TEPEGÖZ: Dede Korkut masallarının insanüstü bir varlığıdır. Basat’ınTepegöz’ü öldürmesi hikayesinin birinci sınıf kahramanlarından biridir. Bir Oğuz çobanının işlediği günah sonucu(sf.94), ‘oğlunun başına zeval’ olarak gelen Tepegöz acayip, bir korkunç mahlûktur. En kabadayı insanı (Basat’ı) pabucunun içine koyacak kadar büyük boylu bir varlıktır(sf.98). Günde 60 adamla, 500 koyun yer(sf.95). Hikayelerin sonunda isyan edecek olan Uruz Koca’nın çobanı yüzünden dünyaya geldiği için en çok derdini o çekmiştir. Tepegöz’ün Peri anası: “Oğul sana ok batmasın, tenini kılıç kesmesin.”diye parmağına yüzük geçirdiği için de(sf.95) “Oğuz Tepegöz elinde zebun oldu(sf.96)”.Çocukluğunda Uruz Koca’nın evinde beleniyordu. “…bir dadı geldi. Emciğini ağzına verdi bir sordu olanca südünü aldı; iki sordu kanını aldı; üç sordu canını aldı. Birkaç dadı getirdiler, helak etti. “Ok attılar batmadı, kılıç vurdular kesmedi, mızrak dürttüler ilmedi, çoban çocuk kalmadı yedi(sf.96)… Nihayet dağa çıkıp harami olan Tepegöz ‘gözünden başka yerde et olmadığı için’(sf.98), orasından kurban gitti. Basat’ın kurnazlığıyla öldürüldü. Ölmeden önce söylediği şu sözler gerçeği kavramış insanların en sonraki duyduğu pişmanlığı belirtesi bakımından düşündürücüdür: “…Yanağı kızarmış yiğitçikleri çok yemişim, yiğitlikleri tutmuş olacak gözüm seni. Lanetleri tutmuş olacak gözüm seni…Gözümgözüm ey gözüm, yalnız gözüm(sf.102)…”

BAZEN maddi menfaatler, kıskançlıklar yüzünden: “Ağam, paşam!”  diye pohpohladıkları beylere bağda dolamaya kalkan; Kırk Erler, Kırk Yoldaşlar var ki bunlar daima maiyette gezerler, bağlı bulundukları kişiye her yönden yardım ederler; fakat herhangi bir şeyden kuşkulanmaya görsünler yapamayacakları kötülük yoktur. Hatunların, Bey hanımlarının Kırk İnce Kızı’na karşılık olan bu kırk erkek -kızlar gibi- hep iyi, vefakar değildirler. Dirse Han Oğlu Boğaç Han hikayesinde elle tutulur, gözle görülür kötülüğü işleyen Dirse Han’ın kırk yoldaşı ‘namert’leşiverir. Artık hikayeci tarafından Kırk Namert diye anılan bu insancıklar, dinleyicilerin yahut okuyucuların da gözlerinden düşer, ondan ona ‘kov’ götüren en aşağılık bir zümre olur(sf.11). 18.Sayfada bir daha baş kaldıramamak şartıyla Boğaç Han tarafından ezilirler. Diğer hikâyelerde, hep genç Oğuz Beylerinin emrinde gördüğümüz Kırk Yiğitler, beyleri yoluna, yiğitlik yoluna can komuş, baş komuş yiğitlerdir. Hiçbir namertlik yapmazlar. Beyleri de kendileri için (yani kendilerini düşman elinden kurtarmak için) gerdeğe bile girmemeye ant içen yiğitlerdir. Onların bu davranışıyla o kırklar daima borçlu kalmak durumunda, sadık olmak mecburiyetindedirler. Beylerinin nazarında kendileri de o kadar emin (kendisine inanılan) kimselerdir ki, oğlunu ‘şu suçu var, öldür’ deseler sözleri tutulur, maznun oğlun ifadesi bile alınmaz(birinci hikâye: (sf.13).

 

İKİ NİSAN gazetesi VAN (sayı659) (14. 12. 1959)