Çok önemli not:  En içten ve en samimi dileğim Songül Başkaya'nın CHP'nin Antalya MuratPaşa ilçesi Belediye Başkan adayı seçilmesi...Songül Başkaya bunu fazlasıyla hak ediyor...Songül Başkaya'nın MuratPaşa belediye başkanı seçildiği takdirde ilçeye ve ilçede yaşayanlara çok yararlı hizmetleri olacağına inanıyorum...

Haluk Bilginer'li "Maria Callas" 2024'te dünyanın en popüler filmi olmaya aday  

2007'den bugüne Cannes'ın dünyanın lider film festivali ünvanını kaptırmamaya çalışan bu festivalin yöneticisi Thierry Frémaux 29 Ekim 1956'da TIME Dergisine kapak olarak 20. yüzyılın en büyük ikonlarından biri haline gelen, benzersiz derecede ses yeteneğine sahip, Milano La Scala Operası'nın Kraliçesi, First Lady'si ve yeryüzünün gördüğü en yüce soprano, La Divina Maria Callas'ın fırtınalı hayatını bir kez daha konu alan yönetmen Pablo Larrain'in yeni filmi "Maria"nın küresel ilk gösterimini kendi mekanında yapabilmek için her tür fedakarlığa hazır...


Çünkü insan sesi konusunda uzmanlar Callas'ın ilahi bir yeteneğe sahip olduğu konusunda uzlaşmış durumda...Mozart, Beethoven, Wagner, Shostakovich, Leonard Bernstein, Pyotr Ilyich Tchaikovsky, Mahler, Verdi besteleriyle devrim yaparken Callas insan sesinin kuşkusuz doruk noktasıydı...Callas 1970'lerin ilk yarısında (1974'te) efsanevi sesini tamamen kaybetmişti...Kullandığı ilaçların, kullandığı uyuşturucu maddelerin, ilerleyen yaşının, yaşadığı büyük aşk acısının, belki de verdiği aşırı kiloların sesini kaybetmesindeki rolü bugün bile çok tartışılıyor...



Maria Callas ve büyük aşkı Aristotle Onassis'in serüvenleri çok yetenekli, kalbur üstü, seçkin sanatçılardan oluşan bir ekibin yeni filmine konu oldu... 



Maria Callas'ın baş rolünde olduğu sinema filmi "Medea" (Yönetmen: Pier Palo Pasolini) Mayıs-Haziran-Temmuz-Ağustos 1969'da Suriye (Halep), İtalya, Kapadokya, Göreme Açıkhava Müzesi gibi mekanlarda çekilmişti...Medea Euripides'in Milattan Önce 431'de (günümüzden 2.454 yıl önce) yazdığı eserin beyazperde uyarlamasıydı..."Medea"nın dünyadaki ilk gösterimi Milan-Milano'da 28 Aralık 1969'da yapılmıştı...



Fransa, İtalya, Macaristan, Yunanistan gibi ülkelerde çekimleri gerçekleştirilen yeni Maria Callas filminde sekiz dalda Oscar adaylığı elde eden, yılın en iyi filmi, yılın en iyi yönetmeni, yılın en iyi erkek oyuncusu (Dustin Hoffman) ve özgün senaryosu dallarında dört Oscar kazanan "Rain Man"in baş kadın oyuncusu İtalyan Valeria Golino (1965) soprano Maria Callas'ın ablası Yakinthi / Jackie Stathopoulos'u (1917-2004) canlandırıyor...

Yakinthi altı yaş küçük kızkardeşini bir kitapta anlatmıştı: "Sisters: A Revealing Portrait of the World's Most Famous Diva"  (Jackie Callas'ın anıları; Ablası Maria'yı yazar David Sweetman'a tüm çıplaklığıyla anlattı)

Çıkan haberlere, medya ilgisine bakılırsa 2024'ün şimdiden en popüler filmi, olay filmi  olan "Maria"nın yönetmeni film dünyasının en yetenekli, en seçkin sanatçılarını filmlerinde bir araya getirmesiyle meşhur..."The Zone of Interest" filminin müziğiyle Oscar kazanması beklenen Mica Levi gibi sanatçılar yeni Maria Callas filminin yönetmeni Pablo Larrain'in yakın çevresinde yer alıyor...

Los Angeles'lı film eleştirmenleri yılın en iyi filmi, yönetmeni, özgün müziği (Mica Levi) ve kadın oyuncusu ödüllerini  konuşma dili Almanca olan “The Zone of Interest”e (105 dakika) sundu...Böylece tarihteki en ünlü Fransızı konu aldığı halde konuşma dili İngilizce olan ve bu nedenle çok yadırganan 200 milyon dolar bütçeli  "Napoleon" da güçlü biçimde eleştirilmiş oldu...Boston'lu eleştirmenler bu filme yönetmen ve uyarlama senaryo ödüllerini sundu...Bu film Cannes'da dört önemli ve değerli ödül almıştı...National Board of Review, USA kurumunun yılın en iyi konuşma dili İngilizce olmayan beş filminden biri ödülü de bu filme layık bulundu...“The Zone of Interest” konusu: Güney Polonya'da 40 kilometre karelik bir alanda bulunan Auschwitz-Birkenau kitle imha kampında 1 milyon 300 bin insan (Yahudiler, Nazi muhalifleri, Yehova şahitleri, Çingeneler, engelliler, kronik hastalar, eşcinseller, Hitler'i sevmeyenler, Polonyalılar, Sovyetler Birliği vatandaşları, Komünistler, Sosyalistler, Sosyal demokratlar) kitleler halinde imha edilirken kampın komutanı Rudolf Franz Ferdinand Höss (1901-1947) ve 1929'da evlendiği eşi Hedwig Hensel Hoess (1908-1989) beş çocuklarıyla birlikte Auschwitz'teki konforlu, ferah, bahçeli, havuzlu güzel evlerinde mutlu, tatlı , keyifli bir hayat sürer, piknik yapar...Höss 1947'de Auschwitz'de asılarak idam edilmişti...Hedwig Hensel Hoess Auschwitz-Birkenau Kraliçesi denilmekteydi...27 Ocak 1945'te Sovyetler Birliği ordusu Auschwitz'e ulaşmıştı...Rudolf Höss / Hoess, 1940-1945 arasındaki Auschwitz anılarını Polonyalıların zorlamasıyla yazmıştı : "Commandant of Auschwitz : The Autobiography of Rudolf Hoess"...



