Ayhan Işık öldüğünde en pahalı Türk film yıldızıydı.Bu ünvanını kaybetmemek istiyordu.Kadınlar kendisini el üstünde tutsun istiyordu.Yaşlanma,gözden düşme ve çirkinleşme korkusu kendisini yakıp kavuruyordu.Estetik & güzelleşme & daima genç & yakışıklı kalma uğruna operasyonlar & ameliyatlar geçirdi.Ameliyattan sonra İstanbul Etiler'deki evinin balkonuna kızgın Haziran güneşi altına çıktı ve güneş affetmedi.Ayhan Işık aşırı sıcağın etkisiyle beyin kanaması geçirerek vefat etti.

Bu vesileyle Ayhan Işık’ı hatırlamak ve hatırlatmak istedik… Türk sinemasının yakışıklı kralı Ayhan Işık 16 Haziran 1979 Cumartesi günü öldüğünde sadece ve sadece elli yaşındaydı…

Türkan Şoray “Sinemam ve Ben” adlı kitabında beraber yedi film çevirdiği Ayhan Işık’ın ölümünü şöyle anlatır:

“Yıllar sonra Ayhan Işık’ın ölüm haberi beni çok etkiledi. Nişantaşı’ndaki Güzelbahçe Hastahanesi’nin bahçesinde bekleyen çok insan vardı, herkes ağlıyordu. Ben de aralarındaydım. Acı haber beni çok sarsmıştı. Hastahaneden içeri girdim, herkes bahçede olduğu için içerde kimseler yoktu. Birden boş bir odada sedye üzerinde, üstünde beyaz örtüyle yattığını gördüm. Uzun süre donmuş kalmıştım. Hastahaneden çıktım. Bebek sahilinde bir bankta saatlerce tek başıma oturup boş boş denizi seyrettim.”

Ayhan Işık’ın ölüm nedeni olarak uyku ilâcıyla alkolü birlikte alması gösterildi. 13 Haziran 1979 Çarşamba günü bir beyin kanaması geçirmişti… İddialardan birine göre aşırı alkollü olarak kavurucu güneş ışınları altında uzun süre kalmıştı. Üstelik Ayhan Işık çok kısa süre önce, yavaş yavaş üzerine çökmekte olan yaşlılığın izlerinden kurtulabilmek amacıyla gözlerinin altındaki torbaları aldırma ameliyatı olmuştu. Bu ameliyatı geçirdikten sonra saatlerce kızgın güneş altında kalmasının ölümüne yol açtığı da iddia edilecekti.

Ayhan Işık’ın Erken Vefatına En Çok Üzülenler

Osman Seden, Ayhan Işık’ın cenazesini şöyle anlatmıştı: “Cenazesi bir hadise oldu. O kadar kalabalığı insan kolay kolay göremez. Şişli Camii’nin avlusunu dolduranların yüzde elliden fazlası cenazeyi seyretmeye gelen basit insanlardı. Yüzde elliye yakını, “filânca da oradaydı” dedirtmek için, acaba basın benim de bir resmimi çeker mi diye poz veren tufeylilerdi, bir kısmı da onu tanıyanlardı. Herkes “daha geçenlerde onunla beraberdik, daha birkaç gün önce şuradaydık, buradaydık” diyenler, bir kısmı da kendisini ne kadar yakından tanıdığını ispat etmeye çalışan budalalardı, züppelerdi. Bir an filmlerinin büyük bir kısmının prodüksiyon amirliğini yapan Yüksel Tanık’la göz göze geldik. Ağlıyordu. “Meğer yakın arkadaşı biz değilmişiz” dedi. O kalabalık içinde içten, kalbinin ta içinden kahrolan üç kişi hatırlıyorum, biri kızı Serap, diğeri çok yakın arkadaşı merhum Sadri Alışık ve bir diğeri de Feridun Karakaya (Cilalı İbo). Cenaze namazı kılındı. Hakkımızı helâl ettik. Ayhan’ı götürdüler.”

Biz burada Osman Seden’in sözlerine bir ek yapmak istiyoruz. Ayhan Işık’ın ölümüne en çok üzülenlerden biri de Belgin Doruk’tu.

Yüz Yaşına Kadar Yaşaması Beklenen Ayhan Işık Müthiş Bir Sigara İçicisiydi

Ayhan Işık bir taraftan sağlığının üzerine titrer görünen, yediğine içtiğine çok dikkat ve özen gösteren bir insandı. Bir taraftan sigaranın birini söndürmeden diğerini yakardı. İnanılmaz, müthiş bir sigara içicisiydi. En yakınındakiler kendine onun kadar iyi bakan ve onun kadar iyi beslenen ikinci bir kişi görmediklerini de söylemişlerdir.

Çolpan İlhan neredeyse asansör kullanmamasıyla, çok sağlıklı görünmesiyle ünlü Ayhan Işık için şunları söylemiştir: “Ayhan Işık’ı biz herhalde yüz yaşına kadar yaşar diye düşünürdük.” Osman Seden de aynı fikirdeydi. Ona göre de Ayhan Işık vücuduna bakmasını biliyordu.

Kardeş Gibiydiler

Ayhan Işık’la “Öldüren Şehir”, “Beraber Ölelim” ve beş adet “Küçük Hanımefendi” filmi çeviren Belgin Doruk ise Bircan Usallı Silan’a anlattığı “Acı Dolu Yıllar” adlı anılarında “O Güzelim adam (Ayhan Işık), hepimizden çok yaşayacağına inandığım adam hepimizden önce küt diye göç etti gitti… Onun ölüm anına inanamıyorum. Oysa hepimizin ne güzel bir arkadaşlığı vardı bilemezsin. Eşleriyle gerçekten aile dostluğu vardı aramızda. Her yılbaşı gecesi çoğunlukla bizim evde buluşurduk. Onun yanı sıra hafta sonu geziler, balolar, partiler hep birlikte yaşadığımız güzelliklerdi, hoşluklardı. Hepimiz kardeş gibiydik. Hepimizin derdi birimizin derdi gibiydi.”

