Çocukluktan gençliğe geçişte, değişim ve dönüşüm her alanda kendini
hissettiriyor. Son yıllarda internetin de etkisiyle ergenlik dönemi biraz daha
erkene çekildi. Ülkemizde kızlarda genellikle 10, erkeklerde 12 yaş civarında
başlayan ve günümüzde 20’li yaşlara kadar uzayabilen bir dönem olan ergenlik
merak ve arayışı dönemi de diyebiliriz. Ancak kültürel, biyolojik ve bireysel
farklılıklara bağlı olarak daha erken ve daha geç yaşlarda da başladığı
gözlenebilir. Ergenlik döneminde fizyolojik, hormonal ve duygusal değişiklikler
gözlenmektedir.
Bu dönemde çeşitli ve çok boyutlu gelişimsel sorunlar yaşanır ve
çözümlenir. Bu gelişimsel sorunlar duygusal alanda bir karmaşaya, düşünce ve
davranışlarda anlaşılması güç değişmelere yol açar. Bu nedenle bu dönem
"fırtına ve stresler" dönemi olarak tanımlanır.
Bu dönemde hormonal değişimlerin (kilo ve boy değişimi, sesin
kalınlaşması, kızlarda göğüslerin büyümesi, kıllanma gibi bedensel
değişiklikler; kızlarda menstürasyon-adet görmenin, erkeklerde cinsel organın
sertleşmeye başlamasının yanı sıra kendi içinde duygusal değişimler ve
çatışmalar yaşar.
Ergen kendisini dünyanın merkezinde gibi hissedebilir. Herkesin ona
baktığını düşünür, başkalarının kendisiyle ilgili düşüncelerini aşırı
önemseyebilir. Dış görünüşüyle çok daha fazla ilgilenebilir. Tepkileri
genellikle abartılıdır; kendi yaşadıklarını abartılı şekilde önemser ve onun
yaşadığı deneyimler ilk ve tektir. Yaşamı sorgulamaya ve anlamsız olduğunu
düşünmeye başlayabilir. Dış dünyaya yabancılaşır ve kendini toplumda yalnız
hissedebilir. Kimsenin kendisini anlamadığını düşünebilir.
Doktor Deniz Tirit Karaca bir makalesinde şöyle belirtiyor: ‘Ergenler
bağımsızlık arayışındadır. Kendi seçimlerini yapmak, kendi yaşamını düzenlemek
ve bunu da kendi başına yapmak istemektedir. Aileden ayrılıp bağımsızlığı
başarabilmek için, gencin gözünde anne baba ideal olma niteliklerini kaybeder.
“Annem babam her şeyi bilir” düşüncesinin yerini yavaş yavaş, “annem babam
nereden bilecek, onların dönemi geçmişte kalmış, ben onlardan daha iyi bilirim”
düşünceleri alır.
Bağımsızlığa gereksinim duyan genç için ev, çoğu zaman anlaşmazlığın
ve çatışmaların ortaya çıktığı bir yer olarak görülmeye başlayabilir. Ergen,
bağımsızlık arayışında davranışları ile şunu söylemektedir ‘’ Ben sizden
farklıyım, bunu göstermek istiyorum, sizin olmamı istediğiniz kişi değil, kendi
istediğim kişi olmak istiyorum". Yaşadıklarını anlamak ve kendilerini
dinlemek için yalnız kalma gereksinimleri vardır. Ergenlik döneminde
çocuğunuzun artık eskisinden farklı ve kendine özgü bir birey olduğunu
kabullenmelisiniz. Onunla iletişim kurma tarzınızda ve tutumlarınızda belirli
değişiklikler yapmalısınız. Bu dönemi sakin ve huzurlu bir biçimde çocuğunuzla
birlikte ancak bu şekilde atlatabilirsiniz.
Ailelerin çoğu "çocuğumuz bizimle hiçbir şeyi paylaşmıyor,
gizliyor" derler. Gençlerin çoğu da "aileme anlattığım zaman beni
dinlemiyorlar, ne söylesem hemen tepki veriyor kızıyor ya da nasihat ediyor",
"beni anlamıyorlar bende hiçbir şeyi anlatmıyorum" diyor.
İyi bir dinleyici olabilmek; iyi bir iletişim için çok önemlidir. Ne kadar
kızgın ve endişeli olursak olalım duygularımızı kontrol edip, ani tepki
vermeden, nasihat etmeden, etiketlemeden, yorum yapmadan, sözünü kesmeden,
hemen öneri getirip çözüm bulmaya çalışmadan dinleyebilmeliyiz.
Onunla konuşurken geçirdiğiniz zamanın en az 2 katını onu dinleyerek
geçirin. O konuşurken başka bir işle uğraşmadan, onunla göz teması kurarak onu
dinleyin. Bunlar çocuğunuzu bir şeyleri paylaşma konusunda cesaretlendirir.
Çocuğunuzu dinlemek, ‘’Ben ailem için önemliyim, benim düşüncelerime değer
veriyorlar, beni anlamaya çalışıyorlar" diye düşünmesini sağlar. Daha
sonra çocuğunuz da sizin konuşmanızı dinleyip anlamaya ne düşündüğünüzü
anlamaya çalışacaktır. Çocuğunuz bir şey anlatırken onun beden dilini
gözlemleyin ne hissettiğini anlamaya çalışın. Onu dinlerken cevaplamaya
çalıştığımız soru, "Çocuğum ne hissediyor, ne düşünüyor, benden beklentisi
nedir?" olmalıdır. Cevabı bulduğunuzda, "-sanırım, -anladığım
kadarıyla, gibi sözlerle başlayan cümleler kurup ve çocuğunuzdan onay alın.
Duygusunun anlaşılması, yani onunla empati yapabilmeniz, bunu ona iletmeniz,
hem çocuğunuzun kendi duygularını adlandırmasına yardım edecek hem de
sakinleşmesini, rahatlamasını sağlayacaktır.
Yansıtıcı sorular sorun. "Anladığım kadarıyla söylediğin şey şu"
veya "Şunu mu söylemeye çalışıyorsun" gibi sorularla, çocuğunuzun
söylediğini, anladığınız biçimde tekrar edip, doğru anlayıp anlamadığınızı
kontrol edin. Bu yanlış anlaşılmayı engelleyecektir.
Çocuğunuzun sizi dinlemesini istiyorsanız onu anladığınızı ifade ettikten
sonra en son kendi duygu ve düşüncelerinizi paylaşın.’