“Böbürlenme
padişahım, senden büyük Allah var”
Çok anlamlı bir söz..
Özellikle de koltuk sahipleri için önemsenecek bir söz..
Kişi ne kadar mütevazi olursa o derecede saygınlık
kazanır, sevilir, desteklenir..
Tersine davranış içine girenler, çevresindekiler başta
olmak üzere herkese tepeden bakanlar, küçümseyenler, hor görenler kaybederler..
‘Kişi ne yaparsa
kendine yapar’ der eskiler..
Yani iyilik yapan iyilik, kötülük yapan kötülük bulur.
Bunları niçin mi yazdım ?
Bursa’nın Gürsu İlçesi Belediye Başkanı Mustafa Işık’ın
eyleminden çok etkilendiğim için..
Gürsu Belediye
Başkanı Mustafa Işık, daha önce hiç yapılmayan bir uygulamaya imza atarak,
makam odasını belediye binasının bulunduğu 14 dönümlük ilçe meydanına taşıdı.
Başkan Işık, "Sabah mesaisine bahçede başlıyoruz.
Buraya gelen vatandaşlarımızın dertleri ile dertlenip, gönül belediyeciliğini
buradan sürdürüyoruz” diyor..
Uygulamadan son derece memnun olan Gürsulular ise, "Her makam sahibi bunu yapamaz, başkanı
kutluyoruz. Burada millet ile konuşuyor, bu büyük bir insanlık göstergesidir”
sözleriyle başkanlarını kutluyorlar.
Şeffaf ve hesap verilebilir belediyecilik açısından
önemli bir uygulama bu..
Benzerleri elbette var..
Belediyeye bisikletle
gitmek için Mercedes marka makam aracının arkasına aparat taktıran İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, bu
akımın bir başka öncüsü oldu..
Rize'nin Çayeli İlçesi Belediye Başkanı İsmail Hakkı
Çiftçi'nin dolmuşla işe giderken çekilen fotoğrafı sosyal medyayı salladı.
Bir de belediye
başkanlarının makam odasının kapısını söktürme modası var..
Kuşkusuz bu modanın
öncülerinden birisi Serik eski Belediye Başkanı Mehmet Habalı..
1999-2004 yıllarında Serik Belediye Başkanlığı yapan
Mehmet Habalı, seçim kampanyasında
verdiği sözü yerine getirip, göreve başladığı ilk gün makam odasının kapısını
söktürmüştü..
Bu harika uygulamalar elbette
kamuoyunda sempati ile karşılanıyor..
Erişilmez olan belediye
başkanlarına da anlamlı birer mesaj bunlar..
Son örnek iki kez İstanbul Belediye Başkanlığı
seçimini kazanarak adını dünyaya duyuran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Ekrem İmamoğlu’nun tramvay yolculuğu..
İstenir mi pekala oluyor..
Belediye başkanlarının
halkın içinde olması, şeffaf yönetim anlayışıyla hareket etmesi pozitif bir
hava yaratıyor..
Gelelim Antalya’ya..
31 Mart seçimlerinin mürekkebi henüz kuramadığı için
şu anda görevde olan belediye başkalarına belirli bir zaman tanımak gerektiğini
düşünenlerdenim..
Ancak önceki dönemlerde
Antalya’da yukarıdaki örneklerini benimseyen belediye başkanlarına
rastlamadığımızı da söylemek gerekli..
Seçim kampanyalarında halkla içi içe görüntüler veren,
“sizden biriyim’ mesajlarıyla şeffaf bir yönetim modeli uygulayacağını söyleyen
belediye başkanları, koltuğu oturunca kendilerini halktan soyutlamaya, sırça köşkte
yaşıyormuş gibi davranışlar sergilediler..
Son model çakarlı makam
otomobilleri kullandıkları gibi, koruma
ordusu, eskortlar eşliğinde ‘küçük
dağları ben yarattım’ edasıyla
hareket ettiler, yeniden seçilenlerin bir bölümü aynı havayı sürdürüyor.
Ulaşılmaz olan başkanlar,
en yakınlarını bile saatlerde özel kalemlerde beklemekten keyif alan bir
yapıdalar..
En önemli,en acil
durumlarda bile telefonlarına ya korumalar, ya da özel kalem görevlileri yanıt veriyor..
Bu başkanlar, seçimi kaybettiklerinde, ya da yeniden
aday gösterilmelerine rağmen kaybedince halkın arasına girmekte sıkıntı
yaşıyorlar.
Doğal olarak
yalnızlaşıyorlar, ilgi ve destek görmüyorlar, ‘sudan çıkmış balık’ misali şaşaalı başkanlık günleriyle avunmaya
çalışıyorlar..
Dahası belediye başkanlığı
dönemlerinde gözde olanlar, koltuğu
kaybedince Antalya sokaklarında selam verecek kişi de bulamıyorlar..