Evet, ülkemizde son yıllarda rahat nefes alamaz olduk. Özellikle basın ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması, baskı, sindirme politikaları sosyal medya paylaşımlarının takibine kadar geldi. Ağzını açana soruşturma derken, ağzı, eli, kalemi kelepçelendi herkesin…
Tek sesliliğin hakim olduğu bir Türkiye için girişilen antidemokratik tabloda memur, işçi, emekli, basın, çiftçi derken iş hukukçulara, baro başkanlarına müdahaleye kadar geldi ki son darbe de üniversitelere oldu…
Demokrasi herkese lazımken yasaklarla mücadele düsturuyla yola çıkanlar, yasaklamaların mimarı oldu. Artık sözde de olsa sandık konulan üniversitelere sandık da konulmuyor. Kendi atadıkları rektörler alınıyor, yerine siyasileşmiş isimler getiriliyor. Rahatça…
Aslında Antalya’da da rektör ataması oldu. Ne oldu, neden oldu bilinmez Prof. Dr. Mustafa Ünal alındı, yerine Prof. Dr. Özlenen Özkan getirildi. Seçimle gelen gitti, atamayla rektör geldi. Ancak sağlık alanında başarılı operasyonlara imza atan Özkan, tepki çekmedi…
Sorun aslında kişiler değil. Sistem… Herşeyin tek adama bağlandığı bir sistemde hiçbir şeyin demokratik olması beklenemez. Olmuyor da…
Bu kadar yükün bir insana bağlanması ne demokratik de adil…
O yüzden hızla demokrasiye dönmeliyiz. Bakın Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan rektör konusunda demokratik haklarını kullananlar darp ediliyor, üniversite kapısı kelepçeleniyor, yetmiyor eylem yapanlar gözaltına alınıyor…
Dün baro başkanları tartaklandı…
Gazeteciler tutuklandı…
Sendikacılar gözaltına alındı…
Çiftçi azarlandı…
Vatandaş tekmelendi…
Sıra üniversitede…
Kelepçeli bir ülke istemiyoruz. Hukuk devletine dönmeliyiz, demokrasinin nimetlerinden faydalanılarak gelinen koltukları kamunun yararına kullanmalıyız…
İçinde bulunduğumuz çatışmacı ortamdan çıkıp sorunlara odaklanmak varken, bu hamlelerin de bilinçle atıldığı algısı hakim kamuoyunda…
Birileri sorunları konuşmaya fırsat vermiyor…
Çünkü çözümleri yok…
O yüzden bilerek ve isteyerek ortaya bir mesele atıp muhalefeti ve halkı oyalıyorlar…
Gelin bu tiyatroya daha fazla izin vermeyelim. Ekonomiyi, pazarı, tencereyi konuşalım…
Tencere kaynamıyor, tencere…