Sınıf atlanıyor mu
değişiyor mu?
Toplumsal bir kavram olarak "sınıf" sözcüğü ilk
olarak dilbilimci Thomas Blount 1656 yılında hazırladığı İngilizce sözlükte
"İnsanların değişik hiyerarşik derecelere göre dağılımını ya da
sıralanmasını gösteren kavram" olarak tanımlamıştır. Kavram olarak da
Fransızcaya 14.yy'da, İngilizceye de 16.yy'da girmiştir. Türkçe'de ilk
kullanılışı ile ilgili her hangi bir özel bilgi bulmamakla birlikte 1800'lü
yıllarda Fransa'ya eğitim için giden aydınlar tarafından kullanıldığını
sanmaktayım.(bu konuda bilgi ekleyecek olan olur ise de sevinirim)
--Sınıf sözcüğünün dilimizde ki karşılığı ile ilgili
değişik tanımlamalar yapılmakla birlikte, "ekonomik, sosyal, kültürel
sahipliklerine göre insan toplulukları, katmanları" olarak tanımlamak
yerinde olacaktır diye düşünüyorum. Tarihin dönemlerine bağılı olarak da
ekonomik alt yapılı tanımlamalar yapılmıştır.
Köleci toplumlarda: Efendi-Köle;
--Feodal toplumda:Derebeyi-Selfe (toprakta çalışan
mülksüz köylü)
--Kapitalist toplumda:Kapitalistler(Burjuvazi), Toprak
sahipleri, İşçiler
--Ayrıca Marks, kapitalist gelişmeye bağlı olarak ara ve
geçici bir takımların sınıfların da bulunabileceğini; orta sınıflar olarak
anılan bu sınıflar, sermayenin gücü karşısında yok olup proleterleşip ortadan
kalkacağını savunur.
-- Marks, orta sınıfları da; küçük tüccarlar, esnaf, el
san’atçıları ve köylüler olarak sayar.
--Sınıfsal bakış açısına göre, bir çok tanım ve yaklaşım
bulunmakla birlikte, Marksist teorisyenler, sınıf teorisini sosyolojik ve yapısalcı
olarak iki farklı yaklaşım ile yorumlarlar.
--Bilimsel bir makale yazmadığıma, bizim çevrede ki
"sosyalist" ve "Marksist"lerinde çok önemli başka okuması
gereken "çiçek-böcek paylaşımları" olacağına göre, daha halkça bir
şeyler yazman daha yerinde olacaktır.
--Bir avuç aydının çırpınışı olarak gördüğüm ve Genel
Kaptanlığını (Sevgili Serdar Şahinkaya'nın tanımı ile) Prof.Dr.Bilsay KURUÇ'un
yaptığı ve Serdar Şahinkaya'nın Mülkiyeliler Birliği ve Um:ag (uğur Mumcu
Araştırma Vakfı) ile organize ve koordine ettiği "21..Yüzyıl için Planlama
Grubu"nun 31.Mart'taki güneşli bir Ankara Cumartesisi toplantısının
konusu, DİSK'in hazırlattığı "Türkiye İşçi Sınıfı Raporu Eşliğinde Günümüz
Ve Gelecek" Konulu sunumunu değerli akademisyen, Doç.Dr. Aziz ÇELİK yaptı.
Veriler ve sunuma ilişkin video, Serdar Şahinkaya hocanın sayfasında
bulunmaktadır.
--Özet olarak görün şu ki, ülkemiz çok hızlı bir değişim
ve dönüşüm geçiriyor.
--Kapitalizmin dünya genelinde yaşadığı 3'üncü bunalım
dönemi, bizim gibi geçiş ülkelerinde çok daha derin krizleri yaşatmakta; sınıfsal bakış açısı ile, devlet organını
elinde bulunduran Oligarşi'nin yapısı kökten bir değişim yaşamaktadır. Daha açık bir ifade ile, Cumhuriyet değerleri
ile yetişen, oluşan Milli Burjuvazinin yerini, İslami değerler ile yetişen,
çoğu açıktan ya da gizliden devletin temel değerlerinden olan Laiklik karşıtı
da olan bir "yerli ve milli" olarak sunulan İslamcı Burjuvazi
almaktadır. Yine marksist yaklaşıma göre, "altyapı, üst yapıyı belirler;
üst yapı da, alt yapıyı etkiler" kuramı burada da hayata geçmektedir. Millet/Ulus
kavramları yerine Ümmet kavramının üst kimlik olarak tutulduğu bir dönemde,
olayları emek sermaye çelişkisi temelinde almak mümkün olmayacaktır. Devletlerin
temel görevi, günümüz dünyasının bir değeri olan, "çalışma hakkı" bir
lütuf olarak sunulmakta ve bu da "Allah Razı olsun" olarak kabul
görmektedir.
--Bırakın emek sermaye çelişkisi açısından(sınıfsal
açıdan) sosyal katman açısından bile liberal bir açıdan olaylara bakmak hayal
olmak üzeredir.
--İşçi, Emekçi, kendi durumunu sosyal bir gerçekçilik
açısından değil, kendisine sunulan, algılatılan değerler açısından bakmakta ve
yaptığı işin, emeğinin karşılığını almayı bırakın, iş bulmuşluğuna
"şükreder" hale gelinmiştir.
--Bırakın emeğinin hakkı için mücadele etmeyi, insanca
yaşamak için hak mücadelesi yapmayı, mevcut durumunu gizleyerek, "sosyal
statü" kapmayı bile bir maharet saymaya başlanmıştır.
--Orta sınıflar bir bir yok olurken, (dünün 'orta direk'
kavramını anımsayan kaldı mı?) sınıf atlamayı hayal eden, sanal yaşayan bir güruh
ortaya çıkmıştır. Elbette ki, eğitim, bilim ve internet alanında ki gelişmeler,
bir çok kişiye bilinenin dışında statü ve sınıf atlama olanağı sunmuştur. Ama
bu o kadar çok ve sürdürülebilir değildir. Seçim dönemine girerken, siyasi
parti yöneticilerinin, sanal adayların bundan haberleri var mı acaba?
Not: bu yazımı içinde isimleri geçenler açısından bazı
arkadaşlarımı etiketleyeceğim. Yazdıklarım sadece beni bağlar. Eleştiriler
olacak ise, şahsıma olmasını isterim