Sadri Alışık, Gülşen Işık’a Neden Kızdı?

Belgin Doruk, Bircan Usallı Silan’a sözlerini sürdürmüştü: “Sadri, Gülşen’e neden kızmıştı biliyorsun değil mi? Ayhan ölümcül yatakta yatarken Gülşen Işık, Avrupa gezisini bölüp İstanbul’a dönmüş ve ilk işi Ayhan’a; “Kalk lan… Artistlik yapma… Domuz gibi iki gün sonra ayağa dikilirsin” demesine tanık olmuş. Belki kocasına güç vermek için söylemişti Gülşen bunları ama insanlar böyle anlarda olağanüstü duyarlı oluyorlar biliyorsun.”

Ayhan Işık’ın Ölümü Sadri Alışık’ın Hayatından On Yıl Çaldı

Çolpan İlhan’a göre Ayhan Işık’ın ölümüne çok üzülen Sadri Alışık’ın ömründen on yıl eksilmişti. Alkolle arasının çok iyi olduğuna bir uçak yolculuğunda tanık olduğumuz Sadri Alışık ise en yakın dostundan 18 ya da 19 yıl fazla yaşadı ve erken sayılabilecek bir yaşta vefat etti.

Eğitimi ve İlk Filmi

05 Mayıs 1929 Pazar günü İzmir’de dünyaya gelen Ayhan Işık, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim eğitimi gördükten sonra grafiker olarak çeşitli dergilere kapak tasarlamış ve ilân illustrasyonları yapmıştır.

“Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan” (1950) Ayhan Işık’ın ilk filmidir ve seyirciden pek ilgi görmez. Bu son derece yakışıklı adam (Clark Gable ile George Clooney’e benzeyen bir görünümü vardır) tiyatrocu ve şarkıcı kökenli oyuncuların yerini alan güzel görünümlü yeni oyuncu kuşağının ilk temsilcilerinden biridir. Bu jenerasyon oyuncuların yüz ve beden güzellikleri tek sermayeleriydi. Fotojeniktiler. Çekiciydiler. Simetriktiler. Kameraların sevdiği insanlardı.

Bir Yıldız Doğuyor

Dönemin film dergisi Yıldız “Geleceğin Oyuncuları” yarışmasıyla pek çok kişiyi Türk sinemasına kazandırmıştır. Bunlar arasında Ayhan Işık ile Belgin Doruk da vardır. Üstelik Yıldız Dergisi yöneticisi Sezai Solelli birden fazla işi aynı anda ve başarıyla yürüten, aynı zamanda Kemal Film’in yani yapımcı Osman Seden’in basın ilişkilerinden sorumlu kişidir. Yapımcı Osman Seden’e Ayhan Işık’ı “Kanun Namına” için Sezai Solelli teklif etmiştir. Bu teklifi beğenen Seden’de yönetmen Lütfi Akad’ı filmin başrolünde Ayhan Işık’ın oynaması konusunda ikna etmiştir.

Yönetmen Lütfi Akad “Kanun Namına” için ilk görüşmesinde Ayhan Işık’ın kendisinde kibar ve terbiyeli bir insan izlenimi bıraktığını söyler. Lütfi Akad ile Ayhan Işık’ın beraber ilk çalışmaları “Kanun Namına” olur. Lütfi Akad bu konuda sonradan şunları söylemiştir: “Osman Seden akıllı bir yapımcı olarak yeni bir jön lanse etmeyi düşündü. Ayhan Işık’tı onun düşündüğü kişi… Fakat öyle yaptı ki, onun etrafına en kuvvetli oyuncuları seçti: Gülistan Güzey’i, Pola Morelli’yi seçti. Settar Körmükçü, Nubar Terziyan, Muzaffer Tema, Neşe Yulaç, Talat Artemel gibi oyuncuların desteği ile yepyeni bir adamı füze gibi fırlattı. Bu düzen Osman Seden’indir… Ve çok iyi bir yapımcı, uzağı gören bir yapımcı olarak davrandı burada. Yeni, yepyeni bir oyuncunun, hiç tanınmamış bir oyuncunun etrafını kuvvetli oyuncularla destekledi.

Ayhan Işık’ın İşten Çıkarılmasından Son Anda Vazgeçildi

Yapımcılığını Osman Seden’in yönetmenliğini Lütfi Akad’ın üstlendiği “Kanun Namına” Ayhan Işık’ı en çok aranan yıldız yapmıştır. Güçlü ve isabetli öngörüleri olan yapımcı Osman Seden Ayhan Işık’la Hollywood’daki gibi uzun vadeli bir anlaşma yapar. Kısaca Ayhan Işık’a yatırım yapar. Yapar yapmasına da “Kanun Namına”nın yönetmeni Lütfi Akad, Ayhan Işık’tan istediği oyunculuğu (istediği yüz ifadelerini) filmin ilk çekim günlerinde alamayınca Ayhan Işık’ın işine son verilmesi bile düşünülür.

Osman Seden bu olayı kendi sözcükleriyle şöyle anlatmıştır: “Filmin çekimine (yıl 1952) Büyükada Dilburnu’nda başladık. Ertesi gün gene orada çalışılacaktı. Hepimizin gözü Ayhan Işık’ın üstündeydi ve ne yazık ki Ayhan Işık son derece başarısızdı. Üçüncü gün adadan dönerken Lütfi, kameraman Enver Burçkin ve ben vapurun yan tarafında oturduk. Üçümüzün de ağzını bıçak açmıyordu. Ayhan Işık bekleneni vermekten çok uzaktı. Ne yapacağız diye sordum. Lütfi’de tıs yok. ‘Değiştirelim mi, filmi paydos edip yeni birini mi alalım o role?’ ‘Bilmem’, dedi. Kısa aralıklarla hep sorular sordum, hiçbir net cevap vermeye yanaşmadı. Özür dileyerek Ayhan Işık’tan vazgeçip, iki gündür çekilen sahneleri baştan çekmeye karar vermek üzereydik ki, o ana kadar konuşmamıza hiç katılmamış olan Enver Burçkin, ‘O’na son bir şans tanıyalım,’ dedi. Üç gün daha beklememizi tavsiye etti, bu müddet zarfında Ayhan’da bir gelişme olursa (ona Lütfi karar verecekti) onunla filme devam edecektik. Lütfi bu fikri hemen kabûl etti… ‘O’na son bir şans daha tanıyalım’ dedi. Üç gün devamlı çalışmalara gittim… Sanki Ayhan’a sihirli bir değnek değmiş gibi birkaç gün sonra Ayhan açılmaya başladı. Bir akşam paydostan sonra Enver de Lütfi de ‘Başaracak’ dediler. Ben de aynı fikirdeydim.”

