Antalya Altın Portakal Film Festivali bu yıl 60. kez düzenleniyor. Şimdi ahkam kesen arkadaşlar 1980 12 Eylül darbesinde iptal edilen festivalleri de, telafi olarak yapılamayan törenlerin ödüllerinin daha sonra verildiğini falan da hatırlamazlar. Festivalin basın toplantısı gerçekleşti. Başkan ve ekibine meslektaşlarımızın yönelttiği sorular gerçekten üzücüydü.
"Antalya'da gazetecilik yapıyorum" diyeceksiniz, "Antalya'lıyım" diyeceksiniz. Kortej heyecanınızdan dem vuracaksınız ama festivalin tarihinden, hatta dününden- bugününden de haberiniz olmayacak.
Adam çıkıp diyor ki "neden festivale özel bir mekan yok?" cevap geliyor "Berlin'de bile yok." Adam "AKM" diyor "çok beğeniyorum. AKM bizim merkezimiz pozisyonundadır hatta fuar alanı kim diyor bu kadar betonun arasında bu kadar cazip geri kim ayırdıysa Allah ondan razı olsun" diyor. Bizimki çıkıyor diyor ki "Menderes Türel'i görmezden gelemezsiniz." Hadi oradan. Bir diğeri çıkıyor "Demet Akbağ, galiba ilk kadın jüri başkanı sizsiniz?" diyor. Halbuki değil, geçmişte Müjde Ar bile bir başkan oldu. Başarı ödülü verilen Farah Zeynep Abdullah'a Yılmaz Güney polemiği ile gündeme geldiği için mi ödül verildi? diyor. 1. Bu ödülü bu yıl Demet Akbağ 'ın başkanlığını yaptığı jüri vermiyor. Onlar sadece yarışan filmere ödül veriyor. Ödüller daha önceden belirlenmiş. Haa! Farah hanım ödülü fırsata çevirip piyasa mı yaptı. Komite bunun üzerine kararı çeker miydi? Ben orda değilim. Oraya geleceğiz.
Birisi çıkıyor diyor ki "Efendim uluslararası yarışma kaldırıldı, iyi oldu. Ama neden kaldırıldı?" diyor. Halbuki yarışma kaldırılmadı. Bu yıl 10 film yarışıyor.
İnanın başkan ve ekibi yanlış bilgi düzeltmekten yoruldu.
Şimdi, bir tartışma konusu daha vardı. Festivalde yarışan ya da Onur Ödülü alan sanatçıların korteje katılmaktan imtina ettikleri şeklinde bir serzeniş vardı. Sanatçılar, festivale önem vermemekle itham edildi ki doğru.
Şimdi çuvaldızı kendimize batıralım mı?
Başta dedik ya. Antalyalısınız. Hadi geçmişi unuttunuz. Bari toplantıya gelmeden önce hatta salonda, elinizdeki telefondan bişeyleri araştırsanız. Konuya biraz hakim olsanız şu festivalin kültürünü içselleştirmeyi popülist yaklaşıma tercih etseydiniz.
Oğlum diyor ki; "Benim babam şarkı- türkü söyleyemez, notadan anlamaz ama, müzik kültüründe üstüne çok az insan tanıyorum çevremde.
Arkadaşlar kültürüne sahip olacaksınız yaşadığınız şehrin. Evet, benim film izleme kültürüm de yoktur. Festival filmlerini çok severim, izlersem festival filmlerini izlerim. Hani şu dakikalarca böyle boş boş bakan sahneler, alttan ağır müziklerin çaldığı falan var ya; o filmleri izleyebiliyorum. Paldır küldürleri sevmiyorum. Altın Portakal'da sinema sinema koşup filmleri izlemiyorum, etkinliklere koşmuyorum ama neler olup bittiğine bakıyorum. Kimin ne yaptığına bakıyorum.
Daha iyi bir festival istiyorsanız, önce daha donanımlı gazeteci olacağız arkadaşlar. Şimdi bu yazıyı okuyup çevrenizdekilerle beni çekiştirebilirsiniz. Ben, festivalin Türk sinemasının sürdürülebilirliğine katkıları, bizim gerilerken İran, Filistin, Hindistan, hatta Özbekistan sinemasında ki yükselişe kafa yoruyorum.