TRT yanlış yapıyor, Diyanet, Kurumlar sessiz. Kamu görevi yürütenlerin bazıları sanki başka bir ülkenin, devletin, milletin görevlileri imiş gibi davranıp, bu millete, devlete, kurucu değerlere ve kurucularına açıktan hakaret etmekteler ve biri iki cılız sanal ses ve biri iki siyasi tirattan ötesi yok.
--Günümüz dünyasında PR (Public Relations) denilen bir şey vardır. Halkla ilişkiler, Kamuoyu yapma, yaratma anlamında kullanılır.
--Sağ olsun AKP Hükümeti bunu en iyi bilen ve kullanan bir iktidar. Hani halk ağzında bir söz vardır ya. AKILLI DELİYE SÖYLETİR diye. İşte böyle bir şey.
--İşini ciddiye alan siyasiler, profesyonel şirketler kamuoyu yapmak, yaratmak için önce sıradan, ilgisizmiş gibi bir söz-laf atarlar, gelecek-gelişecek tepkiye bağlı olarak da durum/pozisyon alırlar.
--Son yıllarda ATATÜRK, CUMHURİYET DEĞERLERİ, KURUMLARI, TÜRK TARİHİ, KURTULUŞ SAVAŞI gibi tarimiz ve değerlerimiz ile ilgili olarak söylenmedik aşağılayıcı hakaret içeren söz kalmamıştır.
--Peki kim bunları söyleyenler. Fesli Kadir'den tutun da, Cübbelisine, sokakta ki adamına, devlette ki görevlisine kadar onlarca, yüzlerce gittikçe de binlerce olamaya başladı.
--Önceleri sessiz sedasız karşılanır, iş çığrından çıkıp halk katında sorun olmaya başladı mı, hemen etkili ve yetkililerce bahane hazırdır. Bir "meczup, deli,saf, kendini bilmez, ..."in sözleridir diye başlayan, güya "kızgınlık" ve "kabul edilmemişlik" içeren cümleler ile olay geçiştirilir.
--İşte PR denilen olay bunun için gereklidir.
--Geçmişi taa 06 Mayıs 1927’ye dayanan TRT gibi bir kurumun, TÜRKİYE CUMHURİYETİ tarihini bilmemesi, bir elin parmakları kadar olmayan Resmi Bayramları karıştırması tesadüfü, yanlış yapması beklenir mi? ASLA. ASLA. ASLA!..
--Beyler Bayanlar, özellikle siyasetin ucundan bucağından ilgilenen, bu ülkeyi canından çok sevdiğini söyleyenler, geçtim ötekileri artık sizin uyanık ve farklı olmanızın vakti.
--Geçin artık şu "adamımı, olmazsa madamımı seçme" sevdasından. Seçtikleriniz emekliklerini, kırımızı uluslarası serbest geçişli pasaportlarını, VİP uçuş haklarını aldılar Üsküdar'a de yerleşecekler.
--Ama ne size, ne de çocuklarınıza, torunlarınıza dedelerinizden, babalarınızdan devir aldığınız gibi bir ülke kalıyor.
--Bir Akademisyen, Türk Dil Kurumu gibi köklü bir geçmişi olan bir ülkede, ARAPÇA resmi dil olacak diyor ve üç beş sosyal medyadan gelen cılız ses dışında ses yok. İşte PR bu.
--Bu Ülkenin KÖKÜNE KİBRİT SUYU DÖKECEKLER ve HEDEFLERİ, ULUSLARASI İLİŞKİLERİ belli,
--İyi de bu ülkeden başka bir ülkeye gidemeyecek olup da, bu kadar olana ve bitene ses çıkamayarak, olayı ve konuyu senin partim- benim partim düzeysizliğinde tartışanların gelecek beklentileri nedir, gidecek bir yerleri var mıdır, acaba?
--Unutmayın, ANA GİBİ YAR, BAĞDAT GİBİ DİYAR BULUNMAZdı!
--HALEP ORADA İSE, ARŞIN DA BURADA, denilerek, Halep'in dünyanın merkezi olduğu belirtilirdi. Oysa şimdi "Badel harab ül Basra" oldu. Basra harap oldu yok.
--Siyasiler olarak İktidara sözüm yok.
--Hatta Muhalefete de. Onların "keyfi yerinde yine maşallah."
--Eğer siz de "kader bir gün bana da güler inşallah" diyor iseniz yanılıyorsunuz, size çizilen kader kötü.
--Artık bu ülkenin yurtseverleri, aydınları özellikle de "milliyetçileri" akıllarını başlarına alsalar iyi olacak.
--Ülkenin Üstü oyuldu, şimdi sıra altında. Orayı da kazmaya başladılar.
--Gök kubbe başımıza,
--Altımızdan da yer çökecek. Tutunacağınız dal kalamayacak. Ağaçlar kesilirken, yüzlerine bakmadınız da!..
--Namık Kemal'in deyişi ile UYAN ARTIK UYKUDAN EY EHLİ VATAN (“Kalkın ey ehl-i vatan, biz de şâdân olalım / Din ü millet uğruna haydi kurban olalım).
--Yoksa uyandığında, ne siyasilerin, ne siyasetin ne başında bir ev, ne de yaşayacağın bir ülke kalacak!..
--SEN BİLİRSİN!..