Sağ Dikey Reklam Alanı Genişlik: 160px Yükseklik: 600px
Antalya Haberleri
Antalya
PARÇALI BULUTLU
26°
Akdeniz Gerçek Gündem Nereye baksam acı, Nereden baksam acı… (3)

Nereye baksam acı, Nereden baksam acı… (3)

Varyanttan tırmanıyorum. Aklımda ne var? Dün ailesinin olanakları ile deniz olmayan Malatya, Maraş, Diyarbakır gibi illerden Antalya’ya tatile gelen çocukların karşılığında Antalya’da olduğu halde denizi göremeyen çocuklar. Evet deprem gerçek, coğrafya kader,  paylaşım güzel. O deniz gören çocuklar için, Antalya’da denizi görmeyen çocukların aileleri yardım elini uzatıyor. Sahi “tüm çocukları eşit büyütme şansımız yok değil mi?

5 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Nereye baksam acı,  Nereden baksam acı… (3)

FALEZ ÇATLAKLARINDAKİ OTLAR

Gözüme, falezlerde yarılan kayaların arasından hayata ‘merhaba’ diyen bitkiler,  çiçekler takılıyor. Bir kez daha savruluyorum güneydoğu bölgesine. Tüm canlılığı ile, yemyeşil rengiyle güneşi selamlayan bu bitkiler, yıkıntıların altından hayata yeniden merhaba diyen çocukları hatırlatıyor. Yetmedi halâ giden canları; sanki hayata tutunduruyormuşum gibi,  geri getirmesem bile düşenleri kaldırıyormuşum gibi bir şeyler yapmak istiyordum. Yakınlarım bu kez deprem bölgesine gitmemi istemediler. Hem şeker, hem tansiyon hastasıyım. Buna kronik  bel fıtığım da eklenince onlarda haklı tabii.

ÖRNEKKÖY’DE DUVARA TOSLAYAN HAYATLAR

Evde duramıyorum. Çevremdeki bir çok kişi işini gücünü bıraktı, yardım toplama derdinde. Kahve keyfi ne ki, suyu bile zor içiyorlar. Bu kez rota Örnekköy. Örnekköy sahiline gittim, orada dalgaların kayalara vurmasını fotoğraflamak istedim. Su gibi akıp giden hayatların, fay oynaşması ile savruluşunu. Bir süre durdum burada. Sivri uçlu kayalar elime batarken incinmeye utandım. Kayaların arasındaki yarıklara dolup boşalan deniz dalgalarını izledim. Kimi büyük, kimi küçük dalgayla gelen sular, kayalara çarpıyor, hayava savruluyor, hareketli sularda yeniden kayboluyordu.

Su gibi ömrün olsun” der miyiz? Evet, su gibi ömürler, beklemedikleri bir dalga ile kayalara çarpıp havaya savruluyor, sonra da geldiği sularda kayboluyordu. Tıpkı şimdi canımızı yakan kayıpların 3 gün sonra rakam olarak kalacağı, adlarının unutulup gideceği gerçeği gibi.  Hava gayet temiz fi, kayalıktaydım, kum, toz yoktu, gözümden şakağıma yaşlar iniyordu. Bir kış günindisi için güzel yerdi  Örnekköy sahili, sakin sohbetler olurdu, keyfli sofralar kurulan masalarda. Açık olan bir mekanın denizin dibine kadar uzanmış masalarından birine oturdum. Kahve bile içemeyeceğimi düşünürken elime su şişemi aldım, baktım, baktım, yerine bıraktım. Halâ ağladığımı fark ettim. Yapabileceğim hiç mi bir şey yoktu. Yürüdüm durağa doğru, bir şarkı tutturamadım. Dua okudum.

KARBEYAZDIR ÖLÜM

Burada bitirecektik ama olmadı….

1996 yılında babam rahmetli olduktan sonra zaman içinde acının ve hasretin derinleştiğini hissetmiştim. Hani “bağrım yanıyor, ciğerim yanıyor” gibi tabirler vardır ya, öyle bir derinlik vardı. Son depremin de ben de böyle bir etkisi oldu. Hiçbir şey yapmıyor muyum? tabii ki yapıyorum. Tabii ki yemek yiyorum, tabii ki kahve içiyorum, tabii ki sohbet ediyorum, tabii ki gülümsüyorum. Zaten ağzı dolu dolu kahkaha atan birisi olmadığımı bilen bilir.  Ama bu sefer öyle olmadı. Her şeye bir hüzün çöktü, her şeye bir acı kıvam geldi. Empati deniyor ya hani, kendini onların yerine koymak.

