3 yıl önce, Antalya'nın incisi Manavgat, alevlerin cehennemine dönüşmüştü. Cumhuriyet tarihimizin en büyük orman yangınlarından biri olarak kayıtlara geçen bu felaket, 7 canımızı almış, yaklaşık 60 bin hektarlık bir alanı kül etmişti. Manavgat'ın yemyeşil doğası, bir anda kararmış, bölgedeki yaşam büyük bir sınava tabi tutulmuştu.
O günlerde, umutsuzluğun gölgesi altında kalmıştık. Ancak Manavgatlıların dayanışması, Türkiye'nin dört bir yanından gelen destek ve doğanın mucizevi iyileşme gücü, bizlere umut ışığı oldu. Yangının izleri henüz silinmemişken, yeniden yeşeren filizler, bölgenin hayat bulmaya başladığının en güzel göstergesi oldu.
Bugün, Manavgat'a baktığımızda, yeniden doğan bir kuş gibi küllerinden yükseldiğini görüyoruz. Yangından etkilenen alanlarda yapılan rekabetçi ağaçlandırma çalışmaları sayesinde, bölge yeniden yeşillenmeye başladı. Yaban hayatı, yavaş yavaş eski yaşam alanlarına geri dönüyor. Fotoğraf tuzaklarına takılan görüntüler, bu canların yeniden bölgede yuva yaptığını gösteriyor.
Ancak Manavgat'ın tam anlamıyla iyileşmesi için daha yapılacak çok iş var. Yangın sonrası oluşan erozyonun önlenmesi, su kaynaklarının korunması ve bölgedeki ekonomik faaliyetlerin canlandırılması gibi konular, hala gündemimizde yer alıyor. Bu süreçte, devlet, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve tüm vatandaşların el ele vermesi gerekiyor.
Manavgat yangını, bize doğanın ne kadar hassas olduğunu ve onu korumak için ne kadar çaba sarf etmemiz gerektiğini bir kez daha gösterdi. Bu acı deneyimden çıkardığımız en önemli ders, yangınların önlenmesi için alınacak tedbirlerin önemi. Orman yangınlarına karşı bilinçlendirme çalışmalarının artırılması, erken uyarı sistemlerinin güçlendirilmesi ve yangın söndürme ekiplerinin daha iyi donatılması gibi konulara daha fazla önem verilmeli.
Manavgat'ın yeniden doğumu, bize umut veriyor. Bu güzel coğrafyayı gelecek nesillere daha yaşanabilir bir şekilde bırakmak için hep birlikte çalışmalıyız. Unutmayalım ki, doğa bize ait değil, biz doğaya ait olduğumuz için onu korumak bizim en temel görevimizdir.