Lütfi Akad, Ayhan Işık’ın oyunculuğunun tel tel döküldüğü ilk iki günlük çekimleri görüntülerin arızalı olduğunu iddia ederek tekrar çekecekti. Bu filmin bir bölümü bugünkü Beyoğlu AFM Fitaş Sinemaları’nın yerinde bulunan gazinoda çekilmiştir. Setlerinde sıkı disiplin sağlayarak film yöneten Akad “Işıkla Karanlık Arasında” adlı anılarında “Kanun Namına” çekilirken deneyimsiz ya da deneyimi sınırlı Ayhan Işık’a yine bu filmin erkek oyuncularından birinin tavır koyduğunu ancak kendisinin buna geçit vermediğini de anlatır.

25 Yıllık Krallık

Osman Seden “Kanun Namına”nın Ayhan Işık’ın 25 yıllık krallığının başlangıcı olduğunu belirtir.

1952’lerde film başına Osman Seden’den bin sekizyüz lira alan Ayhan Işık 1963 sonunda yine aynı yapımcıdan film başına yetmişbin lira almaktadır. Aynı yıl Elizabeth Taylor ise “Cleopatra”dan bir milyon dolar ücret artı hasılattan yüzde on pay almıştır. Ayhan Işık bu gelir uçurumlarını aşabilmenin tek yolu olarak filmlerine insanların ve beyazperdelerin olduğu her yerde pazar bulabilmek olduğunu anlamıştı. Bunun için de tüm dünyayı karış karış gezecekti. İtalyan filmcilerle birlikte gittiği İran seferi bunlardan biridir. Film çevirme takvimi bu kadar dolu bir oyuncunun kendini, projelerini bizzat pazarlayabilmek için Amerikadan İran’a kadar her yana koşturması onun volkanik/yüksek enerjisinin bir başka kanıtıdır.

Osman Seden uzun süre Türkiye’de film başına en yüksek ücreti alan Ayhan Işık’ın başarısının sırrıyla ilgili olarak Ses Dergisi’nin bir sorusuna şu cevabı vermişti: “Aynı değerde bir başka aktör olmadığı için. Ayhan’ı hiçbir prodüktör öldüremedi. Yani yıpratamadı. Halkın sevgisiyle prodüktörün sempatisini at başı yürütüyor. Birinci olmanın sırrını ve yaratıcının verdiklerini korumasını biliyor. Bir kere ‘erkek tipli’ yaratılmış. Sonra içki, kadın, kumar, sefahat alemleri gibi sinema dışı ve şöhret düşmanı hiçbir ters hareket yapmıyor. Vücuduna bakmasını biliyor. Bu yüzden de sinema seyircisi bu parayı fazlasıyla ona, dolayısıyla bize ödüyor, ödeyecek de.”

Osman Seden bir özeleştirisinde de şunları söyleyecekti: “Türkiye’de star sistemini ben kurdum. Bunun bugün bilânçosunu yaparsanız, sevap günah bilânçosunu, o günahı ben işledim. Peki kurmasaydım ne olacaktı? Gene kurulacaktı. İlk ben yaptım, star sistemi denilen şeyi ben yaptım. Çok da başarılı oldum. Çok, çok, çok başarılı oldum. Ama star sistemi, evde kavanozda boğa yılanı yavrusu yetiştirmeye benziyor. O boğa yılanı zamanla büyüyor, büyüyor, önce senin kemiklerini kırıyor ve yutuyor; sonra daha da büyüyor, etrafına kötülük saçıyor; sonra daha da büyüyor ve kendi etini yiyor. Star sistemi bu.”

“Öldüren Şehir”in Çekimlerinden Bir Mahalle Baskısı Anektodu

Belgin Doruk, Bircan Usallı Silan’ın derlediği ve yazıya döktüğü “Acı Dolu Yıllar” adlı anılarında çarpıcı bir mahalle baskısı örneği verir. “Öldüren Şehir”in bir sahnesinde senaryo gereği Ayhan Işık ile el ele tutuşmaları gereken sahnenin çekimi sırasında bir film çekildiğini anlayamayan ve mahallenin namusunun elden gitmek üzere olduğunu zanneden tutucu çevre sakinlerince taşlandıklarını, linç edilme tehlikesi ortaya çıkınca oradan kaçarak canlarını zor kurtardıklarını anlatır. Bu filmin yapımcısı ve senaryo yazarı Osman Seden, yönetmen Lütfi Akad’tır. “Öldüren Şehir”, Ayhan Işık ile Belgin Doruk’un birlikte oynadıkları ilk filmdir. “Öldüren Şehir”in bir başka özelliği Yıldız adlı film dergisinin “Geleceğin Oyuncuları” yarışmasında Kral ve Kraliçe (birincilik) ödülüne lâyık bulunan Işık ve Doruk’un bir araya getirilmesidir. “Öldüren Şehir” ile hem Işık hem de Doruk, Film Dostları Derneği’nce en iyi erkek oyuncu seçilmiştir.

