Sağ Dikey Reklam Alanı Genişlik: 160px Yükseklik: 600px
Antalya Haberleri

DARBECİLER KOALİSYONU

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

74 yıldır olduğu gibi, bir an uyanmaya çabalayan halkın önünü açacaklarına hemen yeni sandık düşleriyle onları karanlık vadilere sürüklüyorlar. Yine öyle oldu.

Dünyanın neresinde olursa olsun yolsuzluğa, talana, yabancıya teslime kapılan yönetimler yıkılırken, sözde “muhalif”, özde “yıkım ortağı” olan parti yönetimleri, iç ortakları, gündemi saptırmak için Cumhurbaşkanlığını tartışıyorlar. Nabız yoklamak için Washington’a koşuyorlar.

Bir kez daha sabrınıza sığınarak 2011 seçimlerinden sonra yazdıklarımı aşağıya alıyorum:

“Gürsel Tekin, CHP’de “Turuncu Devrim” yapıyoruz demişti. Kemal Kılıçdaroğlu Bey de “Değişim yaratıyoruz” diye eklemiş ve Kuvayı Milliye'yi tasfiye yoluna koyulmuştu.

Sonunda hep birlikte başardılar:

Uzun yıllardır CHP’yi ele geçiremeyen 2. Cumhuriyetçileri, bir gecede üye, sonraki günde parti yöneticisi yaparak meclise taşıdılar. İçlerinde kimler yok ki:

 Amerikan Hazinesi ve George Soros dolarlarıyla Türkiye'de İslamcılığa ılımlı övgü raporları düzenler.

Yönettiği üniversitede genç liderler yetiştiriyoruz diyerek öğrencileri Amerikan Dışişlerine, Amerikan-Musevi gericilerinin örgütlerine yönlendirenler.

Clintonlar’dan Kürdistan demokrasisi için yardım istemekten çekinmeyen, Anglo-Liberal rehberlerin ahbabı Umut Oran.

Hükümet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bush ile görüşmesini “tam zamanında ve hayırlı bir iş” olarak gören, “federasyon bölünme demek değildir” diyebilen Ambassador Faruk Loğoğlu.

Türkiye’nin ılımlı federasyonlaşması anlamına gelen demokratik özerkçiliği, eyaletçiliği savunan sözde sosyologlar.

Her türlü etnik milliyetçiliğe yeşil ışık yakan Amerikan – Alman karması Kemal Derviş’in elemanları.

Tekkeciler, zaviyeciler, Nurcular, Abant müdavimleri.

Türkiye Cumhuriyeti devletini Lahey Adalet Divanına götürmek için define arar gibi, olmayan toplu mezarları arayan Amerika’dan ödüllü Kürt Milliyetçisi avukat Sezgin Tanrıkulu.

Toplam olarak, Stratejik Ortağın Çocuklarının, gericilerin, bölücülerin temsilcilerini TBMM’ye taşıdılar; “Anayasa değişikliğini görüşmek üzere kapı” açtılar.

İdeolojik hattlarını gizlemeyi başardılar, oyun içinde oyun kurdular:

Başbakanla ağız dalaşından öteye gidemediler: AKP şunu bunu dağıttı, oyları böylece kazanıyor diye yıllarca eleştirdiler. Sonunda Kemal Kılıçdaroğlu da vatandaşa "seyyalen" para dağıtacaklarını söyleyip durdu.

Samsun’da, Tokat’ta, Karabük’te, Balıkesir’de, Zonguldak’ta “işçi hakkı”, “kul hakkı” deyip durdu da, Tekel’in, ulusal kâğıt sanayimizin, demir-çelik sanayimizin geri alınacağından, fabrikalarımızı haraç mezat satanlardan, Sümerbank’ı yıkarak yerlerine ucuz Çin malı satan, İngilizce adlı mağazalar açanlardan hesap sorulacağını söylemeye “yürekleri yetmedi.”

Topraklarımızın, kıyılarımızın, adalarımızın, ulusal haberleşme kurumumuzun, limanlarımızın, sınırlarımızın yabancılara pervasızca teslim edildiğinden söz etmediler.

Hükümet Başkanı’a “Dersim Arşivi açılsın” dediler. Böylece İslam darbecilerinin, Batı-Doğu yayılmacılarının maşası Kürt Milliyetçilerinin Mustafa Kemal’i ve Türkiye Cumhuriyeti’ni soykırımcı olarak gösterme girişimlerine yeşil ışık yakarak içlerindeki sırrı da “açık” ettiler.

Dilin ulusal birliğimizi sağlamlaştırıcılığını, emperyalizme karşı tek beden olmamıza yardım edecek en önemli öğe olduğunu bir yana bıraktılar; ABD-Avrupa yapımı bir parçalama silahı olarak kullanılan, bilim dili olmayan Kürt karma diliyle eğitim hakkından söz ederek insanlarımızın duygularını, bilisizliklerini de sömürdüler; aldatanların yedeğine girdiler.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin bağımsızlığına, ulusal onuruna bir kerecik olsun değinmediler.  

Ortadoğu’da İran’ın Ayetullahlarıyla-tiranlarıyla Amerika-Avrupa koloniciler arasında kalarak parçalanan komşu devletlerdeki olayların aslından söz etmediler. Ülkelerin bağımsızlığını yok eden, yurtları parçalayan sözde “devrim” için Doğu-Batı emperyalizminin silahlı saldırılarına yardımcı olan hükümetin yedek gücü oldular.

Özetle, 72 yıldır içi boşaltıla boşaltıla, adından ve hatıralarından başka bir özvarlığı kalmayan Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran bir partiye son kez musallat olanlar şimdilik başardılar.

Başarıda, onlara sonsuz destek veren sözde delegeler; “Turuncu Devrim” kurultayıyla yönetime el konulurken daha 24 saat bile geçmeden desteklerini açıklayan, bir-ikisi dışında, tüm il yöneticileri (İlki Muğla, İkincisi Antalya) de tarihe geçtiler.

Özgürlük-bağımsızlık bilinçlerini korkularına kurban etmiş yazarlar da unutulmamalı. “Puan”, “Vekil Sayısı” gibi küçük aritmetik hesaplarla başarıdan dem vurdular.

Yurduna bağlı, namuslu insanlarımız üstlerine abanan İslam darbecilerinin karanlık – silahlı gücü altında ezilirken; bağımsızlığımız, onurumuz her geçen dakikada yerle bir edilirken onlar “muhalefetmiş gibi yapmakta” başarılıydılar.

Başarılıydılar, çünkü onların hemen hemen tümü için önemli olan dokunulmazlık sığınaklarına kavuşmaktı! Bu nedenle Anayasa oylaması öncesinde devletin temellerinin söküleceğinden söz etmeyerek, “Ben hesap soracağım”, Ben indireceğim”, “Ben” de “Ben” diyerek yurttaşları uyuttular. Bu seçim öncesinde de öyle yaptılar! 

Hiç olmazsa birkaç gün sussalardı! 15 Haziran 2011”

Aradan üç yıl daha geçti!

Yine seçimi yitirdiler!

Gittikçe hoyratlaşan hükümetin elini güçlendirdiler.

Yolsuzlukların, yurt parçalayıcılığının hesabını sormayı sürdüreceklerine, ağlayıp-sızlanmak için ABD’ye koşuyorlar!

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *