Aklını başına toplamayan ve de ilişki ağının ne olduğunu bilemediğimiz birileri Antalya'nın 7 arıklarını rant uğruna peyder pey kapatarak; dünyanın en güzel kentini bir rezalet şehrine dönüştürdüler.
Son günlerde Antalya'nın acınacak ve tahrik eden halini görmeyen yoktur. İnsanlar boz bulanık sellere, sarı çamurlara kapılarak can veriyor.
Geçmişlerdeki beyler, adını bilmediğimiz yapıcılar, size müteahhit bile diyemiyoruz.
İçiniz çok mu rahat şimdi......
Yazıktır yazık yazık......
Bu kent ve milyonlar bunu hak etmedi. Dosyalara atılan kirli imzalar, çizilen lekeli planlar bu şehri bu hale getirdi.
Suların doğal akış yollarını engellediniz, kanalları dereleri kapatıp binalar yaparak sattınız. Kenti sular bastı, yollar caddeler denize döndü, insan ölümleri gündeme geldi. Milyarlarca ekonomik kayıp oluştu. Felaketin ayak sesleri kulaklarımızı sağır ediyor. Ne yapacaksınız bu felaket projelerinden kazandığınız paraları, milyonların göz yaşlarını dindirebilir mi o paralar !!! O doğal dereleri yeniden açarak, felakete sebep olan o sellerin önüne geçebilmeye gücünüz yetiyor mu şimdi!
Ey milletim, bizim de sorumlu olduğumuz önemi işler var. Ortak akılda buluşmak, liyakata sahip kişileri ve kimlikleri fark ederek işin başına onları getirmeye çalışalım. Gerektiğinde sivil itaatsizlik görevimizi tam yapalım. Can sizin canınız, mal sizin malınız ve bu şehir sizin şehriniz. Sağlıklı ellere, sağlıklı beyinlere emanet edelim bu şehri.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ne demişti!
'BU ŞEHİR ŞÜPHESİZ DÜNYANIN EN GÜZEL YERDİRİ' demişti değil mi, pek zamanın siyaset adamları, eli kalem tutan birileri bu şehri ne hale getirdi, gördük değil mi?
Kamu yararını gözetmeyi milli bir terbiyenin sonucu olarak görerek bu kentin sorunlarına düşüncel katkıda bulunmak üzere elinde sağlıklı raporlarla, bilimsel anlam ifade eden önerilerle, gönüllülük esasına dayalı yapıcı bir davranış içinde belediyelerimizin kapılarını çalan bir teknokrat, yahut sıradan bir vatandaş hayal edelim.
Kapılar açılır mı dersiniz, asla.....
Halkıyla dayanışma kabiliyetini kaybetmiş, ortak akla sırt dönmüş, halkını ve halkıyla dirsek temasına geçme eğiliminden uzaklaşmış," her şeyi ben bilirim" mantığının getirdiği cehalet taassubuna gömülmüş zihniyetler ülkeleri ve kentleri yönetemezler. Kentler siyaset ve rantiyeci zihniyetlerle değil, bilim ve teknikle, mühendislik normlarına uyarak, çıkarcı zihniyetten uzaklaşarak, uzun dönemli projeleri yaşama geçirmek suretiyle yönetilir.
Antalya’nın son resmi, geçmişteki yöneticilerin suratına indirilen bir Osmanlı tokadı gibiydi. Doğa 'AHINI' asla bırakmaz İnsan oğlu bu manzarayı hak etmedi. Bu iğrenç sonuç, bu lekeli manzara, çamur karışmış, boz bulanık seller, ANTALYA'nın kaderi değildir.
Pek merak ediyorum, geçmişte kentin planlarına imza atan mimarlar, mühendisler, şehircilik uzmanları ve her kademedeki sorumlu muhteremler; bu manzarayı gördükten sonra ne düşündüler, ne dediler acaba.....
Sanırım birçoğu 'Burası Türkiye ' diyerek bir kere daha bu masum ülkenin günahına girmemişlerdir.
EY BELDİYE BAŞKANLARI EY MÜTEAHHİTLER!
Murat Yıldırım
Yorumlar