ATATÜRK'ÜN HER FIRSATTA SÖYLEDİĞİ MARŞIN BİR ÖYKÜSÜ VAR...
TARİHÇİLER BU ÖYKÜYÜ ÇOK AYRINTILI OLARAK ÖLÜMSÜZLEŞTİRDİ...
"DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ"IN MELODİSİNİ SELİM SIRRI TARCAN (1874-1957) YÜKSEK EĞİTİM İÇİN GİTTİĞİ İSVEÇ'TE DUYMUŞTU...ORİJİNALİ "ŞARKI SÖYLEYEN ÜÇ KIZ" ADLI ŞARKIYDI...TARCAN ŞARKININ NOTALARINI KAYDEDERKEN "BEN BUNU JİMNASTİK YAPILIRKEN KULLANIRIM DİYE DÜŞÜNMÜŞTÜ...TÜRKÇE ÖĞRETMENİ VE ŞAİR ALİ ULVİ ELÖVE (1881-1975) TARCAN'IN RİCASI ÜZERİNE İSTANBUL MODA'DAKİ ERKEK ÖĞRETMEN OKULU'NUN DENİZE BAKAN ODASINDA PENCERE KENARINA OTURMUŞ KARELİ DEFTERİNE MAVİ MÜREKKEPLE "DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ" MARŞININ SÖZLERİNİ YAZMIŞTI..."DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ" MARŞI İLK KEZ 1916'DA İSTANBUL MODA'DAKİ ERKEK ÖĞRETMEN OKULU'NUN BEDEN EĞİTİMİ GÖSTERİLERİ SIRASINDA SÖYLENDİ...
Ruhi Su - Dağ Başını Duman Almış (Mustafa Orijinal Film Müzikleri)
Dağ Başını Duman Almış | Ruhi Su & Dostlar Korosu
Dağ Başını Duman Almış-Ruhi Su
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NIN SONU GÖRÜNÜRKEN LONDRA'DA SKYES & PICOT (16 MAYIS 1916) , LİMNİ ADASI'NDA MONDROS (30 EKİM 1918) ANLAŞMALARI İMZALANMIŞ , 13 KASIM KASIM 1918 ÇARŞAMBA GÜNÜ 55 DÜŞMAN GEMİSİ SKYES PICOT VE MONDROS ANLAŞMALARINI UYGULAMAK-HAYATA GEÇİRMEK YANİ TÜRK TOPRAKLARINI PAYLAŞMAK İÇİN İSTANBUL BOĞAZINA DEMİRLEMİŞLERDİ...
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN BANDIRMA VAPURU'YLA İSTANBUL'DAN SAMSUN'A YAPTIĞI DÖRT GÜNLÜK (16 MAYIS 1919 CUMA, 17 MAYIS 1919 CUMARTESİ, 18 MAYIS 1919 PAZAR , 19 MAYIS 1919 PAZARTESİ) YOLCULUK SIRASINDA KIYIYA PARALEL İLERLEYEN VAPURUN GÜVERTESİNDE BİRÇOK KEZ DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ MARŞI'NI SÖYLEDİĞİ BİLİNİYOR...
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE ARKADAŞLARI 19 MAYIS 1919 PAZARTESİ GÜNÜ SAMSUN'A ÇIKTILAR VE CAN GÜVENLİKLERİ İÇİN BURANIN HİÇ DE UYGUN BİR YER OLMADIĞINI HEMEN ANLADILAR...O SIRALARDA RUM ÇETELERİ KARADENİZ'DE YUNANİSTAN'IN UYDUSU OLACAK BİR DEVLET KURMAK İÇİN TÜRKLERİ ÖLDÜRMEKTEYDİ...ÖTE YANDAN, ANADOLU'DA YUNANİSTAN'A TAM BAĞIMLI YUNAN DEVLETLERİNİN KURULMASI PLANININ EN BÜYÜK DESTEKÇİLERİ 5. GEORGE, LLOYD GEORGE , LORD CURZON, WINSTON CHURCHILL TARAFINDAN KARADENİZE YOLLANAN İNGİLİZ ASKERLER HER YANDA VATANSEVER AVINA ÇIKMIŞ DURUMDAYDI...
BU NEDENLE MUSTAFA KEMAL VE ARKADAŞLARI SAMSUN'DAN AYRILARAK OTOMOBİLLE HAVZA'YA DOĞRU HAREKET ETTİLER...HAVZA'YA DOĞRU YOL ALIRKEN OTOMOBİLLERİ BİRKAÇ KEZ BOZULDU.YAŞLI ŞOFÖR GAYRİMÜSLİM BİR OSMANLI VATANDAŞIYDI... MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ÖNDE ŞOFÖRÜN YANINDA OTURUYORDU...
