Tüm dünyaya sağlık isteyerek sözlerime başlamak istiyorum. Merhaba gerçek dostlar. Nisan ayının bende değeri çok daha fazladır. Baharı müjdeler, aynı zamanda dünyaya gözlerimi açtığım güzel bir aydır. Evet; bahar çocuğuyum ben. Antalya’da eski adıyla TRT Caddesi’nin arka sokaklarında büyüdüm. Pazarlar kurulurdu cıvıl cvıl. Eskiden binaların cılık cılık olmadığı dönemlerde arsalarda papatyalar bu mevsimde sarı beyaz harika olurdu. Tabiki; aralarda yer alan gelincikler. Çocukluk işte demeyeceğim; yine öyle bir yere denk gelsem yine papatyalardan saçıma taçlar yapar; akşam eve giderken bir demet papatyayı su bardağının ya da vazonun içine koyardım. Bir başkaydı o günler. Lezzetiyle, neşesiyle. Ben hep baharı sevdim.  Soner Arıca’nın o şarkısı var ya; ‘Adı Bahardı’.. Keşke benim de adım bahar olsaydı.

EDEP YAHU; SABIR YAHU

Koronavirüs gün geçtikçe artıyor, salgın bir hastalık insanlığın hayatının modunu değiştirmeye yetti ve daha da neler bizi bekliyor bilinmez.. Biz çok sabırsız bir milletiz. Hep isteriz ki; herşey istediğimiz gibi olsun. Gerçi acelecilik, sabırsızlık insanoğlunun fıtratında mevcut ama çok özel zamanlarda nefsimize sahip olmayı da bilmek insanlığa bir saygıdır. Salgın hastalık heryerde kol geziyor. ‘Evde oturun, evde kalın’ sloganlarını artık büyük küçük herkes biliyor. Çoğu kişi uymaya çalışıyor; kimisi de inadına yapar gibi ’cadde sokaklar benim’ diyor. Hiçbir önlem almadan dolaşıyor, hem kendini hem de çevreyi tehdit ediyor. Burada saygı ön plana geliyor. Geçenlerde bir grup gencin sokakta doğum günü partisini şaşkınlıkla izledim. Üstelik bu kadar kritik bir dönemde hiçbir şeye aldırış etmeden dansözlü bir parti ile eğlenmeye çalışıyorlardı. Eğlendiler mi? Hiç sanmıyorum. Çünkü yaptıklarının doğru olmadığını kendilerinin de bildiğine eminim. Sanki bir sivri çıkış; ‘biz böyleyiz’ der gibi.. Dünya ağlıyor. Biz dansöz oynatıyoruz. Ben durdum izledim, izledim, izledim.. Bu görüntüleri görünce tek dediğim laf şu oldu. EDEP YAHU.

YAYLADA SANAT

Geçenlerde Ordu’dayım. Boztepe’nin muhteşem manzarası Ordu’da bir başkadır.. Yaylalara doğru çıktım ve dolaşırken Aybastı Yaylası’na da uğradım. Ormanlar yörede de önem kazanıyor. Dolayısıyla ahşaptan el oymacılığına kadar dekoratif ürünlerin satıldığı bir dükkan ilgimi çekti. İdris EREN adındaki bir sanatçı diyeceğim; çünkü hünerli elleriyle yaptığı ürünlerin her biri sanat eseri bu ustanın. Hem yapıyor hem de dükkanında satış yapıyor. Aybastı’ya gelenler buradan hediyeler alarak sevdiklerine götürüyor. Estetik modellerin yer aldığı dükkanı gezince üretken Türk insanının zor şartlardaki coğrafi konumdaki bir kentte böylesi güzel eserler yapmasını hayranlıkla izlerken; ‘Sen çok yaşa İdris Usta’ diyor ve alkışlıyorum. Usta eller heryerde.

FASULYEMİZİ DÜNYA YİYOR

Ordu gezimde Akkuş ilçesine de gittim. Meğer buranın kuru fasulyesi dillere destanmış. Leziz kuru fasulyeler ülkemizi bırakın, dünyaya gidiyormuş. Adı da Akkuş fasulyesiymiş. Bu konuda akkuş Ziraat Odası patent almış ve paketlemeler yaparak fasulyelerin iç ve dış pazarda satışını yapıyormuş. Lezzet meraklılarına benden not olsun. Akkuş fasulyesi. Afiyet olsun.

Bahar aylarının mis kokusu, kuşların cıvıltısını evimizde hissedelim. Kendimiz için, tüm dünya için evimizde bir süre daha sabredelim. Koronavirüs bizden güçlü değil. Alacağımız önlemlerle  kovalım artık ülkemizden bu illeti. Sevgi ve selamlarımla sağlıklı günler diliyorum. Allah’a emanet olun.