Sen varsın,

Ben varım

(Anasını satayım.)*

Biz yokuz!

Cemal Süreyya.

Bizim gibi misafir makale yazarları çok makbul insanlar değildir. Hele tarihi anlatıyor ve bugün ile kıyas yapıyorsanız pek de ilgi çekmez. Genel geçer konular daha ilgi çeker, makalenize şöyle bir cümle ile başlarsanız okuma oranı haliyle artar:

 ‘Efem, beni dün sayın belediye başkanım aradı, Saffet az daha sabret, dedi!’

 Güncel olayları okumak, izlemek, hamburger yemek gibidir. Elbette sakıncalı değildir, ve hatta gereklidir. Ne var ki günlük hadiselerin kökü geçmiştedir.

ATSO seçimlerini yaz!

Türban konusunda CHP nin atağını yorumla!

Sansür yasasına ne diyorsun, duyalım!

Diyenler sağ olsunlar ama o konularda gereği kadar yazan çizen var.

Şimdi, etrafa bakıyoruz da bir şey sizlerin de dikkatini çekmiştir sanırım:

 Avrupa, yaşlı kıtada giderek sağ politikacılar öne çıkıyor, politikacı sağ, ama politikası sağcı mı?

Öyle ya tamam kitapta bir ütopya olarak kalsa da insanlar arasında tam bir eşitliği savunan Komünizm veya onun biraz daha sulandırılmış hali Sosyalizm özlenmiyor da, okumuş yazmış, eğitim düzeyi yüksek Avrupalı insanlar neden Faşizme bu kadar teşne…

Fark etmişinizdir ki aslan Sosyal Demokratları adam yerine bile koyan yok. (Ha, ya Almanya falan diyorsanız, onlar da Sol ise, teyzem de amcam olur.)

Siyasi tarihe kısa bir bakış atarsanız Sol mahalleden Sağ mahalleye geçenlerin sayısı ibadullahtır. Aksi bir örnek varsa da, anlatan da olursa iyi olur!

Neden?

Geçen hafta ki yazımızda kendimizce belirtmiştik; çünkü insan oğlu denen ve bu güzel dünyanın kanser hücresinin tek misyonu;

Çok para kazanmak değil,

Çok çapkın olmak da değil,

Çok ünlü olmak da değil,

İstediği kadar zalim olabilmek! Başkalarına zulüm edebilmek, onları istediği gibi yoğurabilmek, ve hatta yok edebilmek.

Onun için mahalle kahvelerinde ki ilk çözüm şöyle değil mi?

‘Asacaksın bunlardan on tanesini… gör bak nasıl düzeliyor memleket!’

Uzun lafa gerek yok… insan anatomisinin güney ucunda ki kemiğin adı ne?