9 Ağustos 1969 Cumartesi Hollywood tarihinde milattır, bir kilometre taşıdır...O güne kadar bodyguardları olmayan, bodyguard kiralamayan tüm en ünlü yıldızlar o tarihten sonra koruma orduları edinerek hayatlarını sürdürdü...Özel güvenlik şirketlerinin altın çağı böylece başladı...

9 Ağustos 1969'da Hollywood'da bir evde katliam yaşandı...O gece evde düzenlenen partiye yönetmen Roman Polanski, film yıldızı Christopher Jones ve romancı Jerzy Kosinski de davetliydi...Bu üç süper ünlü çeşitli faaliyetleri, meşguliyetleri ve yoğun iş takvimleri olduğundan o gece partiye katılamadılar, katılsalardı, onlar da öldürülecekti...

İri kahverengi gözleri ve büyüleyici gülümsemesiyle dünyanın en güzel ve en talihsiz kadınlarından olan oyuncu Sharon Tate, 26 buçuk yaşında öldürülmesinin elli beşinci yıldönümü olan, 9 Ağustos 2024'te anıldı...

Kuzey Amerika sinemalarında  15 milyon 403 bin seyirci toplayan  " Once Upon a Time in... Hollywood" filminde (2019) Margot Robbie Sharon Tate rolünü üstlenmişti...

Eşi Roman Polanski’ye Thomas Hardy tarafından yazılan “Tess” romanını beyazperdeye aktarmasını öneren Sharon Tate’di…Üç OSCAR ödüllü “Tess” filmi (1979) Sharon Tate’e adanmıştır…

Sharon Tate’in başlıca filmleri arasında “Eye of the Devil-Şeytanın Gözü” (1966), “The Fearless Vampire Killers-Korkusuz Vampir Katilleri” (1967) ve “12+1 / The Thirteen Chairs-Onüçüncü Sandalye”de (1969’un filmi 1973’te Türkiye sinemalarına gelebilmişti) bulunuyor…Sharon Tate, “On üçüncü Sandalye”den 150 bin dolar ücret almıştı.

Sharon Tate ”The Wrecking Crew-Altın Hırsızlarındaki (1969) aksiyon sahneleri için Bruce Lee’den ders almıştı.

Charles Manson tarikatının/çetesinin üyesi olan Susan Atkins (7 Mayıs 1948-24 Eylül 2009)  “Anlamsızlık anlamdır,” felsefesiyle, geçerli hiçbir neden yokken beş arkadaşıyla birlikte 1969’da yönetmen Roman Polanski'nin evine girmiş ve  O’nun sekiz-sekizbuçuk aylık hamile eşi oyuncu Sharon Tate’i 16 yerinden bıçaklayarak öldürmüştü…

Evdeki toplu katliamda öldürülmeden önce Sharon Tate yalvarmıştı:

“Beni öldürmeden önce karnımı kesip bebeğimi yaşat,” Ancak Atkins bu yalvarmalara aldırmamıştı.Sharon Tate ile Roman Polanski’nin Sekiz-sekiz buçuk aylık oğlu Paul Richard Polanski dahil bu katliamda altı kişi hayatını kaybetmişti…

Üstelik çeşitli nedenlerle o gece katliamın yapıldığı evdeki partiye davetli olduğu halde katılamayanlar vardı...

Sharon Tate aynı anda çok eşli, çok aşklı bir hayat sürmüştü...O dönemde de aşkını üç erkek arasında paylaştırmıştı...Kuzey Amerika sinemalarında 24 milyon seyirci toplayan "Shampoo" filminde (1975) Warren Beatty'nin canlandırdığı Jay Sebring ve "Ryan's Daughter" (1970) filminin oyuncusu Christopher Jones o dönemde Sharon Tate ile sevgili ilişkisi içindeydi...

Jay Sebring Hollywood'un zamparaları arasında büyük üne sahipti...Kadınların çok sevdiği bir kadın kuaförüydü...Erkeklere de berberlik hizmeti vermekteydi...Sebring ABD başkanı Kennedy'nin de hayranı olduğu "Spartacus" filminde (1960) kuaför olarak çalışmıştı...

”Pianist” filmiyle (2002) OSCAR kazanan Roman Polanski’nin annesi de sekiz aylık hamileyken Polonya’daki Auschwitz Toplama ve Soykırım Kampı’nda hayatını kaybetmişti.

