Demokrasinin en güzel işlediği rejim, Cumhuriyettir.
Dünyada Birleşmiş Milletlere kayıtlı 193 ülke var. Türkiye Cumhuriyeti ile beraber bu ülkelerin 135 tanesinde rejim cumhuriyet.
Bu durumda cumhuriyet rejiminin en fazla kabul görmüş yönetim şekli olduğu gerçeği aşikâr. Ne var ki cumhuriyetlerin çeşitleri var. Dünyada cumhuriyetle yönetilen devletler, türlü şekillerde karşımıza çıkıyor. Bir kısım ülkelerde bütün idare, tek bir insanın elinde toplanmış. Adına MUTLAKIYET İDARESİ denmiş. Bir kısım ülkelerde de idare, bir kişinin elinde değil küçük bir topluluğun elinde toplanmış, adına OLİGARŞİ deniyor.
Bazı ülkelerde ise idare, bir kişinin ya da bir topluluğun elinde değil, o ülkenin sınırları içinde bulunan bütün vatandaşların elindedir. HALKIN, HALK TARAFINDAN, HALK İÇİN İDARESİ diye özetlenen bu idare şeklinin adı demokrasidir. Halk, kanun yapmak iradesini doğrudan doğruya seçtiği bir temsilî hükümete de verebilir.
Devlet Başkanının millet tarafından belirli süreler için seçildiği devlet şekline CUMHURİYET deniyor. Bir başka cumhuriyet modeli de, MEŞRUTİYET. Milletin oyu ile meydana gelmiş bir Millet Meclisi ve bu Meclisin kontrolü altında bulunan bir hükümet ve idare mekanizması olmasına karşılık, devlet başkanlığı, ‘KRAL’ tarafından temsil edilmektedir. Kralın yetkileri ve vazifeleri, kısıntılar içindedir ve devleti yönetme yetkisi, Meclis'le bu Meclisin kontrolü altında bulunan Bakanlar Kurulunda toplanmıştır. Bazen Cumhuriyetlerde yürütme yetkisi, halk tarafından seçilmiş olan başkan ya da diktatör gibi bir lidere bırakılmış olabiliyor.
Sayısız çeşitlilik gösteren cumhuriyet yönetimleri, ilk çağlardan beri var.
Türkiye Cumhuriyeti, adı üstünde Cumhuriyet rejimini benimsemiş olduğundan, meclis ve iktidar olacak temsili hükümet, her koşulda halk tarafından seçiliyor.
Örneklere bakınca, devletin temsilcisi Cumhurbaşkanını veya devlet başkanını, adı ne olursa olsun halk seçebiliyor. Osmanlı İmparatorluğunda 1876 anayasasıyla başlayan ve 1918 Mondros mütarekesine kadar süren ve adına Meşrutiyet dediğimiz yönetim şeklinin kullanıldığını biliyoruz.
Fakat ne acıdır ki, ikinci Meşrutiyet sonrası Osmanlı İmparatorluğu’nda parçalanma süreci başlamıştır.
Tarihçilerin değerlendirmelerine göre, yeni rejime hazırlık yapılmadığından yürütmede zorluk olmuş.
İşte tam buradan yola çıkarsak, bizdeki lider alışkanlığı yanı sıra alıştığımız demokratik yaşamı bozmadan daha huzurlu yaşamanın yolunu bulmalıyız. Atatürk, cumhuriyeti hep demokrasi ile beraber ele almıştır. O’na göre cumhuriyet, demokrasi ile yönetilen devlet biçimidir. Demokrasiye geçişin aşama aşama olmasını savunmuş ve uygulamıştır. Atatürk, Cumhuriyet ile ilgili ilkelerini; başta HALK EGEMENLİĞİ olmak üzere, TAM BAĞIMSIZLIK, ULUSAL BÜTÜNLÜK, ÇAĞDAŞLAŞMA, LAİKLİK ve BARIŞÇILIK olarak sıralamış.
Bu ilkelere genelde sadık kalınmış. Cumhuriyetimizin 79 yıllık sürecinde, iktidarlar, cumhuriyetin sütunları olarak kabul ettiğimiz YARGI, YASAMA, YÜRÜTME olarak bilinen kuvvetler ayrılığına, samimiyetle bağlı kalmak istemiş. Çoğunlukla tüm iktidarlar, seçmen tabanının istekleri doğrultusunda hareket etmişler.
Cumhuriyetimizin ilkeleri hiçbir zümrenin birbiri üzerinde üstünlük sağlamasına olanak sağlamıyor.
Atatürk’ün, Cumhuriyet ilkelerinde barış var. O zaman kimseyi ötekileştirmeden devletimizi kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır”, cümlesine uyarak, Cumhuriyetimizi ilelebet yaşatalım..
Hoşça kalın, Cumhuriyetle kalın.