Öte yandan, 12 dalda Oscar adaylığı elde eden ve yılın en iyi yönetmeni Oscar'ını elde eden “The Power of the Dog”daki rolüyle yardımcı erkek oyuncu dalında Oscar'a aday gösterilen Kodi Smit-McPhee de (1996) Maria Callas filminin oyuncu kadrosunda...



"Maria"nın Senaryosunu Steven Knight ("Spencer", "Peaky Blinders", "Eastern Promises") yazdı. Knight "Dirty Pretty Things"le yılın en iyi özgün senaryosu dalında Oscar adaylığına sahip...


Maria Callas'ta Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes festivalinde büyük ödül Altın Palmiye kazanan "Kış Uykusu" adlı filminin baş rol oyuncusu Haluk Bilginer 800.000 dolar karşılığında Yunanlı işadamı Aristotle 
Onassis rolünü üstlenirken, "Changeling" ile Oscar ödülüne aday gösterilen ve "Girl, Interrupted" adlı filmle Oscar kazanan Angelina Jolie Maria Callas rolünde karşımıza çıkacak...

Angelina Jolie’nin, sevdiği adam 15 Mart 1975’te ölünce keder, üzüntü, hüzün girdabına kapılarak fazla yaşamayan soprano Maria Callas’ı canlandıracağı filmde Bilginer Callas’ın büyük aşkı rolünü üstlenecek…


Şilili Yönetmen Pablo Larrain 20. yüzyılın en ünlü kişilerini filmlerinde canlandırmasıyla tanınıyor...Bu kişiler arasında Nobel edebiyat ödüllü şair Pablo Neruda (1904-1973), ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger (1923-2023) ile işbirliği yaparak Şiliye 1973-1990 döneminde 17 yıllık bir diktatörlük getiren General Augusto Pinochet (1915-2006), 1979-1990 arasında İngiltere başbakanı olarak görev alan Margaret Thatcher (1925-2013), İngiltere Kraliyet veliahtı Prens Charles’la 1981-1996 arasında evli kalan, ancak bu evlilikte kocasının metresine yenik düşen ve trafik kazası mı, suikast mi olduğu bilinmeyen bir olayda genç yaşta ölen Lady Diana Spencer (1961-1997), Jackie Kennedy Onassis (1929-1994), Maria Callas'ın 1949-1959 arasındaki kocası işadamı Giovanni Battista Meneghini (1895-1981), Maria Callas (1923-1977) ve Aristotle Onassis (1906-1975) var...


Yönetmenin Spencer filmi Kristin Stewart'a yılın en iyi kadın oyuncusu dalında Oscar adaylığı getirdi...Stewart bu filmde Prenses Lady Diana rolündeydi...



Pablo Larrain tarafından yönetilen "Jackie" yılın en iyi kadın oyuncusu (Natalie Portman), yılın en iyi giysi tasarımı, yılın en iyi özgün müziği (Mica Levi) dallarında Oscar adaylığına ulaştı...



Yönetmenin bir diğer filmi olan "No" Konuşma dili İngilizce olmayan filmler dalında Oscar adaylığı elde etti...

Yönetmen Pablo Larrain'in "Tony Manero" adlı filmi 2008 Cannes festivalinde ilk gösterimini yapmıştı...Filmin konusu: Bir adam, müziklerini Bee Gees topluğunun yaptığı Saturday Night Fever filminin disko danslarıyla ünlü karakteri Tony Manero'yu (filmde John Travolta canlandırıyor) takıntı haline getirmiştir...

"Saturday Night Fever" 1977-1978'de sadece Kuzey Amerika bölgesinde 62,513,831 seyirciye ulaşmıştı...Travolta Tony Manero karakterindeki oyunculuk başarısıyla Oscar ödülüne aday gösterildi...

Yönetmen Pablo Larrain'in "No" adlı filmi 2012'de Cannes festivalinde ilk gösterimini yapmıştı...Filmin konusu: Bir reklamcı Şili'de 1988 referandumunda faşist diktatör Augusto Pinochet'yi yenmek için bir kampanya başlatır..."No"da yönetmen Larrain romanı yılın en iyi filmi, yönetmeni (Michael Radford), erkek oyuncusu (Massimo Troisi), senaryo uyarlaması ve özgün film müziği (Luis Bacalov) dallarında (beş dalda) Oscar ödülüne aday gösterilen ve film müziği Oscar'ını kazanan "Il Postino-Postacı" adıyla (1994) uyarlanan Antonio Skármeta'nın senaryosunu filmleştirmişti...


"Maria" Haluk Bilginer'i Mısırlı oyuncu Omar Sharif'in başardığı gibi küresel süperstar haline getirebilir mi?


Sharif'in Doctor Zhivago'su Fransa, ABD ve Kanada'da 120 milyon, Struggle in the Valley adlı filmi Rusya'da 25,8 milyon seyirci toplamıştı...Anthony Quinn'in "The Greek Tycoon" (1978) filmindeki rolünü "Maria"da üstlenen Bilginer'in Aristotle Onassis karakterini layıkıyla canlandırıp canlandıramayacağı beklenmeye değer...

Maria Callas'ın gerçek adı Maria Kalogeropoulos'tu. 1923 yılında Manhattan'da Yunanlı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi...Yunanlı göçmen George ve Evangelia Kalogeropoulos'un ikinci kızıydı. Aile, Amerika Birleşik Devletleri'ne vardıktan kısa süre sonra soyadını Callas olarak değiştirdi. Maria istenmeyen bir çocuktu. Erkek bebek bekleyen annesi, yeni doğan bebeğinin kız olduğunu görünce o kadar hayal kırıklığına uğradı ki, ilk dört gün ona bakmayı bile reddetti. Maria mutsuz bir çocukluk dönemi yaşadı...Bir zamanlar korkunç derecede şişmandı...Kendisi tam bir iradenin zaferi örneğidir...Maria, yerel devlet okuluna gittiği Queens ilçesinde bir eczanenin üzerindeki küçük bir dairede büyüdü. Henüz beş yaşındayken olağanüstü bir sese sahip olduğu anlaşıldı...1937 yılında anne ve babasının boşanmasıyla Maria Callas ablası Jackie (1917-2004) ve annesiyle beraber Atina’ya taşındı...Yunanistan'da konservatuara girerek müzik eğitimi aldı...

