Eskinin onurla, heyecanla, şevkle yapılan mesleği, maalesef ya iktidar şakşakçılığıyla kolay kazanç elde etme ya da mesleğini icra ettiğin için darbe yeme ile karşı karşıya. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne adım attığımdan günden beri (22 yıldır) yaptığım gazetecilik mesleğimi maalesef son dönemde adeta direnerek icra ediyorum, az sayıdaki onurlu ve ilkeli meslektaşlarımla…


    Ne yasa kaldı ne yönetmelik. İlk zamanlarda kamu kurumlarınca uygulanan mobbing vardı. Ardından soruşturmalar, davalar geldi. Ardından zaten zorlu yollardan geçilerek alınan basın kartlarımıza dokunuldu…


Komisyonlarda bekletmeler, başvuruların defalarca yeniden alınması, gerekçesiz bekletmeler, alınamayan cevaplar cabası. Düşünün Türkiye genelinde yüzlerce gerçek gazeteci sarı basın kartı taşıyamıyor, bu durumdan dolayı. Ama belki çok daha fazla ‘gazeteci’ sıfatı taşımayanın da cebinde kartı var…


    Konuyu maalesef ne gazeteciler ne de gazeteci milletvekilleri enikonu işledi. Bir baskı ve sindirme politikasıdır aldı başını gidiyor. Doğru ve ilkeli yayıncılık adreslerinde ya patronların ya çalışanların kartlarına dokunuldu. Gazetemiz sahibi Ahmet Başkaya da kartına dokunulanlardan. Yargı mücadelemiz sürüyor…


    E, tabii bu devirde sen misin ilkeli yayıncılık için tırmalayan, para harcayan, boyun eğmeden bir kurumu -milyonlarca Liralık mülklerini satarak- yaşatan, yaşatmaya devam eden….

Aslında kolayı varken üstelik…


    Havadan milyonlar kazanmayı tercih etmeyip bedel ödeyen çok sayıda patron ya da ilkeli yayıncılık için yüzünü mesleğine dönen gazeteci maalesef yıllardır, aylardır kartsız. Kartlarına el konulmuş da diyebiliriz…


    Şimdi yaşanılan hukuksuzluğa kılıf denilebilecek bir hazırlık yapıldığı iddia ediliyor. Meslek örgütleri son yönetmelik değişikliğini inceliyor. Hukukçuların da inceleyeceğini düşünüyorum. Bir cahil vatandaş olarak söyleyeyim düzenleme tek adamlığın yeni hali…


    Muğlak ifadelerle herkesin kartına müdahalenin önü açılıyor…


    Diyeceksiniz ki ‘Nedir ki sarı basın kartı? Ki artık sarı bile değil’.

    Sizin için bir plastik kart olabilir ama bizim için mücadelenin, onurlu gazeteciliğin, direnişin simgesidir…


    Şimdi o da elimizden alınmak isteniyor…


    Bugün buna kayıtsız kalınırsa ki kalınmamalıdır. Yarın kimsenin, hiçbir meslek örgütünün konuşmasının da anlamı kalmayacak…


    Bu arada konu sadece basını ilgilendirmiyor dememe gerek yok sanıyorum. Özgür basın, demokrasinin olmazsa olmazıysa gerisini siz düşünün…


    Toplumun topyekûn bu düzenlemeye karşı birlik olup yanlıştan dönüşün sağlanması için yargı mücadelesini başlatması gerektiğini düşünüyorum…

    Gazeteci örgütleri, barolar ve muhalefet de başı çekmeli…

    Çekmezlerse hep birlikte kaybedeceğiz…