Aşık Sefai’nin çok beğendiğim bir şiiri vardır.
Bayraksızlar.
Şiir şöyle konuşur:
Bayraksızlar bayraksızlar
Yere düşse bayrak sızlar
Nerden bilsin kıymetini
Soysuz sopsuz bayraksızlar
Çok derindir mesela bu şiirin anlamı.
Şu ana kadar milli benlik ile yaşamayı bilememiş gruplara göre pek bir anlamı yoktur.
Bayrağın.
Bayrağın ne kıymetini, ne geçmişini ne de geleceğini düşünür bu bayraksızlar.
Hiçbir zaman kendini bir yere ait hissedememiş kişiler nerden bilsin bayrağın kıymetini.
Naçizane Aşık Sefai’nin düşüncesine emek yönünden bir katkı yapmak isterim.
Günümüz Türkiye’sinde ise şöyle olabilir:
Emeksizler emeksizler
Yere düşse emek sızlar
Nerden bilsin kıymetini
Soysuz sopsuz emeksizler
Bunu neden böyle söylediğimi de açıkça belirteyim.
Türkiye Cumhuriyeti’ni ileriye taşıyan emekçilerin halini ve patronların yeryüzünde yaşadığı cennet beni bu şahane şiirde ufak dokunuşlar yapmaya itti.
Emeğin değerini bilmeyen, servetlerini alın terlerine değil yüzsüzlüklerine ve düşüklükleri sebebiyle sağlayan emeksizler ne bilecek mesela?
Otobüsle eve-işe giden, ay sonunu getiremeyen, haftada 45 saatten fazla çalışan, mesaisini alamayan, özlük haklarından mahrum bırakılan, tüm hakları gasp edilmiş, tüm hayatı çalışarak geçen, haftada 1 gün izin bile çok görülen, gelecek hayali kuramayan, köşeye sıkışmış, tüm benliğini resmen sermayeye teslim etmiş emekçinin halinden ne anlasın emeksiz.
Dünya ile ortak bir yerde buluşacağını sanan, her konuda, her olayda, her çıkışta, her inişte bulunan veya bulunmak isteyen, her yere aitmiş gibi davranıp hiçbir yere ait olmayan bayraksızlar ve emeksizler nerden bilsin bayrağın ve emeğin değerini.