Maria Yunanistan'da İtalyan soprano Elvira de Hidalgo (1891-1980) ile çalışmaya başladı. De Hidalgo ilk karşılaşmalarını şöyle anlatacaktı: “Gözlüklü, çok şişman, güzel olmayan bir kız geldi; adı Maria Callas’tı. İlk izlenimime göre, pek de özel bir yetenek olmayacağını düşündüm, bana söylemek istediği aryayı piyanonun üzerine koydu. Carl Maria von Weber'in Oberon operasından ‘Ocean! Thou mighty monster’… Ağzını açtığı anda şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. İnanılmaz bir sesi vardı!”  

1941-1944 Yunanistan'daki Alman işgali döneminde Maria Callas'ın annesi fahişelik yaparken kızını da Alman askerlere pazarlamaya çalışmıştı...

Yunanistan'da, Maria yıllarca Atina Konservatuarı'nda şan eğitimi almıştı ve bunun sonucunda 24 yaşında Opera di Verona'da rol almak üzere anlaşma yaptı...İtalya'daki ilk günlerindeki  akıl hocası olan şef Tullio Serafin (1878-1968) , La Traviata'yı başka bir sopranoyla kaydetmeye cesaret ettiği için Maria geçici olarak bir kenara atıldı. Callas'ın egosuna, kibrine öfkelenen La Scala tenoru Giuseppe di Stefano (1921-2008), "Onunla bir daha asla opera söylemeyeceğim" dedi. Daha sonra Callas hakkındaki fikrini değiştirdi...Çok kısa bir zaman dilimi içerisinde, Sadece Stefano değil pek çok insan da ilk anda küçümsedikleri Callas'ın fanatik hayranları arasına katılacaktı...

Callas'ın İtalya kariyerinde İtalyan opera sanatçısı Renata Tebaldi (1922-2004) ile yoğun bir rekabeti vardı, yaşandı.. Tullio Serafin Renata Tebaldi'nin de yönlendiricisiydi...

Maria, yıllar boyunca, kendisini neredeyse kör bırakan miyopluk sorunuyla başa çıkmaya çalıştı...Dahi olarak kabul edilen Luchino Visconti'nin (1906-1976) yönettiği operalarda da tüm yeteneğini gösterdi...

Maria Callas bir keresinde bir öğrenci sopranoya "Kim olduğunuz konusunda hiçbir şüpheniz olmasın" tavsiyesinde bulunmuştu. La Divina-ilahi-Tanrısal yetenek, (Callas'a verilen ünvan buydu; Mozart da böyle anılmıştı), bir opera kadın kahramanını sahnede canlandırma sanatından bahsediyordu. Ama kendi yaşam felsefesini de açıklıyor olabilirdi...

İkinci Dünya Savaşı'ndan kısa bir süre sonra, Maria Verona, Venedik ve sonunda Milano'da soprano olarak şöhretin eşiğindeyken o kadar kiloluydu ki , Madama Butterfly'ı söylemeyi reddetti.Çünkü bu rol için çok gülünç görünüyordu.

Seyircileri arasında bir Kral varken bile (bir zamanlar Roma'da yaptığı gibi) bir performansı yarıda iptal etme kudretine, özgüvenine sahipti. Tam bir dehaydı...


İtalya'da Maria kendisinden 26 yaş büyük zengin müteahhit  Giovanni Battista Meneghini ile tanıştı.Adam Maria'nın menejeri ve 1949-1959 arasında kocası oldu...Meneghini asıl işini bıraktı Maria'yı meşhur diyetine soktu, Callas 36 kilodan fazlayı bedeninden attı ve 
Giovanni Battista Meneghini onun tam zamanlı menajeri oldu. Meneghini için "Maria'nın paralarını zimmetine geçirdi" diyen tarihçiler de var, "Maria'yı en pahalı mücevherlere boğmuştu" diyen tarihçiler de var...

Çocukluğundan beri aşırı kilolu olan Maria yeni kişiliğini yaratmaya koyuldu. 1953'te 36 kilodan fazla kilo verdi ve Audrey Hepburn tarzında güzel,şık, cool giyimli bir moda ikonu olarak yeniden ortaya çıktı.20. yüzyılın bir diğer süper ikonu Jackie Kennedy gibi Maria da birçok yabancı dili akıcı bir şekilde konuşabiliyordu ve Maria yabancı dilleri kendine özgü, oldukça asil ve büyüleyici bir aksanla konuşuyordu. 

 

Giovanni Battista Meneghini Maria'nın hayatındaki rolünü anlamak için Nobel edebiyat ödüllü George Bernard Shaw'ın (1856-1950)  en ünlü eserlerini incelemek gereklidir:  "Pygmalion" (1912) ve "My Fair Lady" (1964)...

Meneghini  Eliza'yı yeniden yaratan Profesör Henry Higgins'tir...Eliza ise Maria Callas'tır... 


New York Metropolitan Operası'nda her geceki performanstan önce Maria maaşını nakit olarak almakta ısrar etti. Bu, Met Genel Müdürü Rudolf Bing'i o kadar kızdırdı ki, "taşıyamayacağı kadar büyük bir para tomarı oluşturmak için" ödemeyi beş dolarlık banknotlar halinde yaptı. Bing ve Callas sürekli olarak onun rolleri ve programları üzerinde tartışıyorlardı. 1959'da Maria aynı hafta hem Traviata'yı ve hem de Macbeth'i söylemeyi reddettikten sonra Bing onu kovdu. Callas herkesin önünde "yapmamı istediği o berbat Traviatalar" hakkında söylendi durdu. Bing şöyle karşılık verdi: "Madam Callas yapısal olarak kendi kişiliğine uygun olmayan herhangi bir organizasyona uyum sağlayamaz." 

1965'e gelindiğinde Bing ve Callas uzlaşmıştı. Bing onu iki Tosca karşılığında Metropolitan'a geri getirdi. Bu konserler sezonun en gözde biletleri haline geldiler, çünkü Callas'ın Tosca'sı gösterişli, kıskanç bir fahişeden çok, korkudan tedirgin olan ve sevgilisini kurtarma arzusuyla kurnazlaşmış bir kadındı.