Güzeldi, gençti, yetenekliydi: Sharon Tate

1960’ların sonunda Elke Sommer’a benzeyen güzelliğiyle bütün dikkatleri üzerine çeken Sharon Tate (1.68 boyundaydı), Amerikan ordusunda görevli Paul Tate ile karısı Doris Tate’in üç kızından ilki olarak 24 Ocak 1943’te Dallas, Teksas’ta dünyaya geldi. Anne-babasının tam isimleri Doris Gwendolyn Willet ve Paul James Tate’ydi. Çiftin  25 Ocak 1942 tarihindeki evlenmelerinden birbuçuk ay önce 7 Aralık 1941’de Japonya’nın Pearl Harbor saldırısı üzerine Amerika Birleşik Devletleri İkinci Dünya Savaşı’na dahil olmuştu.

19 Ocak 1924 tarihinde doğan Sharon Tate’in annesi, 10 Temmuz 1992’de vefat etti ve Sharon Tate Polanski ile sekiz aylık bebeği Paul Richard Polanski’nin yanında toprağa verildi.Tate’in kendisinden küçük iki kız kardeşi vardı.Bunlardan biri 6 Kasım 1952 doğumlu olan Debra’dı; 30 Kasım 1957 doğumlu olan Patricia ise 3 Haziran 2000’de vefat etti.

Sharon Tate yaşadığı sürece kızkardeşleriyle çok yakın bir iletişim içindeydi.

Sharon Tate, daha altı aylıkken bir bebek güzellik yarışmasını kazandı.Babasının işinden dolayı onaltı yaşına kadar altı şehir değiştirdi.1959 ve 1960 yıllarında çeşitli güzellik yarışmalarını kazandı.Babasının İtalya’daki Verona’da görev yaptığı dönemde Silahlı Kuvvetler dergisi “Stars and Stripes”a kapak oldu. İtalya’da yaşadığı günlerde okuduğu lisede “Mezuniyet Günü Kraliçesi” seçildi. Lisedeyken ponpon kızlık da yaptı. Yıldız basketbol oyuncusuydu. “Romeo and Juliet”in okuldaki sahnelenmesinde Juliet’i oynamıştı.Akıcı İtalyancasını da kısa hayatının bu döneminde öğrenmişti.

Nişanlısınca dövülerek hastanelik olmuştu

Sharon Tate, 1961’de Pat Boone ile birlikte reklam filmi çevirdi ve çekim mekanları arasında Verona’nın da bulunduğu “Barabbas” adlı filmde çok küçük bir rol aldı. 1962’de ailesiyle birlikte Amerika’ya döndü. İlk büyük çıkışını o dönemin ünlü televizyon dizisi “The Beverly Hillbillies”te (1962) üstlendiği banka sekreteri Janet Trego rolüyle yaptı. Aynı sıralarda sevgilisi Philippe Forque tarafından dövülerek hastahanelik edildi. Böylece bu nişanlılık dönemi sona erdi.

Evlenmediği halde 1964’ten ölümüne kadar hiç ayrılmadığı adam

Sharon Tate, 1964’te Warren Beatty, Steve McQueen, Kirk Douglas ve Jim Morrison gibi ünlü film yıldızları ve şarkıcılar için saç tasarlayan, yönetmen Stanley Kubrick’in “Spartacus” adlı başyapıtında  çalışan ünlü kuaför Jay Sebring’le bir aşk ilişkisi kurdu.

Sebring, Tate’le evlenmek istiyordu.Bir süre nişanlı kaldılar.Aralarına Roman Polanski girene kadar.Tate TV ve sinema kariyerine engel olabileceği düşüncesiyle Sebring’in evlilik teklifini kabul etmedi. Ancak aşkları Hollywood tarihinin belki de en büyük dostluğuna dönüştü ve 1969’da korkunç ölüm yolculuklarına bile birlikte çıktılar.

Polanski hayatına giriyor

Sharon Tate’in yönetmen Roman Polanski ile ilişkisi “Dance of the Vampires-Vampirlerin Dansı”nın Londra’daki çekimleri sırasında başladı. Polanski bu filmin hem yönetmeni, hem oyuncularından, hem de senaryo yazarlarından biriydi.Tate, Polanski’nin evine taşındı ama bu sırada eski sevgilisi Sebring’i Polanski’yle tanıştırmaktan da geri kalmadı.Sebring Tate için daima vazgeçilmez arkadaş ve hayatının demirbaşı olarak kalacaktı.

1967: Sharon Tate’in yılı

Playboy Dergisi 1967’nin “Sharon Tate’in yılı olacağını öngörmüştü. Ancak Tate en çok istediği rolü, Polanski’nin yönettiği  ”Rosemary’nin Bebeği”ndeki başrolü, bu filmin yapımcılarından alamadı. Bu filmde sadece küçük bir rolde görünebildi.Bir yıldız adayını canlandırdığı “Valley of the Dolls-Bebekler Vadisi” filmi (1967) genel olarak hiç beğenilmese de Tate bu filmdeki rolüyle yılın en iyi yeni yıldızı dalında Altın Küre ödülüne aday gösterildi.Yine “Bebekler Vadisi”ndeki rol arkadaşları Patty Duke ve Barbara Parkins ile yakın arkadaş oldu. Yine aynı yıl,“Don’t Make Waves” (1967) adlı filmde haftada 750 dolar ücretle çalıştı.Malibu Barbie adıyla bilinen Barbie bebeği, Sharon Tate’in 1967 yılında oynadığı “Don’t Make Waves” adlı filminde üstlendiği karakter temel alınarak yaratıldı…“Don’t Make Waves” Türkiye sinemalarında 1969’da gösterildi.

