İki kelam edip, bir kutlama cümlesi ile sözü bitirmek
varken, uzun uzun bir yazı yazıp, hem kendini hem de bir kaç okuyanın canını
sıkmanın alemi yok ama, başka bir şey de yapmak istemiyorum.
Okullar açılacak, ilki, ortası, Lisesi ile birlikte. Tabi,
Feninden, Anadolusuna, İmam Hatibi, Koleji, Meslek okulları ile birlikte, Özelinden
Devlet okullarına kadar. Eğitimin gerekliliği herkesçe su götürmez bir
kabuldür. Yoksul köylü, bu sefil hayattan oğlu-kızı kurtulsun diye; Dar gelirli
şehirli, kasabalı aman bir diploma alsında, bir eş dost bulur, devlet-mevlet
bir kapıda iş bulur, çalıştırırız diye beklentilerin içinde olduğu; Hali vakti
yerinde, eğitimli, yut içini, dışını bilenlerin ise;
Bir kısmı "başkasına verir talkımı, kendisi yutar
salkımı" örneği, ahaliye din-iman İmam Hatip derken, kendi oğlu, kızı için
yurt içinden, yurt dışından özel kolejler arar durduğu yeni bir döneme daha
giriyoruz. Ahali açısından durum bu da, peki Devlet ne yapar. İşin kötüsü,
"DEVLET'te ne yapacağını şaşırdı. Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse
bıyık. Birisi geliyor, yok efendim Dünya ile boy ölçüşmek için Laik Eğitim
şart. Bir diğeri geliyor, bu dünya için milli ve manevi değerleri olan
Öteki dünya için imanlı şahsiyetler yetiştirmek için,
İmamlı, Hatipli, İmamlı eğitim şart deyiveriyor.
Hele bir de Hükümeti, Devlet yapıp, kendisinden
başkalarını görmezlikten gelme hali yok mu, çık çıkabilirsen işin içinden. 700
yıllık Osmanlının, 500 yılı Hilafet/Halifelik ile geçti, gelip tıkandığı yer
Mondros ve Sevr. 100'üncü yılına seneler kalan Türkiye Cumhuriyetinin, ilk 15
yılı Atatürklü Laik Cumhuriyet ekonomiden siyasete kadar kurumlarını oluştursun
diye çabalar ile geçti.
Atatürk'ten sonraki bir 10 yılı da, içten içe Laik-Sosyal
Devletçiler ile, Liberal, İslamcı ve Kapitalist sisteme selam çakanların
mücadelesi ile geçti. Sonra darbeler. 1960'lılar, sen ABD Emperyalizmi için
Kore'de Anadolu'nun yiğitlerini kırdıramazsın, ülke ekonomisini uluslararası
tekellere ve devletlere peşkeş çekemezsin; iktidarının devamı için özgürlükleri
kısıtlayamazsın diyemedikleri için, "don-toman" davları ile çarşafa
dolaştılar.
--1970'liler ve 1980'lerde de, halkın sosyal bilinci,
yerli ve yabancı sermaye ve hakim sınıfların istemediği kadar açık ve
özgürlükçü olunca, sağ-sol, sol-sağ, çatışma-matışma, ölüm-mölüm deyip
"Bizim oğlanlar başardı" noktasına kadar götürdüler. Bir ülkeyi
soymak, işgal etmek istiyor isen, önce ulusal birliği bozmak, direnci kırman
gerek. Bu da eğitim ile olur.
1950'lilere kadar Köy Enstüleri başta olmak üzere,
sağlık, tarım, hayvancılık, sanayi dallarında eğitim veren orta okul ve lise
düzeyi okullar açıldı. Sonra, doğu ve güney doğuda Ağalar, büyük şehirler ve
sanayi bölgelerinde, işbirlikçi yeni yetme türedi sanayici, tüccar bu toplumsal
aydınlanmadan rahatsız olup, 2017'lerde, üniversite profesörlerine, isimlerinin
önünde ki unvandan da utanmayan profesörlere, cehaletin ne kadar muhterem bir
şey olduğunun anonsunu yaptırdılar. Dünya küçülmüştür. Bu küçücük Dünya'da,
medeniyetin kuruluğu, yeşerdiği ve ticaret yollarının üstünde bir yerde olan Türkiye'nin
yönetimi, Türklere bırakılmayacak kadar önemlidir. O yüzden, eğitimden tutun
da, inanca, gıdadan tutunda, sosyal yaşama kadar her şeyin bozulması gerek.
--"Onların oğlanlarnın" 12 Eylül 1980'lerde
bile "başaramadıkları" eğitimin bozulma süreci, daha sonra hızla
sürmüş ve daha sonra başarmışlar ve başarmaya da devam ediyorlar.
--Hem de, Okullarını, eğitim sistemini, gıdanı,
hayvancılığını, tarımını, sanayini, sosyal yaşamını-ahlakını bile bozarak.
--Ey yoksul halkım, bütün bunların hepsi, senin din-iman
diye temiz duygular ile siyasi olarak beslediğin iktidarlarca oldu. Biliyor
musun.
--Taşrada, gece kondu'da yaşayan kızın, oğlun neden evden
kaçtı biliyor musun.
--Senin dünyadan haberdar olayım diye aldığın TV
sayesinde, evine giren yok evlenme, yok karışık kuruşuk evde yaşama programları
sayesinde, oğlunun, kızın eğitilmesine izin verdiğin TV' kanalların ve programların;
yok imamhatipti, yok Anadolu yok Fen'li diye bozulmasına izin verdiğin eğitim
sistemimiz sayesinde. Bu gün gelinen ve yaşanan olaylar bir sonuçtur.
--Bu İktidarca atanan ve görevden alınan Talim ve Terbiye
Kurulu Başkanı, yeni Mili Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, "Başka bir rekabet
var. Başka bir bilim ve teknoloji var dünyada. Bizim kıyameti koparmamız lazım
eğitimde. "Bir şey yapmak lazım"ın ötesinde kıyameti koparmamız
lazım" diyor.
--Hem de 16 yıllık bir hükümetin, 17'ci yılının Bakanı
olarak.
--Neden?
--Hükümet de, ilgiler de, bilgiler de gördü ki, eğitimin
bu kadar bozulduğu bir dönemde, gelecekten umut beklemek olası değil.
--Sistemin bozulmasına bilinçli ya da bilinçsiz katkı
koyanlar, çocukları yurt içi ve yurt dışında ki okudukları okullar, aldıkları
eğitim ile DÜNYA VATANDAŞI olmuşken ve onlar bu kadar feveran edip bağırır
iken,
--Sen ne yapıyorsun
--Eyyy Halkım!...
---Eyy muhalefet?
--Evet "eğitim şart". Ama önce evlerde
ahlak/etik eğitimi vererek. iki yüzlülüğün kötü bir şey olduğunu öğreterek ve
yaşamımızda, çocuklarımız örnek olarak!..
--Evet, "eğitim şart", çocuklarımızın bir
meslek edinmeleri için değil, iyi bir insan olmaları, iyi bir yurttaş olmaları
içim.
Yeni EĞİTİM ve ÖĞRETİM YILI VELİLERE, öğrencilerine bu
bilinci vermeleri için, HAYIRLI ve UĞURLU OLSUN. ÇOCUKLAR, YENİ EĞİTİM ve
ÖĞRETİM YILINIZDA HEPİNİZE BAŞARILAR DİLİYORUM!..