Callas'ın yaşamı boyunca yalnızca soprano Beverly Sills (1929-2007), onun cızırtılı öfkeden samimi şefkate kadar tüm duyguları yönetme ve aktarma becerisine yaklaşabildi.Callas, en iyi zamanlarında dramatik, lirik ve koloratur rollerini eşit kolaylıkla seslendirdi. Neredeyse tek başına Bel Canto'nun yeniden canlanmasını yarattı. Bu zafer için opera severlerin yanı sıra sopranolar Joan Sutherland (1926-2010), Montserrat Caballe (1933-2018) ve Sills Callas'a kalıcı derecede borçludur. Ve bu rolleri, Virginia Woolf'tan Kim Korkar?'ın hakkını verebilecek bir yoğunlukla oynadı.
 Bel Canto, müzik parçası içerisindeki duygusal farklılıkların vurgulanması, notaların daha cazibeli bir şekilde söylenmesi, melodi ve şarkı sözlerinin anlamlandırılması şeklinde bir şarkı yorumlama tekniğidir. İtalyanca'da "güzel şarkı söyleme" anlamında kullanılır.

Sills'in Callas'ın ölümünü duyduğunda belirttiği gibi operaya en büyük pratik katkısı, "tüm opera sanatçılarının kafalarından boynuz çıkan şişman kişiler  olduğu imajını, klişesini silmekte" yatıyordu. Rakip şarkıcıların ve ona karşı çıkan her impresaryonun gözleri dışında Callas'ın boynuzları yoktu. Ama eğer dünya onu kaplansı ve ince yapılı olarak hatırlıyorsa, bu sadece diyet yaptığı içindi. 

Maria Callas, 1957'de Venedik'teki bir partide Yunan denizcilik patronu Aristoteles Onassis ile tanıştırıldı. Birkaç hafta içinde Onassis Maria ve kocasını, Akdeniz gezisi için özel yatında kendisine katılmaya davet etti. Onassis'in operayla zerre kadar ilgisi yoktu ama ünlü kişilerin hevesli bir koleksiyoncusuydu.Maria ilk başta şarkıcılık kariyeriyle çok meşgul olduğunu söyleyerek bu teklifi reddetti ama sonunda Winston ve Clementine Churchill ile Christina adlı yatta tatil davetini kabul etti. Yattan ayrıldığında Meneghini ile evliliği sona ermişti. Onassis tarafından baştan çıkarılmış ve sesini ihmal etmesine ve bir zamanlar görkemli şarkıcılık kariyerine aniden son vermesine neden olacak bir dünyaya çekilmişti.


1957-1975 arasında opera şarkıcısı Maria Callas işadamı Aristotle Onassis’le buldukları her fırsatta sevgili hayatı yaşamıştı…Callas, 1960’lı yıllarda gazetecilerin her hareketini, her girişimini, her skandalını adım adım takip ettiği İzmir doğumlu Yunanlı armatör  / dolar milyarderi Aristotle Onassis’le (1906-1975) yaşadığı aşkın dünya çapında gazete sayfalarının vazgeçilmez haberi olmasıyla opera sevmeyenlere bile adını duyurdu...

Callas 1960'ta "The Guns of Navarone" filminde rol alma teklifini reddetmişti; böylece kendisine önerilen rol Irene Papas'ın oldu...Gerçekte yaşanmayan bir İkinci Dünya Savaşı öyküsü anlatan film Kuzey Amerikada 41,884,057 seyirciye ulaşacaktı...


1968’de  Maria Callas (1923-1977) sevgilisi işadamı Aristotle Onassis’le (1906-1975) evlenmeyi beklerken Onassis 1953-1963 arasında ABD Başkanı John Kennedy’le evli olan ve Başkan Kennedy’nin suikaste kurban gitmesiyle dul kalan eşi Jacqueline’le (1929-1994) 20 Ekim 1968’de  Onassis’e ait Skorpios adasında evleniverdi...Jackie , Onassis’ten 23 yaş gençti…Jackie bu evlilikle Kennedy’den olan çocuklarına büyük bir servet bırakırken kendi lüks ve müsrif yaşamı için çok güçlü bir finans kaynağı buldu…Bu bir aşk evliliği değildi...En azından Jackie Onassis'e aşık filan değildi...

Jackie kendisini 1962'de 40 milyon Amerikalının önünde rezil eden kocası ABD Başkanı Kennedy'le 15 yıl önce 1953'te aşk evliliği yapmıştı...Kennedy "Blonde" (2022; yönetmen : Andrew Dominik; yapımcı: Brad Pitt) filminde anlatıldığı gibi ağır uyuşturucular verdiği Marilyn Monroe gibi sevgililerine Beyaz Saray dahil her mekanda ve her fırsatta tecavüz etmişti...Başkan Kennedy'nin zina eylemlerinden dolayı Jackie boşanmak isteyince süper zengin kayınpederi Jackie'ye milyonlarca dolar ödeyerek onun John Kennedy'den boşanmamasını garanti altına almıştı...

1922’de bir Amerikan gemisiyle İzmir’den kaçan Yunanlılardan biri olan Onassis Jackie’yle evlendikten iki ay sonra sevgilisi Maria Callas’la noel yemeği için bir araya gelmişti…Onassis Jackie’yle evliyken de Callas’la ilişkisini sürdürdü…Sağlığı bozulmadan önce süper zengin Onassis Yunan Cumhurbaşkanı olmayı planlamaktaydı...Onassis oğlunun 1973’te uçak kazasında ölümünden sonra 2 yıl yaşadı…Oğlu Alexander'ın 24 yaşındaki ölümüyle aslında baba Onassis'te ölmüştü...Oğlunu her şeyden çok seviyordu Aristotle Onassis...

Nöroloji uzmanları tarafından kendisine Myastenia Gravis teşhisi konuldu…Bilim dışı adı da ‘üzüntü sonrası hastalığı”… Bu sağlık felaketi anormal yorgunluğa neden olan bir kas hastalığıydı…Bu hastalıkta en çok etkilenen kaslar göz kaslarıdır…Onassis kapanmasını önlemek için kirpiklerine bant takmak zorundaydı…Kortizon tedavisine rağmen sağlık durumunda hiçbir bir iyileşme olmadı…

Opera şarkıcısı  Maria Callas 11 Aralık 1974 Japonya konserinde sesini tamamen kaybetmişti…Japonlar kibar insanlar olduklarından Callas’ı feci şekilde yuhalamadılar…Japon seyircilerin reaksiyonu şuydu Callas'ı çok güçlü şekilde alkışladılar ancak çılgınca, delirmişçesine alkışlamadılar...

