Eskiden “baraj”
denince aklımıza “elektrik” gelirdi. Bizim kuşak Manavgat Oymapınar tantanası
ile büyüdü. Barajlar Kralı “Baba” Keban’dan sonra bizim memlekete de elektrik
getiriyordu. Şaka gibi ama o baraj yapılırken Manavgat’ın birçok köyünde
elektrik yoktu. Şehirler ise Türkan Şoray ve Tarık Akan’ın “Baraj” filminin
fantazisine çekirdek çıtlatıyordu tahta sandalyeli şehir sinemalarında.
Ama biz bugün
barajların elektrik enerjisi değil, tarıma katkılarını irdeliyoruz. 1967
yılında Finike Alakır’da başlamış ilk barajımız. Bu baraj 1971 yılında hizmete
açılmış. Aynı yıl Korkuteli Barajı başlamış, 1976 yılında hizmete girmiş. Aynı
yıl bu kez Manavgat Oymapınar başlamış. Hizmete girişi 1987. Daha sonra yapılan
barajlarla bugün toplam baraj sayısı 25 olmuş. Bununla yetinilmemiş, daha küçük
ölçekli, dere üzerine bent yapıp kışın akıp giden yağmur sularının toplamasını,
yazında tarımda kullanılmasını sağlayan 9 adet gölet yapılmış. İlk gölet 1988
yılında Kozağacı’nda, sonuncusu 2014 yılında Gündoğmuş Sümeni’de açılmış.
Bugün, DSİ 13.
Bölge Müdürlüğü sınırları içinde 25 adet baraj 9 adet gölet toplam 34 depolama
alanı var. Bunlardan Karacaören 2, Manavgat ve Oymapınar barajları enerji
üretme amaçlıdır, sulamaya hizmet vermiyor. Toplamda 475 milyon 346 bin
metreküp su depolayan baraj ve göletleri, 621 bin 88 dönüm araziyi suluyor.
Yani, sulu tarımın yolunu açıyor.
Bu arada “sulu
tarım” nedir? Ya da “kuru tarım” nedir? Prof. Dr. Hasan Baydar’dan alıyoruz
tarifi.
Kuru Tarım:
Yıllık yağışı 500
mm'ye kadar olan ve yağışın mevsimlere dağılışı düzensiz olan bölgelerde
sulamasız yapılan tarım sistemidir. Kuru tarım sisteminde temel amaç; özel
iklim koşulları altında atmosferden gelen yağış sularını bitki yetiştirmede en
etkili olarak kullanmaktır. Kuru tarımın uygulama zorunluluğu bulunan bu
bölgeler Türkiye tarla alanlarının % 70'den fazlasını oluşturur ve yaygın
olarak nadas uygulanır. Kuru tarım alanlarında serin iklim tahılları (başta
buğday ve arpa), serin mevsim bakliyatlar (başta nohut ve mercimek), kurağa
dayanıklı bazı endüstri bitkileri (haşhaş, aspir, kanola, yağ keteni, kimyon
gibi) ile bazı yem bitkileri (fiğ, burçak, korunga gibi) yoğun olarak
yetiştirilir.
Sulu Tarım:
Yıllık yağışı 500
mm'nin altında olan ve yıllık yağışları mevsimlere dağılışı düzensiz olan kuru
tarım bölgelerinde sulama yapılarak uygulanan tarım sistemidir. Sulu tarım
alanlarında sulama yaparak toprakta istenildiği kadar nem biriktirilebildiği
için nadasa gerek kalmaz ve bu tip alanlarda her yıl ürün alınır. Örneğin Orta
Anadolu'nun sulanan tarım alanlarında şekerpancarı, patates, mısır, ayçiçeği,
fasulye, yonca gibi tarla bitkileri ekim nöbetinde sıkça yer alır. Akdeniz
ikliminin hüküm sürdüğü sulu tarım alanlarında (örneğin Çukurova'da) kışlık ana
ürün buğday, kolza ve turfanda patates gibi ürünlerden sonra yazlık ikinci ürün
soya, susam, yerfıstığı, mısır ve hatta pamuk gibi bitkilerden birisi ekilerek
yılda iki ürün kaldırılır.
Buraya kadar
herşey güzel. Biz Karaköy Ovası örneğinden yola çıkarak bir kaygımızı dile
getirelim. Elmalı Özdemir Barajı ile yıllar önce kaybettiği suya yeniden
kavuşan ovada “sulu tarım coşkusu” yaşanıyor. Antalya’dan köye dönüm çiftçiliğe
başlayanlar var. Bunlardan biri de Galeria Mağazaları’nın sahibi İbrahim
Yıldırım. Yıldırım, yaptığı yatırım ve kurduğu sistemle köyde sadece kuru tarım
yapan köylülere örnek oluyor.
Gölet ve
barajların çevresinde hızlı bir “örtüaltı” tarıma geçiş olduğunu gözlemliyoruz.
Dağ- taş sera oldu. Geçtiğimiz yıl Söğüt Ovası’nda da aynı kaygıyı taşımıştık.
Bu kadar sera iklimi ektiler mi? Oluşan göllerin, çevredeki bitkiden hayvana
değiştirdiğini, hatta iklimi değiştirdiğini biliyoruz, olabilir. Ancak
kaygımız, hızla artan örtüaltı üreticilik daha fazla ilaç kullanımını da
getirecek mi? Bu bölgelerde ekolojik tarım yapılamaz mı?
DSİ yetkililerine
sorduk; Bu göllerin çevresinde oluşacak değişikliğin planlaması, artıları-
eksileri hesap edildi mi? Edilmemiş. Yani göletlerin uzun vadede çevre etki
değerlendirmesi raporlanmamış. Tarım ayağına baktık. ‘Bakanlığın buralarda
üretici zorlamasa da tavsiyesi oluyor mu’ diye araştırdık. Öyle bir çalışma da
yokmuş. Ne diyelim. Bakanlığın gölet ve derelere sazan yavrusu bırakma
projesiyle avunalım bari.