Yapımcı Osman Seden yönetmenliğini Lütfi Akad’ın üstlendiği “İngiliz Kemal Lawrence’a Karşı”daki rolü için Ayhan Işık’a dönemin boks şampiyonu Vural İnanda’dan boks dersleri aldırır ve neredeyse olanakları ölçüsünde bu film prodüksiyonu için hiçbir masraftan kaçınmaz.

“Kanun Namına” sinema seyircilerinden çok büyük, ”İngiliz Kemal” ise sadece büyük ilgi görür.

1950’lerin sonunda ve 1960’ların başında sadece İstanbul’da yılda 30 milyona yakın sinema bileti kesilmesi film üretimini yılda 130 filme kadar yükseltmişti. Ayhan Işık en popüler oyunculardan biriydi. Adeta paylaşılamıyordu. Ayhan Işık kendini o denli büyük bir star olarak görüyordu ki, bir başka film setine yetişebilmek için Lütfi Akad’ın birkaç günlük çekimi kalan filmi “Üç Tekerlekli Bisiklet”i yarım bıraktı. Aslında bu olayda kesinlikle ve kesinlikle Ayhan Işık’ın bir hatası yoktur. Çünkü yapımcı Nusret İkbal’e Ayhan Işık “Üç Tekerlekli Bisiklet” için sadece 15 gün ayırabileceğini önceden bildirmiş, İkbal ise bu durumu Ayhan Işık 15 günlük çekimden sonra setten ayrılınca Lütfi Akad’a söylemiştir. Ayhan Işık’ın “Üç Tekerlekli Bisiklet”in setinde sadece 15 gün çalışabileceğini Lütfi Akad’a da söylememesiyse çirkin bir davranıştır. Ayhan Işık için o dönemde para çeşmeleri akıyordu ve O da küplerinin hepsini sonuna kadar doldurmaya kararlıydı.

Genç Kızlar ve Kadınlar Ayhan Işık’a Aşık Olmuştu

Genç kızlar ve kadınlar Ayhan Işık’a aşık olmuştu. Genç erkekler O’nun gibi görünmek ve olmak istemişti. Ancak Ayhan Işık’ın oyunculuk yetenekleri sınırlıydı. Sadece usta yönetmenlerin elinde çok iyi sonuçlar verdi. Bir sahnenin mümkün olan en az tekrarla çekilmesi onun rol aldığı filmlerde mümkün değildi.

1979’daki vefatı kadar olmasa bile 1963’te Gülşen Işık’la evlenmesi Ayhan Işık’ın kadın hayranlarını epey sarsmıştır. Kısa süre sonra çiftin Serap adında bir kızları olur. Gülşen Işık, Gül Bora (Ekrem Bora’nın eşi), İpek Günay (İzzet Günay’ın eşi), Belgin Doruk ve Neriman Köksal zaman içerisinde örnek gösterilebilecek bir arkadaşlık bağı geliştirmeyi başarmışlardır. Mümkün olduğu kadar boş zamanlarını ve tatillerini birlikte geçirmeye çalışmışlardır.

Ayhan Işık Türk sinemasında yiğit, mert, sözü senet olan, tuttuğunu koparan, bıçkın kenar mahalle delikanlısı karakterlerine hayat vermiş ve bu rolleriyle beyazperdenin yakışıklı kralı ünvanını kazanmıştır.

Çalıştığı birbirinden değerli yönetmenler arasında Lütfi Akad (Kanun Namına, Öldüren Şehir, İngiliz Kemal Lawrence’a Karşı, Üç Tekerlekli Bisiklet), Metin Erksan (Acı Hayat), Ertem Göreç (Otobüs Yolcuları), Halit Refiğ (Güneşe Giden Yol, Kızın Var mı Derdin Var) ve Memduh Ün’de (Namusum İçin) bulunuyor. Vedat Türkali’den (Otobüs Yolcuları) Kemal Tahir’e (Namusum İçin) kadar çok değerli edebiyatçıların yazdığı ve yarattığı senaryoların sinema uyarlamalarında tercih edilmesi de Ayhan Işık’ın ne kadar şanslı bir oyuncu olduğunun bir başka örneğidir.

Göksel Arsoy’a Göre “Küçük Hanımefendi” Filmine Pek Fazla Seyirci Rağbet Etmeyecekti

Göksel Arsoy’un kabûl etmediği rolü üstlendiği “Küçük Hanımefendi” serisi Ayhan Işık’a hareketlerinde aşırı bir özgüven ve rahatlık kazandırmıştır. Göksel Arsoy kendisinin reddettiği rolün Ayhan Işık’a verildiğini öğrenince bu filmi seyretmeye pek fazla insan gitmez demişti. Arsoy yanıldı ve bu seri sinema seyircilerinin en çok ilgi gösterdiği Türk filmleri arasında yer aldı. Çoğu sinema seyircisine ”Mutluluk Hapı” gibi gelen serinin altı filminden (1961 – 1970 yılları arasındaki) dördünde Ayhan Işık, Belgin Doruk ile Sadri Alışık, serinin beş filminde Ayhan Işık ile Belgin Doruk başrolleri üstlendi. “Küçük Hanımefendi” serisi Işık ile Alışık’ın dostluğunu pekiştirdi. Bu filmlerin setlerindeki Işık ile Alışık’ın yarattıkları neşeli ortam/atmosfer ve birbirlerine lâf yetiştirmeleri efsane halinde anlatılır oldu. Sadri Alışık’ın yaptığı Ayhan Işık taklitlerine Ayhan Işık bayılırdı ve bir kez daha tekrar ettirirdi.

Ayhan Işık’ın En İyi Oyunculuk Performansları “Küçük Hanımefendi” Serisindeydi

Lütfi Akad, Ayhan Işık’ın “Küçük Hanımefendi” serisindeki oyunculuğuyla ilgili olarak şunları söylemiştir: “Ayhan Işık ‘Kanun Namına’da gerek ondan sonraki filmlerinde başarısızdı. Gerçi şurada bir düzeltme yapmam gerekir ki, Ayhan Işık hiçbir filmde oynamadı diyemeyiz. Ayhan, yalnızca tatlı, güzel, hafif, duygusal, komedi filmlerinde çok güzel oynadı. Belgin Doruk’la birlikte oynadığı güldürüye yaklaşan tarzı ona çok yakışıyordu. Tipi ve yüz mimikleri o tarza daha uygundu. Ayhan seyirciden işte bu filmlerinde daha çok karşılık bulmuştur.”