Callas sesini ve Onassis’i kaybettikten sonra sakinleştirici ilaçlar ve uyku haplarıyla ayakta duruyordu…1977 baharında Onassis’in mezarını ziyaret eden Callas Eylül 1977’deki ölümüne kadar Onassis’in yasını tuttu…Callas Onassis’le evlenememesine rağmen kendini zihnen Aristotle Onassis’in dul eşi olarak görmekteydi…


1960’larda Yunanlı işinsanı Onassis lüks yaşamıyla ve 5 yıldızlı otel kabul edilen yatıyla (yatı 1954’te satın almıştı) gazetecilere epey bir malzeme verdi…


Onassis’in Christina adlı yatının misafirleri şunlardı:

***FİLM YILDIZI GRETA GARBO***İNGİLTERE ESKİ BAŞBAKANI WINSTON CHURCHILL***SOPRANO MARIA CALLAS***FİLM YILDIZI GRACE KELLY***FİLM YILDIZI ELIZABETH TAYLOR***FİLM YILDIZI RICHARD BURTON***ABD BAŞKAN KENNEDY’NİN EŞİ JACQULINE***TED KENNEDY***ŞARKICI FRANK SINATRA***BALET VE FİLM YILDIZI RUDOLF NUREYEV


29 Mayıs 1962 Salı: 


29 Mayıs 1917 Salı günü John Kennedy doğdu...Ayakkabı boyacılarının, berberlerin, hammalların bile borsada hisse senedi satın aldığını öğrenen John Kennedy'nin babası işadamı Joseph Kennedy (1888-1969) ve Charlie Chaplin (1889-1977) Ekim 1929'da Wall Street borsa çöküşünün yaklaştığını fark ederek ellerindeki yüklü miktardaki hisse senedini satarak nakide geçmişlerdi...Aynı öngörüyü yapamayan Winston Churchill borsada epey para kaybetti...

Joseph Kennedy 1938-1940 arasında ABD'nin dört kez Başkan seçilen siyasetçisi Franklin Delano Roosevelt'in (1882-1945) Londra büyükelçisi olarak görev aldı...Münasebetsiz, patavatsız demeçleriyle de kamuoyu önünde ABD Başkanı Roosevelt'i zor durumda bıraktı...Yetmedi, bununla da kalmadı, Joseph Kennedy, Henry Ford, Walt Disney ve Charles Lindbergh gibi kanaat önderleriyle koalisyon kurarak "Avrupalılar birbirlerini gebertirken biz sadece tarafsız seyirci olalım...Bırakalım birbirlerini öldürsünler...1917'de dünya savaşına Amerikanın (ABD) katılması büyük hataydı...Bu kez savaşın dışında kalalım" fikrini hararetle, şiddetle savunarak Roosevelt'e 180 derece ters düşmüştü...

8 Kasım 1960 ABD Başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti adayı Richard Nixon 34,108,157 oy ve 219 delege elde edebildi, Demokrat Parti adayı John Kennedy 34,220,984 oy ve 303 delege elde ederek ABD Başkanı seçildi...

29 Mayıs 1962 Salı günü Başkan Kennedy doğum gününü kutladı...Başkan Kennedy'nin eşi Jackie Kennedy ve soprano Maria Callas, Başkanın metresi, sevgilisi Marilyn Monroe doğum günü kutlamasına katılmasa 29 Mayıs 1962'de New York Madison Square Garden'da kesinlikle birbirleriyle tanışacaklardı.Bu, Başkan John F. Kennedy'nin 45. doğum günü kutlamalarının yapıldığı geceydi ve opera yıldızı Maria Callas, Milano'dan uçakla getirilmişti. Ancak gecede özellikle bulunmayan bir kişi varsa o da Başkan'ın eşi Jackie'ydi.Kocasının metresi Marilyn Monroe'nun o gece şarkı söylemeye davet edildiğini öğrenen Jackie, bu doğum günü kutlamasına katılmadı...Dünya üzerindeki en harika sesi (Callas) dünya üzerindeki en seksi kadın (Marilyn Monroe) o gece gölgeledi ve unutturdu...Marilyn Monroe erkekleri büyülerdi...Bulunduğu ortamlarda tüm rolleri çalar, tüm dikkatleri üzerine çekerdi...Belki de Marilyn Monroe Kennedy ailesinin bütün erkekleriyle ilişkiye girdiğini tüm dünyaya ilan etmesini önlemek için öldürüldü...Çünkü Marilyn Monroe'nun ABD Başkanına "Karını boşa ve derhal benimle evlen" dediğini iddia edenler vardır...

Monroe 40 milyon Amerikalının canlı yayında televizyonda seyrettiğini bildiğinden cinsel içerikli ve şimdilerde meşhur olan "Doğum Günün Kutlu Olsun, Sayın Başkan"ın yorumunu tüm Amerikalılara sunmaktan çekinmedi...


Gazeteci, yazar Dorothy Kilgallen o geceyi yazmıştı: "Marilyn, 40 milyon Amerikalının önünde Başkan'la sevişiyormuş gibi görünüyordu." Bütün Amerikalılar Amerikanın en seksi yıldızının ABD Başkanına ilanı aşkını canlı yayında seyretti...

Süper zengin Onassis'i herkesten çok seven Maria Callas ve lüks hayatının, israfının sponsoru olması için Onassis'le evlenen Jackie Kennedy hiç tanışmadılar; aynı jet sosyete akvaryumunda yüzdükleri halde birbirleriyle karşılaşmaktan kaçınmaları çok dikkat çekicidir...1974'te Barbara Walters televizyon röportajında, Jackie hakkında ne düşündüğü sorulduğunda Maria , "Onu tanımıyorum. Onunla hiç tanışmadım." dedi...


Jacqueline Kennedy , Jackie ise 1929'da. Manhattan Jackie, borsacı 'Black Jack' Bouvier ile İrlanda kökenli sosyetik Janet Lee'nin kızı olarak zenginlik ve ayrıcalık içinde doğdu. Babası ona hayrandı ve ondan sık sık "bir erkeğin sahip olduğu en güzel kız" diye söz ediyordu.Jackie, New York'ta seçkin bir özel okula gitti ve tatillerini Hamptons'ta ata binerek geçirdi. Edebiyatta ve yabancı dil öğreniminde çok başarılıydı. Jackie ve Maria Callas'ın ortak noktalarından biri  ebeveynlerinin evliliklerinin son derece mutsuz olmasıydı. Ebeveynleri ayrıldığında Jackie ve kız kardeşi Lee, Connecticut'taki yatılı okula gönderildi...

