Sağ Dikey Reklam Alanı Genişlik: 160px Yükseklik: 600px
Antalya Haberleri
Antalya
PARÇALI BULUTLU
26°
Akdeniz Gerçek Gündem 2023 Yılında Dünyanın En İkonik Yemek Mekanları! İşte Türkiye’den 6 Restoran

2023 Yılında Dünyanın En İkonik Yemek Mekanları! İşte Türkiye’den 6 Restoran

Taste Atlas, gastronomi dünyasının zirvesini belirleyen “Dünyanın En İkonik Yemek Mekanları” listesini her yıl güncelliyor. 2023 yılında da bu geleneği sürdüren Taste Atlas, listesini açıkladı. Bu yılın listesinde, Viyana, Napoli ve Münih’teki köklü mekanlar öne çıkarken, Türkiye’den de 6 restoran listeye girmeyi başardı.

9 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
2023 Yılında Dünyanın En İkonik Yemek Mekanları! İşte Türkiye’den 6 Restoran
KAYNAK: Haber Merkezi

Taste Atlas, gastronomi dünyasının zirvesini belirleyen “Dünyanın En İkonik Yemek Mekanları” listesini her yıl güncelliyor. 2023 yılında da bu geleneği sürdüren Taste Atlas, listesini açıkladı. Bu yılın listesinde, Viyana, Napoli ve Münih’teki köklü mekanlar öne çıkarken, Türkiye’den de 6 restoran listeye girmeyi başardı.

Zirvedeki Mekanlar

Bu yılın birincisi, 1905 yılından bu yana Viyana’nın lezzet haritasını belirleyen Figlmüller oldu. Tarih kokan sokaklarında misafirlerini ağırlayan bu mekan, geleneksel lezzetleriyle bir kez daha zirveye taşındı.

Listenin ikinci sırasında, Napoli’nin taş fırın pizzasının efsanesi olan 1870 yapımı L’Antica Pizzeria da Michele yer alıyor.

Üçüncü sıradaysa Bavyera’nın lezzet simgelerinden Hofbräuhaus München bulunuyor; 1589’dan beri misafirlerine eşsiz bir bira deneyimi sunuyor.

Türkiye’den Listeye Giren Restoranlar

Öte yandan, bu prestijli listede 6 Türk restoranı da yer alıyor. Türkiye’nin gastronomi alanındaki başarısını gösteren bu gelişme, ülkemizin lezzetlerinin dünya çapında tanınmasına katkı sağlıyor. Türkiye’den listeye giren restoranların detaylarına haberimizden ulaşabilirsiniz.

İmam Çağdaş Kebap ve Baklava Salonu: Gaziantep'in Bir Lezzet Efsanesi

İmam Çağdaş'ın tarihi 1887 yılına uzanır. Halep'ten gelen Hacı Hüseyin Efendi (Çağdaş), kentin 34. esnafı olarak Maarif'te bir dükkan açar. Gaziantep Kalesi'nin yerleşim alanı olarak ihtiyaca cevap vermemesi üzerine çevrede birçok han yapılır, ve kentin ilk çarşısı olan Uzun Çarşı kentin merkezi olur. 1898 yılında Hacı Hüseyin Efendi, Uzun Çarşı'ya taşınır. İşleri devralan ve müesseseye ismini veren İmam Usta, 1964 yılına kadar lezzet geleneğini sürdürür. İmam Usta'dan sonra oğlu Talat Çağdaş bayrağı devralır, ve bugün asırlık aile şirketini, babası İmam Usta'nın titizliği ile birlikte sürdürür.

Gaziantep'in efsanevi lezzetlerini tatmayan neredeyse yok gibidir. İmam Çağdaş'ın köklü tarihini ve özgün lezzetlerini deneyenler, bu mekanın kendine özgü lezzetleriyle diğerlerinden ayrıldığını söylerler. İşe yeni başlamış gibi taze bir heyecan ve lezzet üretme mutluluğunu taşıyan Talat Çağdaş ve oğlu Burhan Çağdaş, öğleye kadar önlüklerini giyer, baklavaya şerbet verir, sonra da müşterileriyle ilgilenir, sohbet ederler.