Tam yazıyı noktaladım, redakteyi bitirdim, fotoğrafları arıyorum arşivde… kardeşim Turan Şahin aradı. Epeydir görüşemiyorduk. Kendisi 1 hafta boyunca deprem bölgesine yardım için ciddi anlamda zaman harcamıştı.

-          Abi hadi yaylaya gidelim….

-          Ne zaman?

-          Şimdi..

-          Giyiniyorum…..

Çıktık yola, markete uğradık, akşam ve sabah için yiyecek bişeyler alıp yola vurduk. Ama en önemlisi olan suyu unutmuşuz. Bu havada ne işimiz var? Malum orada Turan'ın evi var. Kışın arada bir gidip bakmak gerekiyor. Hırsızlık olayı falan olabiliyor, tedbir yetersiz gelip su sayaçları patlayabiliyor.

Hani Larâ'ya kaçtım, Konyaaltı'na kaçtım, açık ufuklara nefes verdim ya, yetmedi. Yaylayı bu kadar hızlı kabullenmem ondan oldu. Sağolsun eşim havva hanım da “sana iyi gelir, normal değilsin” dedi.  Yaylaya vardık, halâ kar,  buz vardı. Neresi mi? Korkuteli Kızılcadağ Çığlık yaylası. Tabii buz gibi bir hava.  O akşam yardım kampanyasının olduğu geceydi, saat gece 01.30'a kadar filan onu izleyip yattık.

Sabah erken kalktım her zamanki gibi. “Şöyle bir dolaşayım” dedim. Sabah güneşi tepenin ardından anca yükseliyor. Çığlık ve Karaköy’de böyle bir sorunum var, gündoğumu bölgesindeki tepeler, açıyı daraltıyor. O saatte tam tepenin üzerinden kendini gösterdi ve ben bir kez daha sarsıldım. O keyfli kar fotoğrafı hayalleri uçup gitti. Ben bir kez daha kendimi deprem bölgesinde buldum.

HER BİRİ SAMANYOLUNDA BİR YILDIZ

Eğik ışıkta kar birikintilerinin üstü samanyolu gibi parlıyordu. Sanki o ışıltının her birisi , deprem bölgesinde kar altında kalan insanların, canların yüzeye yansımalarıydı. Çok garip hissettim kendimi. Eve dönüp fotoğraf makinemi aldım, çünkü telefonum bu  fotoğrafları çekmek için yetmedi. Birkaç fotoğraftan sonra vizörde bir sorun hissettim, görmekte zorlanıyordum. Makinayı boynuma astım ve gözlüğümü çıkardığım, camı kirlendi diye düşündüm. Öyle değilmiş, ağlıyormuşum. Belki sabahın ayazıydı falan filan ama ağladığımın farkında değildim.  Kompozisyona devam ettim, bilen bilir, en iyi fotoğrafı aramaya hep devam ederim. Bu arada dilime bir dize düştü. “Nereye baksam sen, nereden baksam sen…”

Yazıyı uzattım. Fotoğrafları seçtim. Begüm kızım ile bir kez daha görüştüm. Acı nasıl paylaşılır bilmiyorum. Benim içim yandığında kimsenin hiçbir şekilde azaltamadığını da bilirim. Hala zorlanıyorum. O bölgede yaşayan tanıdıklarımdan, oralı olup Antalya’da yaşayanlardan iletişime geçemediklerim var, geçtiklerim var.  Bana göre tesellisi de zor, çünkü bu acının tarifi yok. son cümleyi söyleyeceksek Gönül isterdi ki 1999 depreminden gerçekten ders alınsın. Evet yerkürenin gerçeği değişmezdi ama, acının boyutu değişebilirdi. Burdan bakınca güzel yurduma; Nereye baksam acı, nereden baksam acı.

FAY (2)FAY (25)FAY (18)FAY (13)FAY (7)

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
“Çocuklar sahipsiz değil”

“Çocuklar sahipsiz değil”