Bu filmde bir evlilik duruşma salonunda otopsi masasına yatırılıyor...
Akrabalarım çocukluğum boyunca buldukları her fırsatı değerlendirerek karşıma çıktıkları her zeminde "Anneni mi, babanı mı daha çok seviyorsun? " diyerek beni çıldırtmışlardı!
"L’Anatomie D’une Chute-Anatomy of a Fall": küresel dünya sinema hasılatı 21 milyon doları bulan film hukuk devleti niteliği taşıyan ülkelerde adaleti sağlamak için çokça para, çokça zaman, çokça enerji ve çokça emek harcandığını anlatıyor...
22 Aralık 2023 Cuma tarihli bir haber : Oklahoma'da 1974 yılında işlenen bir cinayeti işlediği gerekçesiyle 48 yıl 1 ay 18 gün cezaevinde yatan 71 yaşındaki Glynn Simmons'ın aslında bu suçu işlemediğinin ortaya çıktığını duyuruyordu...Simmons ABD tarihinde suçsuz olduğu halde en uzun süre özgürlüğü elinden alınan kişi olarak tarihe geçmişti...
Evet adalet en zor elde edilen şeydir...
Stephen King 1996'da yayınlanan romanı "The Green Mile"da suçsuz olduğu halde suçlu bulunarak idam edilen John Coffey karakterini yaratmıştı...
Bir başka olay: Amanda Marie Knox (1987) Amerikalı bir yazar, aktivist ve gazeteciydi. Perugia'da aynı daireyi paylaştığı değişim öğrencisi Meredith Kercher'in 2007 yılında öldürülmesiyle ilgili haksız yere mahkum edilmesinin ardından neredeyse dört yılını bir İtalyan hapishanesinde geçirdi.
Avrupa Oscar'larında yılın en iyi filmi, yönetmeni, kadın oyuncusu, senaryosu ve kurgusu ödüllerini kazanan Cannes Film Festivali'nde büyük ödül Altın Palmiye kazanan, Altın Küre ödüllerinde yılın en iyi dram filmi, en iyi senaryo, en iyi kadın oyuncu ve en iyi konuşma dili İngilizce olmayan film dallarında adaylık elde eden "L’Anatomie D’une Chute-Anatomy of a Fall": da sinir krizinin eşiğindeki bir koca, hayatındaki travmalar altında ezilmektedir...
Koca, 11 yaşındaki oğlunun görme engelli haline gelmesine yol açan kazadan sorumludur...Suçluluk duygusu, vicdan azabıyla birleşir, eşiyle cinsel yaşamı biter Kadın cinsel ihtiyacını kocası haricindeki kişilerden karşılamaya başlar...Adamın iş yaşamı ve kariyeri de tam bir başarısızlık örneğidir ve intihar etmek için pek çok gerekçesi vardır...Kocanın ölümüyle birlikte bu ölüm olayının kaza mı, cinayet mi yoksa intihar mı olduğunun çok detaylı, çok titiz bir şekilde araştırıldığı adalet süreci başlar...Bu duruşma sürecinde ailenin küçük ve gerçekten çok talihsiz oğlu ne yazık ki anne babasının, ölüm olayından çok önce bir kabus haline gelen evliliğiyle ilgili aslında hiç öğrenmemesi gereken en mahrem, en müstehcen detaylarını duymak dinlemek zorunda kalacaktır...
Kadının kocasından daha iyi bir kariyer ve kazanç elde etmesi çoğu evlilikte çoğu zaman çok büyük çatlaklara yol açıyor...Velev ki (diyelim ki) çocuksunuz annenizin babanızı öldürdüğünü biliyorsunuz herhalde annenizi cezaevine göndermek kişisel menfaatlerinize çok ters çok aykırı düşerdi...Zaten babanız ölüdür annenizi de mahkemede vereceğiniz ifadeyle zindana yollamayı asla istemeyeceğiniz tartışılmaz bir gerçektir...
Yönetmen Justine Triet, filminde bir anne-oğul ilişkisini anlatmak ve çocuğu yargı mekanizmasının merkezine yerleştirmek istediğini anlattı. Triet “Filmim ebeveynlerinin en kötü yönlerinin açığa çıkmasına tanık olan bir çocukla ilgili. Bir ceza avukatıyla yaptığımız işbirliği, filmi çok gerçekçi hale getirmemizi sağladı” diyor...
"L’Anatomie D’une Chute-Anatomy of a Fall"da kocasını öldürmekle suçlanan bir kadını canlandıran Sandra Hüller bu yıl “The Zone of Interest”deyse 1.300.000 kişinin öldürüldüğü kitle imha kampının komutanının eşini de canlandırdı...
Güney Polonya'da 40 kilometre karelik bir alanda bulunan Auschwitz-Birkenau kitle imha kampında 1 milyon 300 bin insan (Yahudiler, Nazi muhalifleri, Yehova şahitleri, Çingeneler, engelliler, kronik hastalar, eşcinseller, Hitler'i sevmeyenler, Polonyalılar, Sovyetler Birliği vatandaşları, Komünistler, Sosyalistler, Sosyal demokratlar) kitleler halinde imha edilirken kampın komutanı Rudolf Franz Ferdinand Höss (1901-1947) ve 1929'da evlendiği eşi Hedwig Hensel Hoess (1908-1989) beş çocuklarıyla birlikte Auschwitz'teki konforlu, ferah, bahçeli, havuzlu güzel evlerinde mutlu, tatlı , keyifli bir hayat sürer, piknik yapmıştı...Höss 1947'de Auschwitz'de asılarak idam edilmişti...Hedwig Hensel Hoess Auschwitz-Birkenau Kraliçesi denilmekteydi...27 Ocak 1945'te Sovyetler Birliği ordusu Auschwitz'e ulaşmıştı...Rudolf Höss / Hoess, 1940-1945 arasındaki Auschwitz anılarını Polonyalıların zorlamasıyla yazmıştı : "Commandant of Auschwitz : The Autobiography of Rudolf Hoess"...
Dünyanın en iyi filmlerinden hangilerini kadınlar yönetti?
Justine Triet / L’Anatomie D’une Chute-Anatomy of a Fall
Larisa Shepitko / Wings-Крылья-Krylya
Larisa Shepitko / The Ascent-Восхождение- Voskhozhdeniye-The Ascension
Barbra Streisand / Isaac Bashevis Singer's Yentl
Barbra Streisand / The Prince of Tides
Agnieszka Holland / Europa Europa
Margarethe von Trotta / Rosa Luxemburg
Jeanine Meerapfel / Malou
Ariane Mnouchkine / Moliere
Ariane Mnouchkine / 1789
Liliana Cavani / La pelle
Lina Wertmüller / Seven Beauties
Jane Campion / The Piano
Jane Campion / Bright Star
Jane Campion / The Power of the Dog
Chantal Akerman /
Jeanne Dielman, 23, quai du commerce, 1080 Bruxelles
Sofia Coppola / Lost in Translation
Sofia Coppola / The Beguiled
Sofia Coppola / Marie Antoinette
Sofia Coppola / Priscilla
Bilge Olgaç / Kaşık Düşmanı
Yeşim Ustaoğlu / Pandora'nın Kutusu
Yeşim Ustaoğlu / Güneşe Yolculuk
Alice Diop / Saint Omer