Rusların ‘Antalya Domatesi’ni almayışına kızıyoruz da neden bu hale geldiğimizi sorgulamıyoruz.

Araştırmacı gazeteciliğin önemli isimlerinden Yusuf Yavuz, “Giydiğimiz donun pamuğu bile Afrika’dan” sözleriyle tarıma vurulan darbeyi işaret etmeye çalışıyor.

Gerçek şu ki 1990’lı yıllara kadar dünyanın en kaliteli pamuğunu Antalya üretiyordu.

İlginçtir o yıllarda Antalya pamuğunu havada kapan Yunanistan, şimdi bize pamuk satıyor..

Bir zamanlar tarımda kendine yeten ülke konumuna olan Türkiye’de üretim alanları hızla düşerken, pamuk üreten çiftçi sayısı azalınca çareyi ithalatta bulduk.

Kuşkusuz Antalya pamuğunun piyasadan çekilmesinde kısa adı ANTBİRLİK olan Antalya Pamuk ve Narenciye Satış Kooperatifleri Birliği’nin payı var.

En önemli ve en çok atağa sahip olan ANTBİRLİK, diğer birliklerde olduğu gibi siyasi iktidarların çiftliğine dönüştürüldü.

Önceleri adı Antalya Pamuk Satış Kooperatifleri Birliği iken etkisizleşmeye başladığında bünyesine narenciye üreticileri alınarak yaşatılmaya çalışıldı.

ANTBİRLİK’in yönetimine iktidara yakın isimler getirildi, Genel Müdürler ise siyasi otoritenin işaret ettiği isimlerden oluştu.

Hal böyle olunca birlik, giderek kan kaybetmeye, kuruluş amacından uzaklaşmaya başladı..

Kadrolar şişirildi, pek çok kamu kurum ve kuruluşunda olduğu gibi işten anlamayan, mesai yapmayan, ter dökmeden para kazananların barındırıldığı bir yapıya büründürüldü.

Bırakın Antalya pamuğunun kalitesini artırma çalışmalarına, pamuk üreticisinin teknik ve girdilerle desteklenmesine iç mücadele,kısır çekişmelerin öne çıktığı bir birlik oldu..

Bugün gelinen noktada ANTBİRLİK güven duyulmayan, bazı yolsuzluk iddiaları ile çalkalanan, mülklerini satan bir üretici kurumu haline geldi.

Antalyalılar pamuğa ‘beyaz altın’ adını vermişti..

Çünkü iyi kazandırıyordu pamuk..

Hasat mevsiminde pamuk alım istasyonlarının önünde uzun kuyruklar oluşuyor, üretici pamuğunu teslim etmek için traktör ve kamyonların üzerinde günlerce konaklıyordu..

Yani Antalya’nın dünyaca ünlü pamuğunun rekolte ve kalite olarak azalmasında binlerce üretici ortağı olan ANTBİRLİK birince derece kusurlu ve suçlu..

Sadece pamukta değil diğer tarım ürünlerinde de üretim alanları azaldı, tarım alanlarının yerini beton kaleler aldı..

Tarım ülkesi olarak bilinen Türkiye ve ülkenin yaş sebze ve meyve ambarı konumundaki Antalya’da pazar tezgahlarını bile ithal ürünler süslüyor.

Pekala bu duruma nasıl geldik ?

Tarımda dışa bağımlı olmanın, ithal tarım ürünü modasının öncüsü ANAP Genel Başkanı olduğu dönemde Turgut Özal’dır..

Özal, sıkça geldiği Antalya gezilerinin birinde hem de yerli muzun en önemli üretim bölgesi olan Alanya’da ‘Çikita muz ithal edelim’ mesajı verdi..

Özal, bunu söyler de ithalatçılar durur mu ?

Hemen Afrika’ya koştular..

Işık hızında ithalat bağlantıları yaptılar..

Alanya muzu tarlada ve tezgahta kaldı, pazarlarda, manavlarda, marketlerde çikita muz boy göstermeye başladı..

Biz çikita muz modası başladı ki sormayın gitsin..

Hatta sanatçı Ajdar ‘ çikita muz’ şarkısını yaptı, klibini bile çekti..

Türkiye Ziraatçılar Derneği(TZD)Genel Başkanı İbrahim Yetkin, Türkiye’nin 126 133 değişik meyve ve sebzeyi ithal ettiğini söylüyor.

İbrahim Yetkin, “ Marul, sivri biber, taze ve kuru soğanı bile ithal ediyoruz, bunu anlamakta güçlü çekiyorum” diyor..

Türkiye İstatistik Kurumunun(TÜİK)verilerine göre sağ iktidarların yanlış tarım politikaları en önemi ihraç ürünlerinin üretimlerinin büyük oranda kayba uğradı.

Tarım sektörü bitmek noktasına gelmeden önce ihraç ürünlerimiz olan kayısı, zerdali, turunç, zeytin, kızılcık, elma,yenidünya, portakal, kestane, üzüm,mandalina, şeftali, iğde, erik, üzüm ve armut en çok üretim kaybına uğrayanlar arasında..

Çikita muzla başlayan ithal modası bugün öyle bir noktaya geldi ki Çin malları hayatımızın her alanında var.

Telefondan tutun da, ağaçtan yapılan çay kaşığına kadar her şey Çin malı..

Tarımın başkenti olarak da bilinen Antalya’da pazar tezgahlarının favorisi ithal ürünler..