Bir zamanlar muhabir olarak çalışan Jackie, John Kennedy adında hevesli ve atılgan bir politikacıyla tanıştı. İrlanda asıllı, hırslı, zengin, Bostonlu bir ailenin oğluydu. Kısa süre sonra evlendiler ve Jackie, Amerika'nın First Lady'si olarak Beyaz Saray'da yaşamaya başladı. Jackie ideal 'Başkanlık Eşi' imajını yaratmaya başladı. Kusursuz bir Chanel ve Dior kıyafeti giymiş, oyuncak bebek sesiyle zahmetsiz bir zarafet havası yansıtıyordu.Akşam yemeğinin ardından dünyaca ünlü klasik müzisyenlerin konser verdiği Beyaz Saray'da gala akşamları düzenlendi ve Jackie Avrupa dillerindeki akıcı konuşmalarıyla seçkin konuklarını büyüledi...Gerçek duygularını gizlemesini de çok iyi biliyordu...


1963'te Onassis, Jackie Kennedy'i elde etmek için Jackie'nin Oğlu Patrick'in henüz bir aylıkken öldüğünü öğrendiğinden, onu iyileşmesi için Christina'da bir gemi yolculuğuna davet etti. O sırada Onassis'in birlikte yaşadığı sevgilisi Maria Callas davet edilmemişti. Bunun yerine Onassis, Callas'ı Paris'te kendisi için satın aldığı görkemli dairede bırakmıştı.Üç ay sonra, John F. Kennedy Dallas'ta suikasta uğradığında dünya şoka uğradı. Onassis bu fırsatı çok iyi değerlendirdi  ve mümkün olan her yerde Jackie'ye desteğini sundu.

JFK suikastının ardından Jackie, aralarında JFK'nin küçük kardeşi Bobby Kennedy'nin de bulunduğu birçok erkekte teselli buldu. Ancak Bobby, Haziran 1968'de Los Angeles'taki başkanlık seçim kampanyası sırasında vurularak öldürüldüğünde Jackie paniğe kapıldı.Kendisinin ve çocuklarının güvenliğinden korkarak yaşayan Jackie'nin, "Eğer Kennedy'leri öldürüyorlarsa, çocuklarım da hedef demektir" dediği öğrenildi...

Jackie Onassis'in evlenme ve onu koruma teklifini kabul etti...Onassis özel adasını, havayolu şirketini ve büyük servetini Jackie'nin emrine verdi. Jackie arzuladığı güvenliğe kavuşurken Onassis de en büyük ödülü, yani dünyanın en ünlü kadınını kaptı. Düğün o yılın kasım ayında büyük bir tanıtımla gerçekleşti. Onassis tarafından bilgilendirilmeyen Maria Callas, Paris'te tek başına oturup televizyondaki haberleri izliyordu.

Ancak bu evlilik daha başından itibaren bir felaketti.

Onassis, "Jackie gibi para harcayabilen biriyle hiç tanışmadım" dedi. Yalnızca ilk yıl, çoğunlukla evlerini yeniden dekore etmek ve gardırobunu yenilemek için Jackie 1,5 milyon dolar harcadı.

Onassis'in birkaç hafta içinde Maria Callas ile ilişkisine devam ettiği artık yaygın olarak kabul ediliyor. İlk başta anlaşılır bir şekilde yıkılmış olan Maria onu görmeyi reddetti, ancak Onassis Mercedes Coupe'sini Paris'teki apartmanın ön kapısına çarpmakla tehdit ettiğinde sonunda yumuşadı.

Onassis'in şoförü , "Ölümüne kadar her ay buluştular" dedi. "Gerçek şu ki Maria Callas, Onassis'in tek gerçek aşkıydı. Hiç evlenmemiş olmalarına rağmen, Maria
 onun gerçek eşiydi."


Jackie Amerika'ya döndü ancak Kennedy ile Callas arasındaki rekabet yoğun olmaya devam etti. Dünya basını Onassis ve Callas'ın Paris'teki Maxim's'de iki kişilik romantik bir akşam yemeği yediği fotoğrafları yayınladığında, Jackie hemen Boston'dan bir uçağa bindi ve iki gece sonra Onassis ile aynı restoranda yemek yerken fotoğraflandı; bu, Maria'ya karşı çok kasıtlı bir meydan okuma eylemiydi.

Jackie ile evliliğinin ilerleyen yıllarında Onassis, Maria'ya ihanet etmesinin büyük bir hata olduğunu görmeye başladı. Ağır hasta ve çok yakında öleceğini öğrendiğinde, avukatlarına Jackie'ye karşı boşanma davası açmalarını söyledi...Onassis kendisi öldükten sonra Jackie'nin Onassis servetinden aslan payını almasını istemedi...

Ancak Onassis, Jackie'den boşanmayı başaramadı. Bunu yapamadan, hayati tehlikesi olan bir hastalık nedeniyle Paris'teki hastaneye kaldırıldı. Jackie ona katılmadı. Bunun yerine Aspen'de kayak yapmaya gitti ama önce Maria Callas'ın Onassis'in yatağının başına kabul edilmemesi talimatını bıraktı.

Callas aslında Onassis'i ölüm döşeğinde ziyaret etmişti. Bir servis asansörüyle gizlice odasına getirildi ve komada yatarken bir saat boyunca onunla oturdu. Bu onun son vedasıydı. Onassis birkaç gün sonra öldü.

Onassis'in vasiyetinde karısının servetindeki payını minimuma indirdiği bildirildi ancak Jackie buna itiraz etti.

Onassis'in kızı Christina, uzun süren ve kamuya açık bir hukuki mücadeleden kaçınmak için Jackie'ye 26 milyon dolarlık tam ve nihai bir ödeme yapmayı kabul etti. Maria Callas'a Onassis'in mirasından hiçbir şey kalmadı.

1974-1975'te sesi kaybolan Maria, Paris'teki dairesinde münzevi oldu. Etrafı fotoğraflar ve hatıra eşyalarıyla çevrili, Sunset Boulevard (1950) filminin karakteri Norma Desmond (Norma Desmond'u canlandıran Gloria Swanson Başkan Kennedy'nin babasının metresiydi) gibi görkemli geçmişini hatırlayarak eski kayıtlarını dinliyordu. İki yıl sonra, 16 Eylül 1977 sabahı Callas, yatak odasının zemininde ölü bulundu. Henüz 53 yaşındaydı. Kalp krizinden ölmüştü. Emekliliğinde özel ve rahat bir şekilde yaşıyordu. 1965'ten bu yana ne opera sahnesine çıktı, ne de 1974'ten beri resital verdi. Ancak 16. bölgedeki komşuları onu sık sık evinde kendi kendine aryalar söylerken duyuyordu.