Gaziantep'te bir fenomen haline gelen İmam Çağdaş'ın duvarında asılı olan "Kebaplarımız koyun etindendir" levhası, mekanın farklılığını ve gururunu vurgular. Aynı zamanda koca bir baklava imalathanesi olan İmam Çağdaş'tan her gün Türkiye'nin dört bir yanına gönderilen üç kiloluk baklava tepsileri, hala bu lezzeti unutamayan müşterilere özel bir hizmettir. Bu müşteriler arasında Cumhurbaşkanları, ünlü siyasetçiler, yabancı büyükelçiler, sanatçılar, yazarlar da bulunmaktadır.

İmam Çağdaş'ın baklava lezzeti, sınır ötesine Almanya ve ABD'ye de ulaşır. Ancak dış talep, Gaziantep'ten yurt dışına sefer yapılmadığı için karşılanamaz. Küba lideri Fidel Castro bile milletvekillerinin gezisi sırasında Çağdaş'ın ürünlerinden tatma imkanı bulur. Kültür Bakanlığı'nın isteği ile Kuveyt ve Bahreyn’de açılan fuarlara katılır ve büyük ilgi görürler.

İmam Çağdaş, 1870 yılında kurulan en eski aile şirketleri arasında yer alarak Türkiye'nin gurur kaynaklarından biridir. Bu süre zarfında kültüre uygun bir pazarda yer almanın yanı sıra, İmam Usta'nın oğlu Talat Çağdaş'ın "Kebap ve baklava geleneğinde kaliteden ödün vermemek işin esasıdır. Babamın bir sözü vardı: ‘Bir insanın aklını, gözünü kandırabilirsin, ama ağzını asla'" sözleri, İmam Çağdaş'ın başarısının sırlarını açıklar.


Cemal Usta Kebap: Bir Lezzet Mirası ve Yarım Yüzyıllık Geleneğin İzinde

Cemal Usta Kebap, 1964 yılında dönemin Bakanı Ihsan Sabri Cağlayangil'in manevi desteği ile Eski Garaj'da Cemal Çalışır (Cemal Usta) tarafından kuruldu. İlk olarak kardeşi Cemil Çalışır ile birlikte işe başlayan Cemal Usta, yarım asrı aşkın bir süre boyunca Bursa kebabı geleneğini sürdürdü. Cemal Usta'nın kardeşi gibi, o da geçtiğimiz yıllarda aramızdan ayrıldı; ancak bu eşsiz lezzet mirası, çocukları, yeğenleri ve kardeşi tarafından devralındı, ve günümüzde de yaşatılmaya devam ediyor.

Mekân, ilk şubesini 2008 yılında Kozyatağı'nda açarak, İstanbul'daki lezzetseverlere Bursa kebabı deneyimini sunma kararı aldı. 1964'ten bu yana müşterilere sunulan bu özel lezzeti, şube sayısını artırarak daha geniş kitlelere ulaştırmayı hedefledi.

Cemal Usta Kebap, yarım asırdan fazla bir süredir sadece Bursa kebabı sunmaktadır ve mönüsünde başka bir kebap çeşidi bulunmamaktadır. Bu sadelik ve uzmanlık, lezzetin özüne odaklanmayı ve kaliteyi korumayı amaçlamaktadır. Mekânlarında alkollü içecekler bulunmamakta, ancak soft içecekler sunulmaktadır. Şubelerinde araç parkı veya Park-Vale servisi gibi olanaklar müşterilere konforlu bir deneyim sunmayı amaçlamaktadır.

Cemal Usta Kebap, 1964 yılından bu yana yakaladığı eşsiz lezzeti mütevazi bir mekanda sunmaktan gurur duymaktadır. Ancak zamanın gereksinimleri ve hizmet ağının genişlemesiyle birlikte, müşterilere daha keyifli ortamlar sunabilmek adına sürekli bir gelişim süreci yaşamaktadır. Yarım yüzyılı aşkın bir süredir süregelen bu lezzet mirası, Cemal Usta'nın ailesi tarafından özenle korunarak gelecek nesillere taşınmaktadır.