Evlilik

20 Ocak 1968 Cumartesi günü Polanski ve Tate Londra’da evlendi. Tate’in kısa yaşamındaki en yakın arkadaşlarından Barbara Parkins, Tate-Polanski nikahında nedimelik yaptı.

Sharon Tate aynı dönemde, izleyenlerin çok beğendiği ve 1969’da gösterime giren ”The Wrecking Crew-Altın Hırsızları” adlı komedi filminin aksiyon sahnelerini dublörsüz oynayabilmek için Bruce Lee’den ders aldı. Bu rolü için 125 bin dolar ücret almıştı.Bu filmde Dean Martin ile çalıştı ve kızıl saçlı güzel rolünde oynadı. “The Wrecking Crew-Altın Hırsızları” adlı filmde oynadığı kızıl saçlı Freya Carlson karakteri, 1999 yılında çekilen “Austin Powers: The Spy Who Shagged Me” filmindeki Felicity Shagwell karakteri için esin kaynağı oldu.

Şubat 1969’da Tate-Polanski çifti daha önce film yıldızı Doris Day’in oğlu , plak yapımcısı Terry Malcher’ın oturduğu evi kiralayarak buraya taşındılar.Sharon Tate, Roman Polanski’den hamile olduğu için sinemaya kısa bir ara vermek istiyordu.

Charles Manson tarikatının /çetesinin bilinen katliamları
İnsanoğlunun Ay’a ayak basışından (20 Temmuz 1969) 20 gün sonra, ünlü Woodstock konserinin başlangıcından (15 Ağustos 1969) bir hafta önce, 9 Ağustos 1969 Cumartesi günü Sharon Tate-Roman Polanski çiftinin evinde, sekiz-sekiz buçuk aylık hamile Sharon Tate dahil beş ceset bulundu. Cesetler arasında Tate’in eski nişanlısı ve en yakın dostu Jay Sebring’de (10 Ekim 1933 doğumlu) vardı.


Cinayet olayı olmasa 12 Ağustos’ta Londra’dan dönecek olan Polanski o güne kadar dostları, Wojciech Frykowski (22 Aralık 1936 doğumlu) ve Abigail Anne “Gibby” Folger’a (11 Ağustos 1943 doğumlu) Tate ile kalmalarını rica etmişti. Frykowski ile Folger’da kurbanlar arasındaydı.Bir diğer kurban ise otomobilinin direksiyonundayken öldürülen 18 yaşındaki Steve Parent’dı.Tate’in bebeğiyle birlikte kurbanların sayısı altıya ulaştı.Tate’in kız kardeşleri de o gece evde kalmak istemişler, Polanski’nin yanında olmamasından dolayı çok üzgün olmasına rağmen Sharon Tate “Buna gerek yok,” demişti.

Sharon Tate’in evinde katliam yapan katillerin 10 Ağustos 1969’da Los Angeles’ta işlediği bir diğer cinayetin kurbanlarının Pasqualino Antonio “Leno” LaBianca ve karısı Rosemary LaBianca olduğu da aylar sonra tespit edilmiştir.

Rüzgar gibi geçti: Sharon Tate

Sharon Tate ve karnındaki oğlu Paul Richard Polanski 13 Ağustos 1969’da toprağa verildi.

Bu suç dalgasının ardındaki katiller ise, 1934 doğumlu Charles Manson denilen adamın her dediğine itaat eden, öldürmek için öldüren dört kişiydi.Tam bir suç makinesi olan Manson’u annesi çocukken bir bira karşılığında satmıştı. Başarısız bir müzisyen olan Manson zayıf iradeli insanları çevresinde toplayarak bir suç örgütü oluşturmuştu. Manson çetesi üyeleri sadece Sharon Tate ve arkadaşlarını değil daha birçok kişiyi acımasızca öldürdüklerini itiraf etmiştir.

Cinayet olayı, Aralık 1969’da Manson çetesinden Susan Atkins’in itirafları olmasaydı belki de hiçbir zaman aydınlanmayacaktı.19 Haziran 1970’te Los Angeles’ta başlayan yargılama, eyalette ölüm cezası kaldırılmış olduğundan, 29 Mart 1971’de Charles Manson ve çetesinden dört kişinin hapis cezalarına çarptırılmalarıyla sona erdi. Bu tarihten sonra katillleri azmettiren Charles Manson’un ve katillerin hiçbir şekilde affedilmemesi için Tate ailesi tüm yaşamını adadı.