Jackie Kennedy Onassis elmas satıcısı Maurice Tempelsman'la yeni bir finans kaynağı, sponsor buldu. 1994 yılında 64 yaşında kanserden öldü.


Jackie, Washington-Times Herald'da gazeteci olarak çalışırken 2 Haziran 1953'te 2. Elizabeth'in taç giyme törenini gazetesi adına takip etti...12 Eylül 1953'te John Kennedy ile evlendi...


John ve Jackie Kennedy'nin Haziran 1961'de Avrupa ülkelerini ziyaret turuna çıktılar...Kennedy'nin başkanlık dönemine başlamasından sadece aylar sonra Buckingham Sarayı'nı ziyaret etmesiyle İngiliz ve Amerikan ikonları karşı karşıya geldi . Bu ziyarette Jackie İngiltere Kraliçesine Kanada ziyaretlerinden söz ederken "Çok yoruluyorum...Çok yoruldum" dedi...Ziyaretten haftalar sonra, Jackie misafirlerine Elizabeth'in "orta yaşlı bir kadın olduğunu zeki, hazırcevap, nükte dolu ve dikkat çekici bir kadın olmadığını, soğuk bir kadın olduğunu" söyledi...“Kraliçeyle kocası arasındaki gerçek bir ilişki gerçek bir evlilik olmadığını hissettim...Kadın efendi, erkek uşağı gibiydi" dedi..Jackie ayrıca Buckingham Sarayı'nı "ihmal edilmiş bir taşra oteli gibi ikinci sınıf, harap ve eskimiş" olarak tanımlar...Bu konuşması Kraliçeye iletilir..."The Crown"da Jackie, kendisi hakkında kamuya açık bir şekilde konuştuğu için sonradan 2. Elizabeth'ten özür diler ve yeni yüksek profilli yaşam tarzından dolayı stresiyle başa çıkmak için kendisine sakinleştirici, rahatlatıcı, gevşetici ilaçlar verildiğini açıklar.Bu nedenle ağzını sıkı tutamamaktadır...

Jackie'nin ertesi yıl kocası olmadan 2. Elizabeth'i dertleşmek için daha düşük profilli bir şekilde ziyaret ettiğini belirtmek ilginçtir. Jackie, Buckingham Sarayı'ndan birkaç blok ötede yaşayan kodaman Radziwill ailesinin evinde kalıyordu ve kraliçe, Jackie'yi 28 Mart 1962'de öğle yemeğine davet etti.

Kennedy'nin 1963'teki suikastından iki yıl sonra Kraliçe Elizabeth, 1215 yılında Magna Carta'nın mühürlendiği yer olan Berkshire'daki Runnymede'de merhum ABD başkanı için bir Birleşik Krallık anıtı açtı. Jackie ile çocukları Caroline ve John'un da katıldığı törende Elizabeth, şöyle bir konuşma yaptı: "Başkan'ın suikast sonucu hayatını kaybettiği haberiyle halkımızı kasıp kavuran o keder dalgasının benzeri görülmemiş yoğunluğu, umutsuzluğa benzer bir şeyle birleşti. Kennedy'nin suikastı, onun kısa görev süresi boyunca başarmış olduğu şeyleri ne ölçüde fark ettiğimizi bize düşündürdü."


“The Greek Tycoon” Jackie Kennedy’nin Amerika Birleşik Devletler’deki tüm güzel kadınlarla (Marilyn Monroe dahil) kendisini aldatan Başkan Kennedy’ye misilleme olarak Ari Onassis’in yatına tatile gitmesi çerçevesinde gelişiyor…

“The Greek Tycoon”da kendisini canlandırması için 1 milyon dolar teklif edilen Jackie Onassis bu teklifi reddettiği gibi Anthony Quinn’den Aristotle Onassis rolünü üstlenmemesini istedi…

Yunanistan, ABD ve İngiltere’de çekilen bu film 6,5 milyon dolara malolmuş, Anthony Quinn 500.000, Jacqueline Bisset 250.000 dolar ücret almıştı…Ari Onassis’in kızı Christina’da bu filmin çekilmesine karşı çıkmıştı…Ari Onassis’in babası, 1922’de İzmir Yunan işgalinden kurtarılırken Türk ordusunca öldürülmüştü…



Aristotle Onassis’in oğlu Alexander 1973’te 24 yaşındayken kullandığı uçakla denize düşerek ölünce, Alexander’ın annesi Tina 45 yaşında 1974’te, Aristotle Onassis 69 yaşında 1975’te hayatını kaybetmişti…Ari Onassis’in en büyük hayali Yunanistan Cumhurbaşkanı olmaktı…Aristotle Onassis’in kızı Christina’da 37 yaşında 1988’de vefat etti…

The Greek Tycoon’da Ari Onassis’in 1946-1960 yılları arasında evli olduğu ve iki çocuğunun annesi Tina’yı opera şarkıcısı Maria Callas’la 9 yıl boyunca aldatması, Maria Callas’ın (1923-1977; 53 yaşında kalp krizinden öldü) evlenelim teklifini reddetmesi, 1963’te suikaste kurban giden Başkan Kennedy’nin eşi Jackie’yle (1994’te 64 yaşında kanserden öldü; Jackie’nin Başkan Kennedy’den oğlu John Kennedy Junior 38 yaşındayken 1999’da kullandığı küçük uçak denize düşünce ölmüştü; Jackie, John Kennedy’den hamile kaldığında bir bebeği de anne karnında ölmüştü) 1968’de evlenmesi, Ari’nin yatında ağırladığı kişiler arasında Winston Churchill’in de bulunması gibi ayrıntılara da yer veriliyor…
 

Maria Callas demişti:

“Bende bir bağırsak kurdu varmış, birçok kişinin tersine bana kilo verdireceğine kilo aldırıyormuş, tedavi olup ondan kurtulduğum zaman zayıfladım”

“Kilo aldıkça sesimi kontrol etmek zorlaşıyordu, ses ağırlaşıyordu. Ayrıca iyi rol yapabilmek, ifadelerinizin net ve anlaşılabilir olması için çene kemiğimizin görünmesi lazım”



20. yüzyıl Yunan tarihi 


Yunan Kralı 1. George 1913'te suikast sonucu öldürüldüğünde 50 yıldır ülkenin Kralıydı...

