Coranavirüs can alıyor.. Dünya durdu diyoruz; madalyonun bir de öteki tarafına bakalım isterseniz.Evde kalıyoruz.. Evlerimizde belki de bu kadar kalmadık. Bunun artı yanları elbette oldu. Evlerimizle ilgilenmeye başladık. Geçim derdine düşen toplumlarda, dünya telaşı insanın kendisini dinlemesine de zaman vermediğini görmek ne acı değil mi?.. 
Evde kaldığımız süre içinde aileler daha da birbirlerine zaman ayırır oldular. Çocuklar anne babalarıyla daha da mutlu gün boyu beraberler. Evlerin havası mı değişti ne? Temizlik kuralları ön planda her evde… Buna bağlı olarak yemek düzeni.. Evde uğraşacak şeyler bulmak önemli ..Kitap okumak, televizyon izlemek, hobilerinizle uğraşmak vs vs.. Aile bağları daha da kuvvetlendi. Beraberce olmanın  zevkine varıldı. Yorgun bedenler dinleniyor. Kaygılar yok değil.. Anı yaşayalım dersek; şimdilik evde kalmak evimizin kıymetini anlamamıza da yardımcı oluyor. Tabi ki; dileğimiz bir an evvel bu kabus geçsin normal hayata ‘devam ‘ diyelim. 
 
Ah bu Türk mutfağı. Harikasın


Türk mutfağını seviyorum. Dünyanın hiçbir yerinde bizim mutfağımız kadar zengin bir mutfak örneği yok. Tatlısı, tuzlusu, kebabı, mangalı, zeytinyağlısı ve dahası.. Ege kültürü beğendiğim mutfak zenginliklerinden.. Güneydoğunun kendine has acılı yemekleri ise iştah açmaya yetiyor. Türkiye seyahatlerim de her yörenin lezzetlerini yerinde görmüş bir kişi olarak en çok dikkatimi çeken de Karadeniz deki balık zenginliği ve balık kültürünün o bölgede biraz  sınırlı kalması.. Türkiye’ni her yerinde Karadenizliler yaygın şekilde yaşıyorlar. Vazgeçilmez lezzetleri balığı da  her yerde yeme şansları oluyor. Fakat bu kadar balık zengini ülkede balık Restaurantlarının  belli sayıda olmasına şaşıyorum. Çünkü ülkemizde balıkçılık bir geçim kaynağı. Balık sofralarımızdan hiç eksik olmaması gerekirken; yılda belki de 10 kere yediğimiz balıklar bizleri mutlu edebiliyor. Bu yeteli mi? Asla.. Çünkü balık çok faydalı.. Daha çok balık tüketmemiz gerekir. Bu konuda balık Restaurantları da daha artmalı bence.. sadece sahillerde yenen balık  kültürü, Türkiye’nin her yerinde daha yaygın olarak yer alması görüşündeyim. 


Mezeleri ünlü Hatay yöresinin çeşit çeşit mezelerini hatırlatmadan geçemem. O nasıl bir çeşit? Mezeler adeta sofraları konuşturuyor. Her yöre kendi alanında başarılı. Ülkemizde bölgelerdeki çeşitlilik sofralarımıza değer katıyor. Damak lezzetlerini seviyor Türk halkı.. Ağzının tadını biliyor. Yemeklerinle başka güzelsin Türkiyem.

Hoş kokulu, Antalya geceleri..

Antalya’nın akşamüzeri güneyden hafif esen rüzgarı Meltem Akdeniz’in en tatlı  anıdır. Ilık ılık eser, buram buram  yasemen ve limon bahçelerinin, sümbül ve leylakların kokusuyla bir başkadır bahar Antalya’da.. Çocukluğumdan buyana bu kokuyu özümsemiş olmalıyım ki; hala arar dururum bu kendine özgü Akdeniz kokusunu.. Diyeceksiniz ki; eskilerden ne kaldı? Evet eskilerden kalan bir şey yok. Ama o tatlı Meltem esintisi en azından halen var. Antalya gecelerinin kokusunu bilen bilir. Sıcak Antalya gecelerinde balkon sefası yapan Antalyalılar balkon kültürünü de en yaygın olarak kullanan insanlar. Efil efil esen balkonda bir demlik çayın nasıl bittiğini anlamaz Antalya insanı. Çünkü o balkonunda mutludur. Ezelden beri. Mutluluğumuz daim olsun efendim. Sevgiyle. Gerçeklerle. Saygılarımla