Avukat Alperen Sunulu, evlilikteki yükümlülüklerin ihlali durumunda bazı hakların ihlal edilebileceğini vurgulayarak, “Evlilik, tarafların hayatlarını birleştirmesini güven ilişkisine dayalı olarak gerçekleştiren bir hukuki kurumdur. Taraflar, resmi makamlar önünde iyi ve kötü günlerde bir arada bulunma taahhüdünde bulunur. Yargıtay'ın 2020 tarihli kararında, yerel mahkeme tarafından ret edilen manevi tazminat talebinin bozulmasına karar verildi.
Doğum yapan eşin yanında olmayan diğer eş tam kusurlu kabul edildi ve bu durum manevi tazminatı gündeme getirdi. Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinin 2. fıkrası, manevi tazminata ilişkin hususları düzenler. Bu maddeye göre, davranış, kusur ve kişilik hakları gibi unsurların değerlendirilmesi gerekmektedir” diyor.
Sunulu, doğumda eşin yanında olmamanın kişilik haklarını zedeleyebileceğini belirterek, “Davranışın kusurlu olması ve diğer eşin kişilik haklarının bu nedenle zedelenmiş olması gerekiyor. Bu unsurları değerlendirerek ilerlememiz gerekiyor” diyor.
Eşin doğumda bulunmamasının kişilik haklarını zedeleyebileceğini söyleyen Sunulu, “Evlilik birliği, eşler arasında birbirlerine belirli yükümlülükler getirir, bu da bir arada yaşama, birbirine yardımcı olma gibi hususları içerir. Eğer eşler bu yükümlülüklere uymazsa, özellikle sadakat yükümlülüğünü ihlal ederlerse ve bu durum karşı tarafın zarar görmesine neden olursa, kişilik hakkı zedelenir. Kişilik hakkı, kişinin toplum içindeki saygınlığını temin eden değerlerin tümüdür” diyor.
Sunulu, eşin doğumda bulunmamasının manevi tazminat hakkını doğurabileceğini belirterek, “Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinin 2. fıkrasına göre kusurlu olan eş, bu kusuru nedeniyle diğer eşin kişilik haklarının zedelenmesine yol açtıysa, bu durumda manevi tazminat talebinde bulunma hakkı doğar. Hakim, sosyolojik ve ekonomik değerlendirmeler yaparak belirli bir miktar manevi tazminata hükmedebilir” diyor.