Belgin Doruk yine anılarında Ayhan Işık için şunları söylemiştir: “Yaşam boyu onunla (Ayhan Işık) benzer kaderi paylaştık. Daha ilk günden itibaren hep sıkı dost olduk… Konuşmadan anlaştık, aynı şeylere gülüp, aynı şeylere üzüldük. Bunlar tümüyle arkadaşlıktı. Öyle sanıldığı gibi ya da bana sık sık sorulduğu gibi aramızda asla bir duygusal yakınlığımız olmadı. Biz gerçekten kardeş gibiydik.”

Yakın zamanda Can Yayınları, “Küçük Hanımefendi” serisinin baş oyuncuları Ayhan Işık ile Belgin Doruk üzerine birer kitap için Giovanni Scognamillo’yla da görüştü. Ama bu kitap projesi gerçekleşmedi. Alzheimer hastası talihsiz yönetmen Erdoğan Tokatlı’nın eşi Reyhan Hanımın Ayhan Işık ile ilgili belgesel hazırlama isteğineyse Ayhan Işık’ın ailesi açıkçası pek yardımcı olmadı.

Belirgin Kişilik Özellikleri

Ayhan Işık’ın çok tutumlu olması da bir diğer özelliğiydi. Örnek vermek gerekirse sigara otlanması dillere destandır. Onun için “Eli sıkıdır, cebinde akrep vardır. Cimriliğin kitabını yazmıştır,” denmiştir. Bu konuda onlarca meslektaşı da onu yalnız bırakmamıştır.

Ayhan Işık son derece dakik ve işine saygılı bir oyuncuydu. Bu konuda hiç kimseyi zor durumda bırakmamıştır. Oysa Ayhan Işık’ın birçok meslektaşı setlerde onlarca insanı saatlerce bekletmekten, yapımcıların parasını sokağa savurmaktan en ufak bir rahatsızlık duymamıştır.

Ayhan Işık ile Sadri Alışık’ın “Biz sanatkârız, işçi olmadığımız için sendikadan istifa ediyoruz” cümlesiyle özetlenebilecek, patronlardan yana tavır ve tutumları Türkiye’de film üretimi alanındaki çalışma koşullarının düzelememesine karınca kararınca bir katkıda bulunmuştur.

Ayhan Işık film yıldızıyken berbat/karga gibi sesleri ve olmayan/kıt müzik bilgileriyle kamyonla para karşılığında şarkıcılığa soyunan, sahneye çıkan meslektaşlarını en ağır ifade ve sözcüklerle eleştirmiş, aynı teklif kendisine gelince parayı herkesten çok sevdiğinden, hiç düşünmeden taşınmadan şarkıcı olarak sahneye çıkmıştır. Şarkıcılık sınavı tahmin edilebileceği gibi tam bir fiyaskodur.

Ayhan Işık için belki de hayatta en çok önem verdiğiyse, son derece bakımlı, son derece yakışıklı, son derece fit görünmekti. Bazı erkek meslektaşları gibi sette dolaşırken kendini bir taraftan elindeki aynadan seyretmese de bu konuyu takıntı haline getirmişti. Yaşlı, ihtiyar, çirkin bir insan olarak ölmeyi kendisine yakıştıramadığı bile düşünülebilir. Aslında popülerliğini daima korumak isteyen bir film yıldızı olduğu düşünülürse bu konuda kendisini eleştirmek haksızlık olur.

Dokuz Günde Film Çevrilebilir mi?

Yapımcı Osman Seden de şirketi Kemal Film’in zor günler yaşadığı günlerde süper yıldız yaptığı Ayhan Işık’tan yardımını, kendilerine bir can simidi atmasını ister. Gerisi Seden’in anlatımından: “Bana bir film yapmasını rica ettim, cebinden bir liste çıkardı, yalan söylemeyeyim, onüç kadar film anlaşması yapmıştı. Hiç boş vakti yoktu. Filmler arasında dokuz günlük bir ara vardı ve istersem bu dokuz günü bana verebileceğini söyledi. Dokuz günde nasıl film çevrilebilir ki?”

Ayhan Işık’ın kendine hayranlığı ve inanılmaz özgüveni dillere destandır. Adeta kendi kendisine aşıktır (Narssisttir). O adeta küçük dağları yaratmıştır. Bulunmaz Hint kumaşıdır. Dünyanın birinci harikasıdır. Bu konuda da onlarca meslektaşı O’nu yalnız bırakmamış, hatta onu sollayıp geçmişlerdir. Onlar asla ve asla mütevazi değillerdir.

Ayhan Işık, Hollywood’da yer edinmek gibi büyük hayallere kapılmış ve Amerika’da Muzaffer Tema’dan daha fazlasını başarabileceğine kendini inandırmıştır. Muzaffer Tema, Alan Ladd kadar yakışıklıysa Ayhan Işık da Clark Gable kadar yakışıklıdır. Sonuçta Ayhan Işık Amerika’dan büyük bir hayal kırıklığı içinde dönmüştür. Ancak son nefesini verinceye kadar çevirdiği filmlerin tüm dünyada izlenebilmesi ve filmlerine dünyanın her yanından güçlü sermaye gruplarının yatırım yapmaları için inanılmaz bir mücadele vermiştir. Bu da ancak takdir edilebilir bir davranıştır.

Ayhan Işık’ın yapımcı Turgut Demirağ’ın senaryosunu Giovanni Scognamillo’ya yazdırdığı James Bond tarzındaki bir filmde oynaması da söz konusu olmuştur. Bu filmde oynamayı kabûl eden ünlü Amerikalı oyuncu Jayne Mansfield trafik kazasında ölünce film kalmıştır.

