Artık son zamanlarda aynı topraklarda yaşıyor, aynı suyu içiyor, aynı havayı
soluyoruz da, aynı milli his ve duyguları duymuyor ve yaşamıyoruz?. Neden!..
Belki buna sebep hepimiziz. Sen, ben o!.., Biz, siz ve onlar!..
Bu tanımlar bile eskiden basit aidiyet tanımları idi. Bizim masum tanımlarımız
idi. Ama artık çok derin ayrışmaları, kamplaşmaları tanımlar olmuş!..
Oysa şimdi, bildiklerimizin doğruluğu ve yanlışlığını değerlendirecek mihenk
taşlarımız yok. Herkesin bir doğruluk kıblesi var ve pusulaları da o yöne
ayarlı. Ama neden?
Kişisel olarak insanların bilgilerini ve düşüncelerini sorgulamak durumunda
değiliz. Ama konu ortak kutsallarımız, ortak milli/ulusal değerlerimiz olunca,
aynı hoşgörü ile konuya yaklaşamayız. Çünkü:
Taaa!.. tarihi kökleri karıştırmanın bir gereği yok şimdilik ama, en azından
bir ortak milat bulmalıyız. O da olmazsa, olmazımız olmalı. Bu gün Türkiye
Cumhuriyeti Devletinde yaşıyor isek, peki bu Devlet ne?. Nereden geldi, nereye
gidiyor ve Biz kimiz?
Osmanlı Devleti/İmparatorluğu, bu devletin kökü. Bunda herkes hemfikir. Ama
neden ise yaşananalar gün gibi ortada iken, neden ise herkes "kendi
hikayesi"ni, kendi yazıyor.
Kimisi;
Ne kurtuluş savaşı ya kardeşim,
Kimisi:
Çanakkale'de evliyalar, enbiyalar savaştı,
Kimisi de hızını alamayıp:
Keşke savaşı Yunanlılar kazansaydı diyecek kadar, kanı bozuk olabiliyor artık
bu ülkede.
Bütün bunların sebebi EĞİTİM
SİSTEMİMİZ.
Neden mi?. Kendinize, etrafınıza bir bakın, köklü, eğitim sistemi oturmuş ilk,
orta okul ve liseler dışında ki okullardan dün de, bu gün de mezun olanalar, ya
öğretmen yokluğundan ya da eğitim müfredatının ha bire değiştirilmesinden,
düzenli ve sağlıklı bir bilgi birikimine sahip olamamışlardır. daha sonra da,
okuma özürlü oluşumuzdan, bilgi vermesi gereken Tv, gazete ve eğitimcilerin
ilgi ve alakaları uçkur ve safsatayı aşamaması yüzünden toplu bir cehalet devri
yaşamaktayız.
Yahu, şu sınırları içinde yaşadığımız bu topraklar üzerinde ki Devlet nedir?.
Nasıl kurulmuştur. Ne bedeller ödenmiştir diyen kaç kişi var ya?. Okulların o
ya da bu olması önemli değil, ne öğretip ne öğretmedikleri önemli.
Devletin ekmeği kursaklarında, bu yoksul halkın vergileri ile ihtişam yaşayan
anlı, şanlı akademisyenler, hocalar ha bire, bu devlete küfür yetiştirmekle
meşguller. İnsaf, edep yahu.
30 Ekim 1918'de MONDROS ATEŞKES
ANLAŞMASI, Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalandı. Bu anlaşma
ile Osmanlı Devleti fiilen bitirilmiş ve işgallere dayanak yapılmıştır.
Bu arada, Atatürk Samsuna çıkmış, Ulusal kurtuluş savaşı örgütlenmiş, Amasya
Kurtuluş için isyan genelgesi yayımlanmış, Erzurum, Siva kongreleri toplanmış,
TBMM açılmış, Başkomutanlık Meydan Muharebesi kazanılmış ve bazı kanlarının
tahlil ettirilmesi gerekenleri keşke kazansalardı dedikleri;
Yunan askeri 9 EYLÜL 1922'de İzmir'de denize dökülmüştür.
20 Kasım 1922'de başlayan LOZAN ANTLAŞMA görüşmeleri,
24 Temmuz 1923'de tamamlanarak, imzalanmıştır.
29 EKİM 1923'de de TBMM, Cumhuriyeti İlan etmiştir.
Hala neyi tartışıyor; Hala neden
ayrışıyoruz ya. Bütün dünyanın bildiği ve kabul ettiğini iki satılmış, sütü
bozuk hainin sözlerine inanıyoruz ya?.
Anadolu'da bir söz vardır,
"el üstünden sultanım, devler olsun kurbanım!.."
Ya Allah aşkına görmüyor musunuz,
bu hainler bizim devleri kurban ederek ziyafet veriyorlar. Siz de bedava
diyerek yiyorsunuz. Ne zaman ahıra bakacaksınız devler var mı diye?
ABD'nin önemli bir dış işleri
danışmanı:
"Türkiye, artık bir araya gelmeyecek kadar ayrıştı" diyerek her şeyi
biliyor, görüyor da, siz nereye bakıyorsunuz Allah aşkına!..
Tek
birleştirici noktamız, CUMHURİYET bile olsa yetmiyor mu?
YAŞASIN TÜRKİYE CUMHURİYETİ!..
Yaşasın, Atatürk Cumhuriyeti!..