Geçtiğimiz hafta içinde Ana Muhalefet partisi genel başkanın bir toplantısı vardı, çok gecikmiş ‘Baade harap ül Basra’ yani ‘Basra harap olduktan sonra’. Yine de bir yerden başlanmış olması insanı umutlandırıyordu. Unutmadan, ben Kepez Kent Konseyi kurucularındanım ve ikinci başkanıyım, şimdi o konsey yerinde yeller eser herhalde...
Orada ki açıklamalarımı-görüşlerimi izleyen, bilen bir siyaset adamı, Önder Kurnaz diye genç ve becerikli İlçe başkanı bu toplantıya beni de davet etti. Baktım da CHP için alışık olmadığımız bir düzen, dakiklik ve sıcak ev sahipliği ile tertip edilen bu toplantı da pilot koltuğunda Önder başkan oturuyor.
Salgın kurallarına göre dikkatle hazırlanmış bir salon, her gelen ile yakınen ilgilenen bir partili,. Dedim ya CHP için hiç de alışıldık bir şey değil. Salona ilk girenler arasında Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal ve Büyük Şehir Başkanvekili Mehmet Hacıarifoğlu sessizce arka sıralarda yerlerini aldılar. Öyle izliyorum,
Çok akıllı bir jest..
Birkaç kişi böyle buyurun sayın başkanlar deyip en ön sıralarda yer gösterdilerse de kibarca ret ederek yerlerinde kaldılar.
Daha da akıllı bir hareket…
Sonra içeri genel başkanları girdi, en ön sıralarda partinin milletvekilleri oturuyordu. Genel Başkan'ın ilk sözü vekil beyleri arka sıralara davet etmek oldu.
Ya Tanrım sen benimle dalga mı geçiyorsun?
Bu CHP sonunda siyaset sanatını öğrendi mi gerçekten…
Kemal Bey , bir de üstelik;
‘ Dilediğinizi sorun!’
‘ Dilediğiniz eleştiriyi gözünüzü kırpmadan yapın!’
‘ Dilediğiniz öneriyi dile getirin!’
Demesin mi..
Yahu toplum böyle bir düzene alışık değil ki, son 20 yıla yakın bir süre çoğu insan dilini dibine çekmiş vaziyette…
E tabii böyle olunca toplantıya katılanlar arasında bir endişe başladı; ‘ulan buradan bizi alırlar mı yanlış bir şey dersek’ diye..
Sonra bu toplantının bir muhalefet toplantısı olduğunu hatırlayarak söz aldılar.
Ve anlıyorsunuz ki ; bu necip milletin fertlerinin bir kısmı dertlerini dile getirmesini bilmiyor!!
(nasıl bilsinler 20 yıla yakın konuşabildiler mi derseniz.. Haklısınız derim)
Bir başka toplantıya gitmek üzere salonu terk ettiğinde Kemal Kılıçdaroğlu'nun arkasından baka kalmış ve şöyle düşünmüştüm. Salona bir Genel Başkan olarak girdi, bir LİDER olarak çıktı.
Ha elbette bana takılıp e hani Konyaaltı Belediyesi'ni neden dile getirmedin diyenlere cevabım şu olacaktı: ‘Ben hesabımı kendim görürüm, patronlarının önünde kimseyi şikayet etmem. Nasıl olsa kulun az, Tanrı'nın çok olduğu bir yerde karşılaşırım!’