Malum “Kar Fotoğrafı”
hayalimiz suya düştü. Aldım bir bardak çay. “Bir bardak çay odağında yayla
oynaşmaları” yaptım. Bu arada bilmeyen varsa söyleyelim, ben kahve
tiryakisiyim.
Bir kez daha
Çığlık yaylasındayız. Evet, Döşemealtı’ndaki Çığlık köyünün yaylası. Her
zamanki gibi Turan aradı akşam, “Abi sabah 9’da yaylaya çıkıyorum. Ustalarla
gideceğiz. Bi gece kalıp ertesi akşam döneceğiz. Geliyor musun?”
“Her şeyden
önce evde kala kala stokları bitirdik, masal yazacak fotoğraf yok. Kimbilir
belki bi koyakta bi avuç kar buluruz hem” diye düşünüp her zamanki gibi
“geliyorum” dedim. Ama bişey vardı, malzeme de gidecekti, pikapın şoför mahalli
4 kişiye dardı. Hele de bu mutasyonlu virüs günlerinde. “Ben otobüsle
geliyorum. Anayoldan alırsın” dedim, anlaştık.
Taaa! 100 km
gideceksin. Hem de Korkuteli’ni aşıp, Söğüt’e ulaşmadan bu taraftaki
Kızılcadağ'a, oradan da tepenin ardındaki Çığlık Yaylası’na, biz Antalyalılar
için sihirli dünya ortamı “kar”ı Osmankalfalar’ın dağında göreceksin. Yani
benim balkondan Saklıkent’i gördüğüm gibi. Eeee bu da bizim nasibimiz.
Oturup
ağlamak tabii ki yakışmaz. Turan ve ustalar, ilk gün monte edilecek yeni
konteynerin zemini hazırladılar, bi nevi subasman yaptılar. Ben onlara yemek
hazırlayıp işime baktım, yani bu masalın fotoğraflarını çektim.
Malum “Kar
Fotoğrafı” hayalimiz suya düştü. Aldım bir bardak çay. “Bir bardak çay odağında
yayla oynaşmaları” yaptım. Bu arada bilmeyen varsa söyleyelim, ben kahve tiryakisiyim.
Yola çıkarken fitre kahvemi alamadım. Çünkü frenc preslerim nazara geldi. Bir
haftada 3 tanesi pert oldu. Ama biliyorum ki Turan’ın yayla evinde Türk Kahvesi
var.
Yani
sayfadaki 1 tek kahve fotoğrafı (o da duble) beni temsil ediyor. Ben sabah kahvemi
mutfak penceremden yaptığım gibi uzak kar yamaçlarına bakarak yudumlarken,
konteyner geldi, birkaç saat içinde şirin bir odacık haline geldi. Bu arada siz
fotoğraflara bakıp fantezi yapabilirsiniz. Çay veya kahveye takılmaya bilirisiniz.
Mangal, saç kavurma, bi tencere tarhana gibi düşler kurabilirsiniz. Değerli
büyüğüm Şaban Dede gibi kuzu çevirme hayali kurup benim gibi çingene tavuğuna
talim de edebilirsiniz.
Şimdi manzara
fotoğrafıysa mevzu, hele şöyle geniş ufuklu bir fotoğrafsa, bulut kurtarıcıdır.
Ama ben taaa yaylaya gittim, kar yok tamam da bulut ta yok. Neyse ki akşam
saati ufuk kızardı da durumu kurtardık. Ertesi sabah ta semayı hareketlendiren
bulutlar birkaç fotoğrafa katkı koydu.
Sizi bilmem
ama ben soğuk iklimi severim. Sahili de, yaylayı da insan kalabalığında değil,
doğanın içinde severim. Hadi gene iyisiniz. Yazın cirit atıp firil firil sefa
sürdüğününüz yaylalar hakkında bilgi sahibi oldunuz. Seviliyorsunuz.