7 Mehmet: Lezzetin Serüveni ve Yaratıcılığın Zirvesi

Hikayemiz, titiz ve disiplinli kişiliğiyle tanınan Usta Hacı Hasan'ın bir gün yaşanan saç çılgınlığı ile başlar. Sinirlenen usta, tüm elemanları hizaya çeker ve cezayı keser. Ertesi gün, tüm çalışanlar saçları ustura ile kazınmış halde lokantaya gelir. Cezadan nasibini alan Mehmet'in saçları kesilince, küçük yaşlarda geçirdiği trafik kazasında kalan "V" harfi ortaya çıkar. Eski Türkçe'de yedi anlamına gelen bu işaret, ustanın dikkatini çeker ve ona isminin önünden bir daha silinmeyecek olan "7 Mehmet" lakabını takar. Böylece 7 Mehmet serüveni başlar.

Belediye İş Hanı'nda küçük bir çorbacı olarak kendi iş yerini açan Mehmet, taktik olarak çarşı esnafına askı ile çorba servisi yapar. İkinci gün bu servisi kaldırır ve dükkanda müşterileri beklemeye başlar. Küçük dükkan, tereyağlı çorbaların tadını alan esnafın ilgisiyle dolup taşar. Bu küçük dükkanda 7 Mehmet'in çorbalarının dumanı 1940'lı yıllarda tütmeye başlar.

Bugün, 7 Mehmet restoranı 3. nesil temsilcisi, şef Mehmet Akdağ ile devam ediyor. Atadan kalma teknikleri, zanaati ve yeni teknikleri harmanlayarak Akdeniz'in yerel lezzetlerini ve geleneksel Türk mutfağını yeniden yorumluyor. Mehmet Akdağ'ın yerel üreticilerle olan yakın ilişkisi, iş birliği ve yaratıcı dehası sayesinde yiyecek israfı önleniyor. Sürdürülebilirliği destekleyen Mehmet Akdağ, "Yemekler insanları değil, insanlar yemekleri beklemeli" ilkesini benimseyerek doğayı koruma misyonunu sürdürüyor.

7 Mehmet, lezzetin serüvenini ve yaratıcılığın zirvesini bir araya getirerek, misafirlerine unutulmaz bir deneyim sunmaya devam ediyor.

Tarihi Sultanahmet Köftecisi: 100 Yıldan Fazla Bir Geleneğin Lezzeti

Tarihi Sultanahmet Köftecisi, Türk mutfağı lezzetinin dünyaya yayılmasında önemli bir role sahip olan köklü bir markadır. Hikayesi 1920 yılında İstanbul'da başlayan bu lezzet yolculuğu, Mehmet Seracettin Efendi'nin Turan Kebapçısı adlı küçük bir dükkanda özenle hazırlanan mangalda pişirilen köftelerle halka sunulmasıyla başladı. O günden bu yana, Tarihi Sultanahmet Köftecisi, Türk mutfağının gurur verici bir temsilcisi haline geldi.

Meşhur Halk Kebapçısı adıyla 1944 yılında yoluna devam eden işletme, Selim ve İsmail Tezçakın kardeşlerin çabalarıyla 1964 yılında Tarihi Sultanahmet Köftecisi'nin merkezi haline geldi. Dostane hizmet anlayışı ve benzersiz köfte lezzetiyle büyüyen işletme, 1976 yılında adına Sultanahmet’i ekleyerek, bir dünya mirası haline geldi: Sultanahmet Meşhur Halk Köftecisi.

Marka, zamanla sınırları aşarak, 4. Nesil Tezçakın Ailesi'nin ileri görüşlülüğü ile markalaşma sürecini birleştirerek Bakü'de ilk yurt dışı şubesini açtı. 2016 yılında ise Avrupa ve Amerika'ya Türk lezzetini taşıma kararı alındı. Nesilden nesile büyüyerek, Türkiye genelinde ve yurt dışında birçok şubesiyle köfte lezzetini insanlarla buluşturan Tarihi Sultanahmet Köftecisi, 100 yılı aşan asırlık tarihiyle Yüzyıllık Markalar Derneği'ne adını yazdırmış ilk köfte markası olarak gurur duymaktadır. Aile kavramından aldığı güçle, 4 kuşaktır ustalık süzgecinden geçerek İstanbul'un klasiklerinden biri haline gelen Tarihi Sultanahmet Köftecisi, köfte lezzetiyle yıllardır insanların damaklarında unutulmaz izler bırakmaya devam ediyor.

