İlk yazımızla siz kıymetli okuyucularımıza ' merhaba' derken, ebeveynlere çağımızın belası haline gelen 'kimyasal terör' konusunda bilgi vermek istiyorum.
Bağımlılık bir beyin hastalığı. Vücuda alınan bazı maddeler uyarıcı, bir kısmı uyuşturucu, bir bölümü de halüsinasyona (olmayan şeyi görmek gibi) sebep olurlar. Tüm kullanıcılara bir sözüm olacak. Bağımlılık yapan maddeler asla mutluluk verici değildirler. Aksine iyi olan şeyleri de mahvederler. Bu kimyasal zehirlerin muhteviyatında zehirden başka bir şey yoktur. İçlerinde vitamin ya da mineraller olmadığı gibi, besin değeri de yoktur. İlk kullanımdan sonra madde yoksunluğunda ağır bir gribe yakalanmış hissi verirler. Uyuşturucu alt kültürünün kendine özgü kanunları ve yaptırımları vardır. Bu kültür içindeki insanların kimseye acıması ve merhameti yoktur. ’Torbacı’ adı verilen bu şahıslar gözlerine kestirdikleri gençleri zehirlemek için satacakları maddeyi önce ‘ücretsiz’ ikram etmek suretiyle verirler. Bu maddeleri satan gençler bazen çok yakışıklı bir genç ya da çok güzel bir kız olabilir. Bir kez bile kullanan kişiler daha ilk kullanımlarında aşırı dozdan hayatlarını kaybedebilirler. Kullanılan madde ne olursa olsun, kullanan insanda yıkıcı etkiler yapar. Adım adım ölüme götürür. Çatışmacı ve antisosyal kişilikli ergenler, madde kullanmaya yatkın insanlardır. Günlük hayatın sıkıntılarından ve problemlerinden kaçmak için maddeye yönelebilirler ki bu bir çözüm yolu değildir. Ergenlerin, madde kullanıp kullanmadığını anlamak bir bakışta mümkün olmayabilir. Ama davranış değişikliği bize biraz ipucu verebilir. Belirtmekte fayda var. Kullandığı maddenin çeşidine göre değişik ruh halleri gösterebilir. Bağımlılık arz eden maddeler uyarıcı görevi sağlarken, bazı maddeler de uyku verebilir. Madde kullanan bireyin parasal anlamda harcamalarında artış var ise, arkadaş çevresinde değişiklik olduysa, derslerdeki başarısı düştüyse, odasına kapanıp saatlerce dışarıya çıkmıyorsa, konuşmada güçlük sergiliyorsa, uyumsuz ve kaygılı ise, odasında, bükülmüş kaşık, şırınga, sigara kâğıdı, çakmak, kesik limon, alüminyum folyo bulunduruyorsa, duygusal iniş çıkışlar içindeyse, sürekli kilo kaybı yaşıyorsa, dalgınlık, yorgunluk, iştah kaybı, vücutta iğneye bağlı yara izleri, vücudunda ya da elbiselerinde ağır bir koku varsa, saldırganlık içeren davranışları sergiliyorsa, huzursuz ve keyifsizse, sık sık yalan söylemeyi yaşam biçimi haline getirdiyse, alnında sürekli bir terleme, ishal ya da kusma belirtileri varsa, eklem ağrısından söz ediyorsa, sürekli uyuma isteği içindeyse, ya da uykusuzluktan şikâyet ediyorsa, evden geceleri ayrılıp sabaha karşı eve geliyorsa, toplumsal hayattan kopup, yalnız kalmayı tercih ediyorsa, evden bazı eşyalar, takılar ve paralar kayboluyorsa, bireyin bağımlı olduğundan söz edilebilir. Aileler bu konuda şüphe duyuyorlarsa en net şekilde bireyi biyolojik test yardımıyla yani ‘saç testiyle’ son üç ayda madde kullanıp kullanmadığı ortaya çıkmaktadır. Bundan başka ‘idrar testine’ tabi tutmak suretiyle alınan maddenin miktarı ve cinsi hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olabilirler. Diyelim ki anne ya da baba evlatlarının madde kullandığını yapılan testlerden sonra öğrendiler. Bir kere hiç paniğe kapılmadan, korkmadan ve korkutmadan, çocuklarının üzerinde baskıcı davranmadan, profesyonel yardım alma yoluna gitmelidirler. Bulundukları sağlık kuruluşlarının ‘AMATEM’ bürolarına giderek tedavi yolunu seçmeleri gerekiyor. Bağımlılık bir hastalıktır. Hem de tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Tedavi sırasında gencin ya da kullanıcının çevresinin de değişmesinde fayda vardır. Çünkü bağımlılıkta çevre ve arkadaş faktörü göz ardı edilemez. Ergene şefkatli ve sevecen bir yaklaşım göstermek suretiyle bu süreci atlatacağı telkin edilmelidir. Madde bağımlılığı toplumsal bir mücadele isteyen bir alandır. Bu alanda her kesime ödevler düşmektedir.