1. George'un dördüncü oğlu olan Andrew Anadoludaki Yunan işgalinde Yunan ordusunun komutanlarından biriydi...Andrew Anadoludaki Türk katliamlarını yönetmişti...

Andrew'in oğlu Philip 1947'de İngiltere Veliaht Prensesi Elizabeth'le evlendi...Elizabeth babasının ölümüyle 1952'de Kraliçe ilan edilecekti...1922'de Philip'in babasını, annesini,kendisini, kızkardeşlerini Yunanistan'dan kaçmasalar Yunan halkı öldürecekti...Yunan halkı Anadoludaki Yunan ordusunun yenilgisinin faturasını onlara kesmişti...

1. George'un yerine Yunan Kralı olan oğlu 1. Constantine Alman İmparatoru 2. Wilhelm'in 11 yaş küçük kızkardeşiyle evliydi...1. George'un yerine Yunan Kralı olan oğlu 1. Constantine'in ilk Krallık döneminde (1913-1917)  tam olarak da 1915'te İngiltere'nin

 "1878'den itibaren İngiltere'ye ait Kıbrıs'ı Yunanistan'a verelim...Sizde 1914 yazında başlayan dünya savaşına İngiltere lehine ve Osmanlı aleyhine katılın" 

teklifini reddetmişti...İngiltere Yunan ordusunun tüm gücüyle Çanakkale'de İngiltere, Fransa ordularına yardım etmesini istemişti...1. Constantine bu teklifi reddetti...Teklifi destekleyen Yunanlıysa siyasetçi Venizelos'tu...Yunan ordusunun Türk ordusu karşısında ağır yenilgi aldığı 1897 savaşında Yunan ordusunu yöneten 1. Constantine Yunanistan'ın İngiltere lehine dünya savaşına katılmasına ayak direyince İngiltere ve Fransa Atina'yı bombalama tehdidini öne sürdü...1. Constantine Yunan Krallığı tahtını küçük oğlu Alexander'a bırakarak İsviçre'ye sürgüne gitti...

1. Constantine ve en büyük oğlu George Alman yanlısıydı...Alexander'ın Krallık döneminde ülkeyi İngiltere, Fransa ve onların desteklediği Yunanlı siyasetçi Venizelos yönetti...Bu dönemde Yunan ordusu dünya savaşına İngiltere ve Fransa'nın lehine katılarak Almanya'nın , Avusturya'nın, Osmanlı'nın  müttefiği Bulgar ordusuyla savaştı...Savaş sonunda Yunan ordusundaki asker sayısı 300.000'e ulaşacaktı...Venizelos çok iyi bir pazarlıkçıydı ve 1919 Paris Barış Konferansı'nda yıldızlaştı...1919 Neuilly ve 1920 Sevres anlaşmalarıyla Yunanistan'a Bulgaristan'dan ve Osmanlı'dan büyükçe parçalar verildi...

Ekim 1920'de Yunan Kralı Alexander köpeklerinin saldırdığı bir maymunu kurtarmak isterken maymun tarafından ısırıldı ve birkaç gün sonra öldü...Yunan halkı Aralık 1920'de yapılan halk oylamasında Kral 1. Constantine'in İsviçreden dönüşü lehinde oy kullandı...

Yunanistan 1919-1922 döneminde Ege bölgesini işgal ederek Anadoluyu işgal etmeye çalışmış ve Balkan savaşlarından itibaren  1912-1922 döneminde tüm çiftçi erkek Yunanlılar Yunan ordusunda görev / silah altında tutulduğundan topraklar (tarım arazileri) nadasa bırakılmış, ülkede açlık başgöstermişti...

Anadoludaki Yunan yenilgisi Kral Constantine'in tahttan indirilmesine ve tüm ailesinin sürgüne gönderilmesine yol açarken, yenilgiden sorumlu tutulan pek çok Yunanlı lider idam edildi...

1941-1944 Yunanistan'daki Alman işgali döneminde Maria Callas'ın annesi fahişelik yaparken kızını da Alman askerlere pazarlamaya çalışmıştı...1946-1949 döneminde Yunanistan'da aşırı sağcılar ve Komünistler arasında iç savaş yaşandı...Yunanistan'a 1940'ta İtalya saldırmıştı, İtalyanlar ülkeyi işgal edemedi, 1941-1944 döneminde Alman işgali yaşandı...1940-1949 döneminde en az 1.000.000 Yunanlı öldürülmüş oldu...



Kaydedilmiş operalarıyla ölümsüzlük kazanan, beş kez Oscar ödülüne aday gösterilen ve bir kez de Oscar kazanan yönetmen Mike Nichols'ın ve Oscar ödülü adayı yönetmen Ken Russell'ın hayatını filmleştirmek için çok uğraştığı Maria Callas'ın hayatını didik eden ve tüm mahremini tüm dünyaya açıklayan eserlerden bazıları: 


"Master Class" (Terrence McNally tarafından yazılan tiyatro eseri; 1995),


"Sisters: A Revealing Portrait of the World's Most Famous Diva" - (Jackie Callas'ın anıları; Ablası Maria'yı yazar David Sweetman'a tüm çıplaklığıyla anlattı)

"Celebrating Callas" ( tiyatro eseri; yazarı ve yönetmeni Niall Morris; Maria Callas rolünde Máire Flavin; Jackie Kennedy rolünde Amy Ní Fhearraigh)


Cast a Diva: The Hidden Life of Maria Callas (Lyndsy Spence tarafından yazılan kitap) ,

”Nemesis: The True Story of Aristotle Onassis, Jackie O, and the Love Triangle That Brought Down the Kennedys (Kitap; Yazan: Peter Evans),


Ari the Life, Times and Women of Aristotle Onassis (Kitap; Yazan: Peter Evans),


“The Greek: A Novel” (Kitap; Yazan: Pierre Rey)


Maria Callas rolünü üstlenen oyuncular:

*The Greek Tycoon”da /1978) / Marilù Tolo
"The Greek Tycoon" (J. Lee Thompson tarafından yönetilen film),   

*Grace of Monaco / 2014 / Paz Vega

* Pasolini, the Hidden Truth-Pasolini, la verità nascosta / 2013 / Lucia Aliberti

*Callas & Onassis: The Legendary Couple /2005 / Luisa Ranieri ile Annalisa Raspagliosi (iki ayrı oyuncu Maria Callas rolündeydi)


*Callas Forever /2002/ Fanny Ardant
"Callas Forever" (iki kez Oscar ödülüne aday gösterilen Franco Zeffirelli'nin yönettiği film)