Çiya: Mutfakta Bir Yolculuk

Çiya, mütevazi bir kebapçı dükkânından yola çıkarak, heves, araştırma ve sevgiyle örülen bir yemekler dünyasına uzanan bir serüveni simgeliyor. Adıyla yüksek dağ başlarını ve dağ çiçeklerini çağrıştıran Çiya, Eskiden sadece iyi bir kebap ve lahmacun için gidilen bir yerken, şimdi Çiya markası altında bir sofra kültürü doğurmuş durumda.

Çiya'nın serüveninde öne çıkan üç farklı mekan, her biri kendi özelinde zengin bir lezzet mirası sunuyor. Kadıköy Balıkçılar Çarşısı'nda yer alan bu mekanlar, Çiya'nın bilgeliği, mutfak anlayışı ve yaratıcılığıyla şekilleniyor. Mekanın sahipleri, yemek mühendisleri Zeynep Hanım ve Musa Bey, Mezopotamya'dan Osmanlı'ya, Balkanlar'dan Kafkasya'ya; Asya'dan Arap Yarımadası'na kadar uzanan geniş bir coğrafyadaki lezzetleri harmanlayarak benzersiz bir mutfak deneyimi sunuyor.

Çiya, sadece bir yemek mekanı olmanın ötesinde bir araştırma ve uygulama merkezi olarak da öne çıkıyor. Bu mekanlar, sadece lezzetleri sunmakla kalmayıp, aynı zamanda kültürel bir köprü kurarak farklı coğrafyaların mutfak mirasını zenginleştiriyor. Çiya, yemekseverlere sadece bir yemek değil, bir mutfakta unutulmaz bir yolculuk vaat ediyor.

Hacı Abdullah Lokantası: Bir Ahilik Teşkilatı Geleneği

Hacı Abdullah Lokantası, asırlık bir tarihe sahip olan ve Osmanlı-Türk Mutfağı'nın bütün özelliklerini taşıyan köklü bir kuruluştur. 1888 yılında "Abdullah Efendi" adıyla Karaköy Rıhtımı'nda bir lokanta olarak açılan mekan, Sultan II.Abdülhamit Han tarafından verilen işletme ruhsatı ile hizmet vermeye başlar.

Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde açılan lokanta, zamanla ünlü misafirlerini ağırlayan bir mekan haline gelir. 1915 yılında "Abdullah Efendi Lokantası" ismiyle Beyoğlu'na taşınır. İstiklal Caddesi üzerinde bulunan Rumeli Han'ın zemin katında uzun yıllar hizmet verir. 1940 yılında ise aynı geleneği devam ettirerek Sadri Alışık Sokağı'na taşınır ve "Hacı Salih" ismini alır.

1958 yılında şu anki bulunduğu konuma taşınan lokanta, kalitesinden ödün vermeden Osmanlı-Türk Mutfağı'nın tüm özelliklerini sürdürmeye devam eder. Adını veren Hacı Salih, geleneği devam ettirmek üzere yetiştirdiği çıraklarına işletmeyi devreder. Bu devir sonucunda, 1983 yılında bir tevafuk sonucu "Hacı Abdullah" ismine rücu eder.

Hacı Abdullah Lokantası, Sultan II.Abdülhamit Han'ın resmi müsaadesi ile açılan ve günümüze kadar aynı tadı muhafaza eden bir lokantadır. Gelenek, günümüzde unutulmaya yüz tutan Ahilik Teşkilatı'nın bir vesikası olarak yaşamaya devam eder. Geçmişin atmosferinde buluşmak isteyen konuklarını ağırlamaktan gurur duyar.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Mehmet Şimşek'ten Müjde! Muhasebe Zorunluluğu 2026’ya Kadar Kaldırılacak

Mehmet Şimşek'ten Müjde! Muhasebe Zorunluluğu 2026’ya Kadar Kaldırılacak