Ülke bir hafta boyunca Muhteşem Yüzyıl dizisini tartıştı.

         Çünkü, Sayın Başbakanımız bu dizinin gerçekleri yansıtmadığı gibi, ecdada hakaret unsurları taşıdığı gibi, bizler için büyük sakıncaları olduğu konusunda her şeyde olduğu gibi, bu sakıncalardan korumaktan bizleri esirgemedi.

         Şayet o uyarmasa, tarihini ve ecdadını bilmeyen bizler, bu dizi sayesinde Kanuni Sultan Süleyman'ı ve o dönemi yanlış öğrenecektik.

         Dolayısı ile diziyi seyreden pek çok cahil dış ülke insanları da, ecdadımız hakkında yanlış bilgilerle yanıltılacaktı.

         Tüm hafta boyunca dizinin gerçekten ecdadımızı aşağılayıp aşağılamadığı, yabancılar nezdinde bizi küçük düşürüp düşürmediği tartışıldı.

         Herkes Sayın Başbakanın tam istediği gibi tartışmayı bu noktada sürdürdü.

         Oysa düşünülüp tartışılması gereken dizinin faydaları ve zararları kesinlikle olamaz.

         Düşünülmesi ve tartışılması gereken Sayın Başbakanın bu dizinin oyuncusundan yapımcısına, senaristinden yönetmenine, televizyon sahibinden RTÜK'e, Hakimlerinden HSYK'ya kadar yönelen baskı ve tehdit dolu sözleridir.

         Daha önce de dokunulmazlıkların kaldırılması kadar uzayan süreçte 'biz yargıya gereken talimatı verdik' diyecek kadar işi ileri götüren ülkenin Başbakanı bu konuda asıl baskıyı halka yani ülke insanına yöneltmiştir.

         Sayın Başbakan bizlere dönüp 'bu diziyi seyretmeyin' anlamına gelecek buyruklar vermiştir.

         Sayın Başbakanın ülke halkına yönelik bu tür 'telkin ve tavsiyeleri !' daha önce sıkça rastlanan bir durumdur.

         Bir insanın televizyonda hangi dizinin faydalı, hangisinin zararlı olduğu ve bu noktadan hareketle hangi diziyi veya programı seyredip seyretmeyeceği konusunda ülkenin Başbakanının açıklamada bulunması özel hayata müdahalenin vardığı noktalardan biridir.

         Dikkat edilecek olursa, eş zamanlı olarak zorunlu ilköğretimde 'kıyafet serbestisi' adı altında düzenleme aslında o yaştaki çocuklara kıyafette baskı anlamına gelecek özel hayata müdahaledir.

         Bir taraftan tek tip önlüğü kaldırıyoruz denirken, öte yandan kısa kollu, kolsuz, diz üstü etek, uzun saç, sakal, bıyık yasaklanarak türban ilkokula sokulmaktadır.

         Bizlerin kaç çocuk sahibi olmamız gerektiği konusunda teşviklerde bulunan (aslında bilinç altımıza baskı yapan) zihniyetin daha nerelere kadar özel hayata karışacağı tahmin edilebilir.

         Sanata ve bu anlamda resim, heykel için de bizleri uyaran değerli Başbakanımız hangi romanın ve hangi şiirin okunması gerektiğini de çok eleştirdiği 12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren'i aratmayacak biçimde öğretmektedir.

         Kendisine bu konularda müteşekkir olmalı mıyız bilemiyorum...

         Bildiğim bu zihniyetin sonuçta 'bizleri darbelerden koruyorum' mantığı ile diktatörlüğe götürdüğüdür.

         Özel hayatın gizliliği ve korunması bir Anayasa hükmüdür.

         Bu gizliliği ve özel hayatı ihlal TCK'da suçtur.

         Bu suçu düzenlemeyi yapanlar işler ise...

         KİMİ KİME ŞİKAYET EDECEĞİZ...

         Saygılarımla..