Türk Sinemasının Kara Kutusu Agâh Özgüç, Ayhan Işık’ı Hakan Sonok’a Anlattı

Başlangıçtan bugüne Türk sinema tarihi hakkında çok şey bilen adam, herkesten fazlasını bilen adam, Türk sinemasının tutanakçısı, detektifi, arkeoloğu, sinema tarihçisi, arşivcisi, onlarca değerli araştırma kitabının yazarı Agâh Özgüç, bu satırların yazarına yakından tanıdığı ve Park Otel’de viski içerek sohbet ettiği Ayhan Işık’ı anlattı.

* Ayhan Işık’ın görünümü üzerine:

“Ayhan Işık yakışıklı, esmer, yağız, Osmanlı-Türk erkek görünümünün en tipik temsilcisidir. Türkan Şoray ise güzel Türk kadınının en tipik temsilcisidir.”

* Ayhan Işık’ın sırları üzerine:

“Ayhan Işık herkese karşı çok mesafeliydi ve son derece ketum (ağzı sıkı) bir insandı.”

* Ayhan Işık’ın Ressamlığı:

“Ayhan Işık sinema oyunculuğundan önce Türkiye Yayınevi’nin sahibi, sonradan milletvekili olacak olan Tahsin Demiray’ın yanında ressam olarak çalışıyordu. Ayhan Işık, ‘Aşka İnanmam’ adlı çizgi romanın yaratıcısıdır. Çizgi roman kitap olarak basıldığında kapağın üzerinde Ayhan Işık’ın fotoğrafı vardı. Türkiye Yayınevi, Yıldız, Binbir Roman, Çocuk Haftası ve Yavru Türk dergilerini ve çeşitli kitapları yayınlıyordu. Filmleştirilmiş romanlar serisi de bu yayınevine aitti.”

* Ayhan Işık’ın hayatındaki kadınlar:

“Ayhan Işık biliyorsunuz 1950’de ünlü oldu ve 1960’ların başında evlendi. Işık, ünlü olduktan sonraki ve önceki bütün özel hayatını herkesten gizlemeyi başarmıştır. Hayatında Gülşen Işık’tan başka bir kadın olup olmadığı bir sırdır, bir bilinmeyendir. Ayhan Işık hayatındaki Gülşen Işık’ın varlığını bile uzun süre hayranlarından gizlemeyi tercih etmiştir. Ayhan Işık ile Gülşen Işık’ın aşk yaşadıklarının kanıtı olan ilk fotoğraflar bile uzun uğraşlar ve gizli takiplerden sonra gizlice ve uzaktan çekilebilmiştir. Ayhan Işık, belki de kadın hayranlarını hayal kırıklığına uğratmamak için hayatındaki kadını (Gülşen Işık’ı) uzun süre onlardan gizlemiştir.”

* Ayhan Işık’ın oyunculuğu:

“Örnek vermek gerekirse Fikret Hakan iyi bir oyuncudur. Ancak, Ayhan Işık, filmlerinin başrol oyuncusu olmasına rağmen oyunculuk yetenekleri/kapasitesi sınırlı olduğundan kimi filmlerinde filmin yardımcı/ikinci erkek oyuncusu karşısında ezilmiştir. Üç örnek verebilirim: ‘Acı Hayat’ta Ekrem Bora’nın oyunu, ‘Yangın Var’da Turgut Özatay’ın oyunu, ‘Aşktan da Üstün’de de Ahmet Mekin’in oyunu Ayhan Işık’ın yine aynı filmlerdeki oyunundan daha üstündür.”

* Türk sinemasının 12 erkek starı:

“Ayhan Işık bir stardır. Bence Türk sinemasında starlık mertebesine ulaşmış 12 erkek oyuncu vardır. Ayhan Işık, Yılmaz Güney, Sadri Alışık, Fikret Hakan, genç kızların ve kadınların bayıldığı Muzaffer Tema, seyirci rekorları kıran ‘Samanyolu’ (1959) filminden sonra otomobili hayranlarınca havaya kaldırılan Göksel Arsoy, Orhan Günşiray, Cüneyt Arkın, Tarık Akan, Kadir İnanır, Kemal Sunal ve Şener Şen.”

* Starlığa en yakın olan:

“Günümüzden starlığa en yakın duran erkek oyuncu Kenan İmirzalıoğlu’dur. Kenan İmirzalıoğlu tipolojik açıdan adeta Ayhan Işık ile Kadir İnanır’ın karışımıdır.”

* Hollywood yıldızları gibi yaşayan tek Türk starı:

“Bu starlardan bir tek Orhan Günşiray Amerikan oyuncuları gibi yaşamaya çalışmıştır. 7 evlilik yaptığı gibi atları, köpekleri, uşakları, atlarının bakıcıları, özel ayakkabı boyacısı, yatı, Levent’te villası, son model otomobilleri ve düğmeye basılınca yatak olan barı vardı.”

* Ayhan Işık’ın Türk sinemasındaki yeri:

“Ayhan Işık’ın Türk sinema tarihinde çok önemli bir yeri vardır; O Türk sinemasına star sistemini getiren adamdır. Yeşilçam beylerine / ağalarına / prodüktörlerine başkaldırıp kendi kurallarını ve prensiplerini (‘Ayhan Işık Pazar günleri çalışmaz’ gibi) onlara kabûl ettiren adamdır. Türk sinemasında star sistemi gerçek anlamıyla Ayhan Işık’ın gelişiyle başlar. Yaşamını ve oyunculuğunu bu temellendirme üzerine kuran Türkiye’deki ilk oyuncudur. Star sistemi batıdan ithâl edilmiştir, ancak Ayhan Işık Türk sineması için katıksız bir yerli malzemedir. Yani ne Muzaffer Tema gibi Alan Ladd, ne de Nazım İnan gibi Victor Mature’nın abartılı stilizasyonunu taşır hamurunda. Işık’ın abartısı yalnızca zaman zaman sol kaşını kaldırması, biraz da kasılmasıdır. Ne var ki birçok oyuncuda iğreti gibi duran bu tavır, Ayhan Işık’ta pek yadırganmaz. Çünkü Işık’ta kasılmışlık kişiliğinin ayrılmaz bir parçası ve ağırbaşlılığının bir simgesi haline gelmiştir. Sol kaşını kaldırması Ayhan Işık’a yakışıyordu. Aynı şeyi yapması Kadir İnanır’a yakışmıyordu, abartılı kaçıyordu ve rol kestiği anlaşılıyordu. Kamera karşısına geçtiğinde nereye bakacağını, en doğru açıdan bakmayı çok iyi bilen bir stardı Ayhan Işık.”

