‘Dikkat ! Günübirlik piknik alanı.. Karavan ve
çadır kurmak kamp yapmak yasaktır’
Tanrının her türlü
güzelliği verdiği Korsan Koyu’nun girişinde bu uyarı levhası var..
Var da levhanın
yanı başında tatilcilerin çadırları ve karavanları yer alıyor.
Korsan Koyu’ndaki bu başıbozukluğu, bu
vurdumduymazlığı, bu denetimsizliği ve de çevre, doğa saygısızlığını eleştiri
anlamında da, yoksa alay etme anlamında mı olduğu bilinmez birileri ‘yasaktır’ uyarısının sonundaki ‘r’
harfini silmiş..
Korsan Koyu,
Kumluca sınırları içerisinde bulunan cennet köşelerden birisi..
Bırakın çadır
kurarak, karavan park ederek kirletmeyi, bakmaya bile kıyamayacağınız bir doğa
harikası..
Korsan Koyu, Orman Bölge Müdürlüğü’nün
yetki sahasında..
Bunun için de koyun
tatilcilerin akınına uğraması ve kirletmesi sonucu eleştiri oklarının hedefinde
olan Kumluca Belediyesi de ‘yetkim yok’ savunması ile kendisini
aklamaya çalışıyor..
Klasik bir
siyasetçi profili Kumluca Belediye
Başkanı Yusuf Göven’in ‘yetkim yok’ savunması..
AKP iktidarının
partilisi belediye başkanlarının taleplerini
‘mevzuat hazretleri’ne rağmen
jet hızıyla yerine getirdiğini sağır
sultan bile biliyor.
Şurası yadsınamaz
bir gerçek ki bir doğa harikası ve tarih eser zengini olan Antalya, sahip
olduğu değerlerin farkında değil..
Dahası doğa ve
tarih kazanımlarının kirletilmesi, talan edilmesi ve yağmalanmasında herkesin
sorumluluğu var..
Birey olarak
bilinçli hareket etsek bile toplum olarak gözümüzün önünde yaşanan doğa ve
tarih cinayetlerine ya seyirci kaldık, ya da ‘bana dokunmayan…’ anlayışı ile kaçak güreşmeyi seçtik..
Antalya, 1970’li yıllarda
başlayan turizm yatırımları ile birlikte rantçıların akına uğradı.
Rantçıların ve
onların yerel işbirlikçilerinin daha çok, daha çok kazanma hırsı başta falezler
olmak üzere, yeşil alanlar, tarım alanları, ormanlar ve tarihi mirasın
talanına, paylaşılmasına ve yok olmasına yol açtı..
‘Su uyur
rant uyumaz’
Bu gerçeği asla
gözardı etmemeliyiz..
Korsan Koyu ve
benzeri doğal kazanımları korumak ve yaşatmak hepimizin ortak görevi..
KONYAALTI VAKASI..
Gazeteci arkadaşımız Erdal Orhan’ın
sosyal medya paylaşımı beni dehşeti düşürdü..
Büyükşehir Belediyesi’nin şirketlerinden
ANTEPE’ye yaptırıp, sinema sanatçısı Hülya Koçyiğit’in damadının Alkoçlar firmasına kamuoyunun tabiri
ile ‘Adrese teslim ihale’ ile verdiği Konyaaltı Sahil Projesi’nde bulunan serinletme amacını güden
fıskiyelerden enfeksiyon kapan 7
akrabasının hastalanıp,yatağa düştüğünü paylaştı Erdal Orhan..
İddialara göre de mavi bayraklı Konyaaltı
sahilinde deniz suyunda koli basili var…
Pek çok vatandaşın
Erdal Orhan’ın sosyal medya paylaşımından sonra denize girmekten çekindiği de
konuşuluyor..
Kimilerine göre şehir efsanesi, kimilerine göre
komik, kimilerine göre kötü bir şaka olsa da geceleri sahilde konaklayan
Suriyelilerin tim ihtiyaçlarını kumsalda ve denizde gidermelerinin de
kirlilikte önemli bir etken olduğu iddialarını da dikkate almak gerektiğini
düşünüyorum.
Madem ki söz
Konyaaltı sahilinden açıldı, yine bir sosyal medya paylaşımına değineceğim..
Sahilde kendisine
ait bir ulaşım tüneli ve plajı bulunan Crovne
Plaza Oteli’ne komşu Alkoçlar büfesi çalışanlarının otelde konaklayan
yabancı turistlerin otelin plajı ve halka açık bölüme gitmelerine mani
oldukları, kendi bölümlerine
yönlendirdikleri, işaretlerden ve konuşmalardan
anlamayan bir grup Japon turisti
de tartaklayıp, sopalarla dövdükleri yönündeki bir iddiayı otelin yetkilisi
sosyal medyadan paylaştı..
Paylaştı da arkası
gelmedi..
Birileri alışkanlıklarını
sürdürüp, kulaklarının üzerine yattı..
Büfe
çalışanı tosunlar da o günden bu yana plajda kahramanlar gibi geziyor,
gövde gösterisi yapıyor..
Unutmadan Konyaaltı Sahilindeki büfelerde en
ucuz bira 16 lira..
Yani işletmeler
tuttuğunu öpüyor.
Benden uyarması
tedarikli gidin..
Demedi demeyin..