Tarihe sahip çıkmak, tarihi mirası yaşatmak, ayağa kaldırmak
ve gelecek nesillere aktarmak büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle iyi niyetle
yapılan tüm girişimler için yetkilileri ve emek verenleri kutluyorum. Ancak bunu yaparken şuna da dikkat etmek
lazım; Oldu mu?
Hem restorasyon hem de restorasyon sonrası kullanım
amaçlarıyla maalesef son yıllarda bu konuda büyük bir tartışma sürmekte. Görünen o ki pekçoğunda da haklılık payı
yüksek…
Aspendos Antik
Tiyatrosu’na banyo, mutfak ya da hamam mermeri bir benzeri bir mermer
kaplamak olmamıştı…
Selçuklu dönemine ait Alaaddin Camisi’nin 800 yıllık taç
kapısının restorasyon işlemleri sırasında sökülerek yerine yeni kapı konulması
da olmadı…
1,5 asırdır külahı
yandığı için Kesik Minare denilen yapıya külah takıp, camiye çevirmek ve
hizmete açmak fikri de olmadı…
İster kızın, ister darılın, ister ‘Ağzı olan konuşuyor’
deyin olmadı. Tarihçi, arkeolog olmadan da görülebilen şeyler var…
Elbette temizlensin, Kesik Minare. Kimse çöplüğe dönmesine
kimse razı değil, zaten. Ama müze olması
gerekir mi gerekmez mi tartışmadan, kamuoyunun bu talebi dinlenmeden cami yapıp
hizmete açmak ancak ideolojik bir girişimdir…
Daha Kesik Minare’nin yankıları kalkmadan gazeteci arkadaşımız Mehmet Çınar’ın Side
Antik Tiyatrosu haberiyle sarsıldım…
Yok artık, pes artık, olmaz bu kadar…
Haberimizde de okuyacağınız gibi antik tiyatroya bebek
bakımı, tuvalet ve mescit ihtiyacı için iki prefabrik kondurulmuş…
Ahşap kaplı…
Su ve kanalizasyon için metrelerce boru döşenmiş, tarihin
üzerinden…
Tuvalet ihtiyacı olabilir. Ama hangi akıl antik tiyatroya
bunu koyar bilemiyorum. Yakın ve uygun bir alan mutlaka vardır…
Hem tarihe saygı hem
de geleceğe taşımak adına yapılan, ciddi turizm geliri sağlayan restorasyon
çalışmalarının bence enikonu tartışılmadan hayata geçmemesi lazım…
Çünkü maalesef
dünyaya rezil oluyoruz…
Kaş yaparken, göz
çıkarmaya gerek yok…
Bir de her işe
ideolojik bakmayalım lütfen…
Antik tiyatroya
mescid nasıl bir ihtiyaçtır?
Lütfen aklımızla
dalga geçmeyin…