* Ayhan Işık’ın en iyi oyunculuk performansları:

“Ayhan Işık’ın en iyi oyunculuk performansları ‘Acı Hayat’, ‘Otobüs Yolcuları’, ‘Üç Tekerlekli Bisiklet’, ‘Kanun Namına’, ‘Ölüm Peşimizde’ ve ‘Avare Mustafa’dadır.”

* Ayhan Işık’tan iyi oyunculuk elde edemeyen yönetmenler:

“Ayhan Işık’tan ya da başka bir oyuncudan iyi oyunculuk alamayan yönetmenler kabahati ve yetersizliği kendilerinde aramalıdır. Ayhan Işık’tan ya da başka bir oyuncudan iyi verim / iyi oyunculuk alamayan yönetmen kendini suçlamalıdır. Bu yönetmenler suçu oyuncularına yüklemesinler. İyi yönetmen odunu bile yönetir. İyi yönetmen oyuncusundan en iyi oyunu almanın yolunu arayıp bulmalıdır. Her yönetmen ne yazık ki oyuncu yönetemiyor. Çoğu yönetmen oyuncularını ne yazık ki sette kendi haline bırakmaktadır. Çok şöhretli oyuncuların şöhretlerinin yönetmeni ezdiği durumlar da vardır.”

* İyi oyunculuk ve kötü oyunculuk örnekleri:

“Lütfi Akad’ın ‘Kurbanlık Katil’inde Yılmaz Güney hayatının en iyi oyunculuklarından birini ortaya koymuştur.

Yönetmen Nejat Saydam Türkan Şoray’dan iyi verim alamamıştır.

Tarık Akan’ın en üst düzey oyunculuk örnekleri, ‘Sürü’, ‘Yol’ ve ‘Pehlivan’dadır.

Türkan Şoray, Ekrem Bora ve Ayhan Işık ‘Acı Hayat’ta başarılı oyunculuklar sergiler. Ama bu filmde Ekrem Bora Ayhan Işık’tan daha iyidir.

Kadir İnanır narsist bir insandır. ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’da çok iyi bir oyunculuk çıkarır; üstelik bu filmde kasılmadan oynar.

İzzet Günay’ın en iyi oyunculuk performansları ‘Vesikalı Yarim’ ve ‘Ağaçlar Ayakta Ölür’dedir.”

* Ses fakirleri ve zenginleri:

“Ayhan Işık da Fikret Hakan da etkili sesleri, çok düzgün ve akıcı konuşmaları olmadığından başkalarının seslerini kullanmışlardır. Onlar ses fakiridir. Allah onlardan bu yeteneği esirgemiştir.

Çetin Tekindor, Müşfik Kenter, Kerim Afşar, Cihan Ünal, Cüneyt Gökçer, Tuncel Kurtiz, Sami Ayanoğlu, Abdurrahman Palay, Yıldırım Önal seslerini iyi kullanmalarıyla meslekdaşları arasında öne çıkmışlardır.”

* Yüz eskimesi:

“En büyük star bile yılda 10-12, hatta 13 film çevirirse yüz eskimesine uğrar. Ayhan Işık’ta bir ara birbiri ardından çok sayıda (yılda 10 ilâ 13) film çevirdiği için yüz eskimesine uğramıştır. Ancak en çok film çeviren, rekor düzeyde film çeviren Cüneyt Arkın’dır. Ayhan Işık’ta 138 filmde oynamıştır. Günümüzden bir örnek vermek gerekirse yetenekli bir oyuncu olan Özgü Namal’da kısa bir süre içerisinde çok film çevirdiğinden bir yüz eskimesine uğramıştır şimdiden.

Türk sinemasında yüzünü eskitmemeyi başaran tek kişiyse Şener Şen’dir. Yüz eskimesine uğramamak için Şener Şen özel bir dikkat ve özen göstermektedir. Son onüç yıldır sadece 3 sinema filmi çevirmiştir. Sadece Yavuz Turgul’un senaryolarında oynamayı kabûl etmektedir.”

* Ayhan Işık’ın şarkıcılığı:

“Ayhan Işık, sahnede kötü bir şarkıcı ve kötü şovmendi. Bir kere sahne adamı değildi. Onu sahnede izlemeye gelenler paralarının karşılığını alamıyordu. Oysa sahne, ‘Çamlıca’nın Üç Gülü’, ‘Sazlar Çalınır (Çamlıca’nın Bahçelerinde)’, ‘Yar Saçların Lüle Lüle’, ‘Biz Heybeli’de Her Gece Mehtaba Çıkardık’ gibi şarkıların bestecisi Yesari Asım Arsoy’un yeğeni Göksel Arsoy’a yakışıyordu.”

* Ayhan Işık’ın yakın çevresi:

“Belgin Doruk ile Özdemir Birsel çifti, Sadri Alışık ile Çolpan İlhan çifti ve yönetmen Ertem Göreç de Ayhan Işık’a ailecek görüşecek kadar yakındı.

Ayhan Işık’ın ölümünden sonra Sadri Alışık evinde bir Ayhan Işık köşesi oluşturdu. Onun fotoğraflarının karşısına geçip kadeh kaldırır ve içkisini içerdi. Çok yakın arkadaşlardı. Bildiğim kadarıyla Zincirlikuyu Kabristanı’nda mezarları da birbirine çok yakın.”

