ediyordu.
Petesburg
adı fazla Almanca kökenli olduğu için (Almancada burg=kale) Petrograd olmuştu.
Devam edeceğiz.