Christopher Jones, Sharon’un 9 Ağustos 1969’da cinayete kurban gitmesinin ardından duygusal yıkıma uğradı. “Ruhsal çöküş” teşhisi konulan Christopher Jones oyunculuk kariyerine son vererek inzivaya çekildi.

Roman Polanski yaşamının en güzel anlarının Sharon Tate’le geçirdiği yıllar olduğunu açıkladı ve Tate’in ölmeden önce okuduğu roman olan “Tess”i dünyanın en iyi filmlerinden birine dönüştürmekle kalmadı, üç OSCAR ödülü kazanan filmi Tate’e adadı.

Sharon Tate cinayeti özel güvenlik şirketlerinin altın çağını başlattı

1969’da Tate ve arkadaşlarının, 1980’de Beatles üyesi John Lennon’ın öldürülmesi ve 1981’de film yıldızı Jodie Foster’a fena halde kafayı takmış bir adamın Amerika Başkanı Ronald Reagan’ı öldürmeye kalkışması gibi şok etkisi uyandıran olaylar zinciri, çok para kazanan, çok ünlü ve çok medyatik kişileri, özel güvenlik şirketleriyle  korunma anlaşmaları yapmaya yöneltecekti.

Sharon Tate’i hatırlarken

Bugüne kadar, Brienne De Beau, Tina Martin, Whitney Dylan ve Leila Johnson çeşitli filmlerde talihsiz Sharon Tate’i canlandırdı.

Sharon Tate’in kullandığı giysileri için favori rengi açık kahverengiydi.

Sharon Tate’in kuvvetli parfümlere ve makyaj malzemelerine karşı alerjisi vardı.

Sharon Tate kaderciydi

Sharon Tate’in belleklerde yer eden kimi açıklamaları da şöyle:

“Aşkın dolu dolu olması gerekir. İnsanın bütünlenmesini sağlar. Herşeyi daha hafif ve eğlenceli yapar. Güzellik gördüğünüz bir şeydir, aşk ise hissettiğiniz…”

“Gerçek olan her şeyde bir miktar çirkinlik vardır. Çiçek bile solduğu zaman çirkindir. Bir kuş avlanırken; okyanus kabardığı zaman çirkindir.”

“Hayatımın akışına kaderim karar verir. Başıma gelen hiçbir şeyi asla planlamadım.”

“Seksilik bana bakan kişinin gözlerindedir. Seksiliğin olması gerektiğini düşünüyorum. Kesinlikle… Benim seksapelim çok belirgin değildir. En azından bence…”

JERZY KOSINSKI

Polonya vatandaşı 6.000.000 insan Almanya’nın, Sovyetler Birliği’nin işgal faaliyetlerinde ve Holocaust sırasında 1939-1945 arasında hayatını kaybetti…Bunların 3.000.000’u Yahudi asıllıydı…Bir siyasetçi, ne kadar vasatsa, ne kadar cahilse ve ne kadar ortalamanın altında bir zekaya sahipse o kadar çok yükselir ve medya,toplum tarafından yükseltilir fikrini savunan “Being There” (1970) adlı romanın yazarı Jerzy Kosinski Holocaust’tan kurtulan Polonyalı Yahudilerden biriydi…Kendisine ve ailesine Katolik Papaz “Katoliktir” belgesi,nüfus cüzdanı düzenlemişti…

Kosinski Warren Beatty’nin yönetmen dalında Oscar kazandığı ve Başkan Ronald Reagan’ın Beyaz Saray’da davetlilerine gösterdiği “Reds”(1981) filminde Stalin tarafından 1936’da idam edilen Sovyetler Birliği Komünist Partisi yöneticilerinden Grigory Zinoviev rolünü üstlendi…

Kosinski Charles Manson çetesinin 1969’da Sharon Tate ve arkadaşlarını katlettiği davete katılmayı başaramamıştı (!)

Kosinski’nin senaryosunu yazdığı “Being There” (1979) filminde Warren Beatty’nin ablası Shirley MacLaine baş kadın oyuncu rolündeydi…”Being There”deki oyunculuğuyla Melvyn Douglas Oscar kazanırken bu filmdeki rolüyle Peter Sellers Oscar’a aday gösterilmişti…

Kosinski dünyanın saygın, en ünlü romancılarından biriydi...Ancak Holocaust anıları (1939-1945) Holocaust döneminde yaşadıklarını beyninden silmeyi başaramayarak 3 Mayıs 1991'de kendini öldürdü…