1977 yılında Cumhuriyet Halk Partisi yüzde kırk iki oy aldığı halde Türkiye Büyük Millet Meclisinde çoğunluğu sağlayamadı. (AKP’nin yüzde otuz altı oyla tek başına iktidar olduğunu ve meclisin %65’i kadar milletvekili çıkardığını düşününce insan aldatılmışlık hissine kapılıyor…)
CHP hükümetinin, özellikle ABD
emperyalizmine karşı kararlı ve ulusal çıkarlarımızı koruyan tutumu nedeniyle,
yaygın terör olayları başlatıldı. Önce küçük devlet memurlarından başlatılan
öldürme olayları giderek ülke çapında tanınan siyasetçilere, emekli yüksek
rütbeli subaylara ve daha sonra da CHP İl Başkanlarına doğru tırmandırıldı.
Adana CHP İl Başkanı Avukat Ahmet
Albay, Kayseri CHP İl Başkanı Avukat Mustafa Kulkuloğlu, Nevşehir CHP İl
Başkanı Zeki Tekinel kısa aralıklarla öldürüldüler.
Ben de CHP Antalya İl
Başkanıydım. Antalya’da büyük çapta çatışmaların; bir alevi kırımının alt
yapısı oluşturuluyordu. Haberlerini alıyorduk, daha sonra da olanak bulduğumuz
ölçüde çözümlerini buluyorduk. Ön safta siyaset yapanların yaşamları
tehlikedeydi. Polis örgütü ikiye ayrılmıştı. 1980 darbecileri işkenceyi adeta
serbest bırakmışlardı. İşkenceden ölenler, felç olanlar, aklını kaçıranlar
vardı. Birçok kitlesel çatışmada devlet ortada görünmüyordu, Valiler,
Kaymakamlar bir kitlesel olayın olduğu sıralarda sırra kadem basıyorlardı…
O karanlık ortamda, CHP örgütü
içinde Antalya’nın Gebiz İlçesinde en büyük sülalelerden ikisi olan AKTAŞ’lar ve
ARI’lar bize sahip çıktılar. Korkusuzdular, gözlerini budaktan
esirgemiyorlardı. Aktaş’lardan biri de İnce Şevket (Şevket Aktaş) idi…
Şevket Aktaş 1933 yılında Serik
İlçesinin Gebiz Nahiyesinde doğdu. Gebiz nahiyesinin eski adının “Macar”
olduğunu biliyor muydunuz? Bunlar Macaristan’dan göç eden Türklerdendir.
Bildiğiniz gibi ayrıca Gazipaşa İlçesinde de adı “Macar” olan bir köyümüz var…
Serik Abdurrahmanlar Töngüçlü
Köyünden Ümmü ile kaçarak evlenmişler. Beşi erkek, üçü kız sekiz çocukları
olmuş. Kızların üçünü de okutarak meslek sahibi yapmışlar. İnce Şevket
kızlarının okumasıyla iftihar ederdi. Biri ebe-hemşire , biri ilkokul
öğretmeni, en küçükleri de Akdeniz Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler
Fakültesi İktisat Ana Bilim Dalında araştırma görevlisi olarak çalışmaya
başladı. Daha sonra Fransa’nın Montpellier şehrinde CHİAM bursuyla uzmanlık
eğitimi aldı.
DP iktidarı zamanında Gebiz’de
toprak ağalarının demokrat partili olmasına tepki olarak ve babasının “Babam;
Atatürk’ün partisi var. Eğer kaydolacaksan oraya kaydol. Başka partiye
kaydolursan hakkımı helal etmem. Oğlum inşallah ev-bark sahibi olursun ve beni
daha iyi anlarsın. Bugün Kuran’ını okuyorsan, ibadetini yapıyorsan, camide ezan
sesleri varsa tamamını Atatürk ve arkadaşlarına borçluyuz…” sözleri nedeniyle
CHP’ye kaydını yaptırır.
43 yıldır Finike’de doktor olarak
çalışmakta olan kardeşi Dr. Tahir Aktaş diyor ki “ Ağabeyim 1991 krizinde
kereste ticareti yaparken iflas etti. Fakat hiç üzülmedi; ‘En büyük zenginlik
eşin ve çocuklarınla birlikte bir yemek yemektir. Para bulunur, mutluluk
bulunmaz’ derdi” …
“O’nun için ölçü; insan olmak,
vicdanlı olmak, ahlaklı olmaktı. Biz çocuklarına hiç müdahale etmedi. Hepimiz
istediğimiz insanlarla evlendik. Sevgi ve maneviyat ön plandaydı, bizi öyle
büyüttü” diyor kızlarından biri…
“Babam yalnız ölmedi. 15 gündür
ayağa kalkamıyordu. Çocukları başında, Kur’an okunurken vefat etti. Cumartesi
sabah konuşamıyor, gözlerini açamıyordu. Akşam kendisine “baba!” diye ağırınca
gözlerini açıp “babammm” diye bastırarak söyledi. Son sözleri bu oldu” dedi,
çocuklarından birisi…
Bu ayrıntıyı yazmamın nedeni
CHP’lileri kâfir olmakla suçlayanların yaptıkları haksızlığı anlamaları
içindir. Çünkü atalarımızın dediği gibi “imanın ve paranın kimde olduğu
bilinemez”…
İnce Şevket 1979’da Serik
İlçesinde meydana gelen; Türkiye’deki ilk toplu sağcı kitlesel şiddet
olaylarında, yirmi CHP’li gence sahip çıkan, onları polisten kurtaran kişidir.
Ölümüne kadar CHP rozetini
çıkarmadı. Asla bir başka partiye gitmedi. Çağdaş, uygar, aydınlık bir Türkiye
için Mustafa Kemal Atatürk’ten şaşmadı.
Mustafa Kemal’in askerlerinden
biri öldü de diyebiliriz bu kayba…
Işıklar içinde, huzur içinde
uyusun…
(*) Sırlamak: toprağa vermek,
Sırlar âlemine göndermek…