* Ayhan Işık’ın cenazesi:

“Ayhan Işık’ın cenazesi benim hayatımda gördüğüm en kalabalık cenazelerden biriydi. Bir diğeri de Adile Naşit’indi. İki cenazede de insanlar seller gibi gözyaşı döktü. Ayhan Işık için en çok kadınlar, Adile Naşit için en çok çocuklar ağlamıştı. Ben de Ayhan Işık’ın cenazesinde ağlayan kadınların çeşitli fotoğrafları var.”

* Ayhan Işık’ın ölümü:

“Ayhan Işık’ın ölümü için, ‘Karısıyla problemleri vardı, kafası bozulmuştu, çok mutsuzdu ve intihar etti’ bile denmiştir. Çok viski içtikten sonra uzun süre güneş altında kaldığı söylenmiştir. Ancak gerçeği hiçbir zaman bilemeyeceğiz.”

* Ayhan Işık’ın mirası:

“Karısı Gülşen Hanım ve kızı Serap Hanım bugüne kadar Ayhan Işık’tan kalan her şeyin korunması için vakıf kurmalıydılar. Ancak bunu ne yazık ki yapmadılar. Bugün bile vakıf kurulması için geç kalınmamıştır.”

* Ayhan Işık gözaltı torbaları:

“Ayhan Işık ölümünden kısa bir süre önce gözaltı torbalarını aldırmıştır. Çünkü hayatını sinemadan kazanıyordu. Yine bir örnek Cüneyt Arkın’da burnunu düzelttirmiştir. Yapımcı Nazmi Özer’de gözaltı torbalarını aldırmıştır. O dönemde botoks yoktu, olsaydı onu da yaptırırlardı.”

* Ayhan Işık ile Türkan Şoray:

“Ayhan Işık’ın ‘Otobüs Yolcuları’ ve ‘Acı Hayat’taki rol arkadaşı Türkan Şoray’la tanışmasının çok ilginç bir öyküsü var. Türkan Şoray, henüz hiçbir film çevirmediği günlerde, sadece bir sinema seyircisi ve meraklısı olarak, Ayhan Işık’ın film setine geliyor ve ondan imzalı bir fotoğrafını istiyor. O’nu çok beğenen Ayhan Işık’ta yönetmen yapımcı Memduh Ün’e Türkan Şoray’la film çevirirse çok kazançlı çıkacağını ve hemen ona başrol vermesini söylüyor. Ancak Memduh Ün, Türkan Şoray’ı tombul ve burnu biçimsiz bularak ‘Ölüm Peşimizde’de oynatmıyor. Rol Fatma Girik’in oluyor. Yani Memduh Ün’ün sevgilisinin.”

* Yurt dışında iş bulmak ve kendi işini kurmak:

“Türk sinemasının oyuncularından bazıları yabancı filmlerde de iş bulmuşlardır. Feridun Çölgeçen ile Muzaffer Tema, Amerikan filmlerinde, Fikret Hakan’da İtalyan filmlerinde rol almıştır.

1972 ile 1974 arasında ikincisinde ve üçüncüsünde güzeller güzeli Nastassia Kinski’nin çirkin babası Klaus Kinski’nin başrolde olduğu üç İtalyan filminde (‘La mono che nutre la morte-Ölümün Nefesi’, ‘L’amico del padrino-Babanın Arkadaşları’, ‘Le amanti del mostro-Canavarın Sevgilisi’) oynayan Ayhan Işık’ın bir de yapımcılık serüveni var. Yapımcılık yaptığı filmlerin hiçbiri önemli film değildir. Hepsi çok kötü filmlerdir. Ayhan Işık yapımcılıkta başarısız olmuştur. ‘Haşhaş’ (1975), ‘Harakiri’ (1975), ‘Kana Kan’ (1976) ve ‘Örgüt’ (1976) bu serüvenin ürünleriydi. İlk üçünü Ertem Göreç, sonucuyu bizzat Ayhan Işık yönetti. Dördünde de Ayhan Işık başroldeydi. ‘Haşhaş’ta Sadri Alışık, ‘Harakiri’de Mehmet Ali Erbil’de oynuyordu. Bu filmler sinema seyircisinden hemen hiç ilgi görmedi. Bu filmlerin haklarını bir ara Ümit Utku almıştı. Sonra Ayhan Işık’ın karısı Gülşen Işık filmleri Ümit Utku’dan geri aldı. Galası Beyoğlu Saray Sineması’nda İstanbul’un en seçkin ve önde giden ailelerine yapılan ‘Haşhaş’taki grup seks/orji sahnesi galaya katılanlar üzerinde şok etkisi uyandırmış ve bu ailelerin pek çoğunun yüzünün kızarmasına yol açmıştır.”

Yararlanılan Kaynak kitaplar:

* “Osman Fahir Seden’le Türk Sinemasında Düet” Yazan: Gülşah Nezaket Maraşlı; Elips Kitap.

* “Küçük Hanımefendi Belgin Doruk / Acı Dolu Yıllar” Yazan: Bircan Usallı Silan; Ad Yayıncılık.

* “Işıkla Karanlık Arasında” Yazan: Lütfi Akad; İş Bankası Kültür Yayınları.

* “Şöhret Bir Zamanlar Türkiye” Yazan: Şemsi Sılkım; Sam Yayınları.

* “Kahkaha ve Hüzün: Sadri Alışık” Yazan: Kurtuluş Özyazıcı; Dost Kitabevi & Ankara Sinema Derneği.

NOT: Metin Erksan Türk sinemasının en değerli birkaç yönetmeninden biri olmasına rağmen projeleri oyuncular tarafından çoğu zaman reddedilmişti...Ayhan Işık "Susuz Yaz"ı, Türkan Şoray "Kuyu" ve "Susuz Yaz"ı reddetmişti