Tarihe tanklık eden, belki kimileri için tarihi değeri
olmayan yaşayan tarih dediğimiz pek çok yapı, kent siluetinden birebir yok
oluyor. Hoş kime ne söylüyoruz ki biz
‘Antalya hava almıyor’ diye tarihi surları yıktırmış ya da yıkımına engel
olamamış bir kentiz…
Ama her şeye rağmen direnen, mücadele eden, taşına toprağına
sahip olmak için bedeller ödesek de dönmeyen bir coğrafyanın sakinleriyiz…
Dün Korkuteli’de
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan alınan yetkiyle ilçede ‘yayla kültürünü’
hançerleyecek projeye dikkat çektik. Ses getirdi. Kaş’tan ses geldi…
‘Haberiniz çok güzel. Ancak biz de destek istiyoruz’ diyen
Kaş Bezirgan köylüleri, tarihi ahşap tahıl ambarlarını hatırlattılar bana…
Yıllar önce de korunsun diye haberler yapmıştık. Likya yolundaki, Osmanlı’dan kalma dönemin
ekonomisini, tarihini, mimarisini ve kültürünü aktaran, günümüzde sadece
fotoğraflara ‘arka fon’ olarak kullanılan ambarlar bu gün birer birer yok
oluyor…
Antalya Bölge Koruma
Kurulu’nca tescillenmişler ama tescil yetmiyor, korunmasına. Ayağa kaldırmak
için proje ve kaynak lazım. O kaynak Kültür ve turizm Bakanlığı, Antalya
Valiliği, Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Kaş Belediyesi’nce bulunmalı…
Proje çok. Zamanında Kaş Kaymakamlığı’na sunulmuş rölyef
projeler var. Yine Antalya Büyükşehir Belediyesi’nce hazırlanan dosya var…
Ulusal ajanslardan ya
da uluslar arası kuruluşlardan hibe de bulunabilir…
Ama geç kalmamak
lazım…
Dökülüyor, ambarlar…
2’si yok olmuş, 2’si
direniyor…
Antalya’da turizm
tesisleri olan Bakan Mehmet Nuri Ersoy’un Antalya’dan gelen çığlıklara kayıtsız
kalmayacağını düşünüyorum. Akseki de bizim Kaş da…
Üstelik tarih ve kültüre sahip çıkarak yüceltebiliriz turizmi…
Tarihi yıkık, kültürü
kayıp ülkelerin turizmi de boş olur. Çabuk söner…
Biz tarihe, kültüre,
doğaya sahip çıkanlardan olalım. Olalım ki herkes kazansın. Vatandaş da
turizmci de turist de…
Likya yolundaki
antikçağdan uzanan serüvenin tanıkları tahıl ambarlarından hiçbiri benim değil
ama hepsi hepimizin…
Bize miras, emanet…
Emanete hıyanet
olmaz…
Sevgiyle kalın…