Bizim köyde Hıdrellez bilinmezdi. 1974 yılında
köyden Serik merkeze taşınınca öğrendik
“1 Mayıs Bahar Bayramı”nı. Serik’te yaptırdığımız ev “Boynuztepesi”
olarak bilinen tepedeydi ve bu tepe ilçenin 2 piknik alanından biriydi.
Yıllarca 1 Mayıs coşkusunu evimin bahçesinde yaşadım anlayacağınız.
Bu arada mahalleden Ayhan, Hasan ve Mehmet ile
birlikte 1 Mayıs’ta bisikletlerle gittiğimiz Belek sahilinde deniz sezonunu
açardık, olmadı Akçaalan’daki sulama kanalına giderdik.
Ben Hıdrellez kültürünü 1993 yılında Demre’de
öğrendim. O gün tüm ilçede gayri resmi tatildi. Rahmetli Ahmet Bulut ile ilçeyi
dolaşıyorduk. Belediyenin çöp kamyonuna denk geldik. Şoför, yanındaki koltuğa
doldurduğu domates, salatalık, biber ve ekmek ile kendi pikniğini yapıyordu.
“Bugün Hıdrellez, bu kadar” diyordu.
Havva Hanım ile 1994 yılı 14 Mayıs günü
evlenecektik. Olmadı, 6 Mayıs’ta evlendik. O gün bugündür biz Hıdrellez’in
bereketini evimizdeki huzurda, çocuklarımızın sağlık ve başarısında
hissediyoruz.
Geldik, 2020 yılına. Malum zor bir süreçten
geçiyoruz. Her fırsatta piknik günlerini aştık gibi. Daha çok evde oturup güney
balkonda, kahve içmeyi tercih ediyorduk. Evdeydik yani. Hatta ben, artık
gazeteye çok az uğruyordum. Bana göre evdeki konfor işyerinde yoktu. (Nasıl
bahane ama?”)
Başımıza birde Korona çıktı, topyekün
“#evdekal”dık. Benden ziyade çocuklarım şeker ve tansiyon rahatsızlığım
nedeniyle izole ettiler beni. Hayatımın hiçbir yerinde olmayacak duaya “Amin”
demedim. Ermişlerden, dervişlerden şefaat istemedim. Allah’tan başka kimseye
umut bağlamadım. “Gül ağacı dibine kağıt gömmek”, “denize mektup bırakmak”,
“kuma dua yazmak” benlik olmadı hiç. 6 Mayıs sabah her günki gibi erkenden
kalktım. Karantinada nasıl bir bahar, nasıl bir Hıdrellez yaşanıyordu
takipçilerimle paylaşmak istedim. Tel örgülere takılmış ama ısrarla açan
çiçekleri görünce, 2 aydır ev hapsine aldığımız, değişip duran tarihlerle sınav
manyağı yaptığımız ergenler geldi aklıma. Artık çoğunluğu 65 yaş barajına
takılan ömürlük büyüklerim geldi gözümün önüne. Sustum…