HURDA ALMAN BENZ OTOMOBİL ARIZALANIP YOLDA KALINCA MUSTAFA KEMAL VE ARKADAŞLARI YÜRÜYEREK HAVZA'YA ULAŞMAYA ÇALIŞTILAR...MUSTAFA KEMAL VE ARKADAŞLARI KARAGEÇMİŞ KÖYÜNE DOĞRU YÜRÜNÜRKEN İLERİDE GENÇLİK MARŞI ADINI ALACAK "DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ"I SÖYLEDİLER....
KARAGEÇMİŞ KÖYÜ'NDE GECEYİ GEÇİRDİKTEN SONRA HAVZA'YA DOĞRU YOLA ÇIKACAKLARDI...İNCE İNCE YAĞAN YAĞMUR ALTINDA KARAGEÇMİŞ KÖYÜNE DOĞRU YÜRÜNÜRKEN HEP BİRLİKTE "DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ"I SÖYLEDİLER...AYDIN OY'UN KİTABI "ŞİİR DÜNYAMIZDA ATATÜRK'DE ATATÜRK VE ARKADAŞLARININ OTOMOBİL BOZULDUKTAN SONRA "DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ" MARŞINI SÖYLEDİKLERİ YERİN KONUMUNU BİLE AÇIKLAR: ÇAMLIBEL...
KINROSS 5 YILINI VERDİĞİ "ATATÜRK KİTABINDA ŞÖYLE YAZIYOR: DAĞLARIN TEMİZ HAVASINI CİĞERLERİNE DOLDURUYOR , BEREKETLİ TOPRAĞIN KOKUSUNU İÇLERİNE ÇEKİYORLARDI. ÇEVRELERİNDEKİ ÖZGÜRLÜK HAVASINA UYAN SUBAYLAR BİR ŞARKI MIRILDANMAYA BAŞLADILAR. BAŞINI DUMAN ALMIŞ DAĞLARDAN , AĞAÇLARDAN , KUŞLARDAN , GÜMÜŞ DERELERDEN SÖZ EDEN ROMANTİK BİR İSVEÇ ŞARKISI. BU ŞARKI SONRADAN KURTULUŞ SAVAŞININ BAŞLICA ŞARKISI OLDU...BU ŞARKI SONRADAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NDEKİ TÜM ÇOCUKLARIN VE GENÇLERİN SÖYLEDİĞİ BİR MARŞA DÖNÜŞTÜ..."
HAVZA GENELGESİ 28 MAYIS 1919 ÇARŞAMBA GÜNÜ YAYINLADIĞINA GÖRE BU YÜRÜYE YÜRÜYE YOL ALMA 28 MAYIS 1919'DAN HEMEN ÖNCE GERÇEKLEŞTİ...ATATÜRK VE ÇALIŞMA ARKADAŞLARININ OTOMOBİL BOZULUNCA YÜRÜYEREK ULAŞMAYA ÇALIŞTIKLARI HAVZA RUM ÇETELERİNİN EN ÇOK FAALİYET GÖSTERDİĞİ BÖLGELERDEN BİRİYDİ...RUM PAPAZ RUM ÇETECİLERE ÖNDERLİK EDİYOR VE KARADENİZ'DE RUM DEVLETİ KURABİLMEK İÇİN TÜRKLERİ KATLEDİYORLARDI...
Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar
la la la lay lay
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin inlesin
Bu gök, deniz nerede var
Nerede bu dağlar taşlar
Bu ağaçlar güzel kuşlar
Yürüyelim arkadaşlar
la la la lay lay
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin inlesin
Her geceyi güneş boğar
Ülkemizin günü doğar;
Yol uzun da olsa ne var
Yürüyelim arkadaşlar
La la la lay
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin inlesin
Dağ Başını Duman Almış
Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin
Bu ağaçlar güzel kuşlar
Ya bu insanlar insanlar
Güneş ufuktan bir gün doğar
Yürüyelim…
O DÖNEMDE AT, OTOMOBİL GİBİ ULAŞIM ARAÇLARI TÜRK ASKERLERİ İÇİN BULUNMAZ NİMET BULUNMAZ LÜKSTÜ...METİN ERGİN "İŞTE BİZ BÖYLEYİZ" ADLI KİTABINDA (SAYFA: 115) ÇANAKKALE SAVAŞI GAZİSİ BABASININ ÖYKÜSÜNÜ ŞÖYLE ANLATTI:
"BABAM 1915'TE 16 YAŞLARINDAKİ TÜRK ASKERLERİNDEN BİRİYDİ...ATI OLMADIĞINDAN DAVUTPAŞA KIŞLASI'NDAN ÇANAKKALE'YE SAVAŞMAYA 12 GÜN BOYUNCA İSTANBUL'DAN ÇANAKKALEYE YÜRÜYE YÜRÜYE GİTMİŞTİ!"
Birinci Dünya Savaşı'nda göğüs göğüse savaşan çocuk yaşta Osmanlı askerleri için bir ağıt
HEY ONBEŞLİ
19 MAYIS 1938 PERŞEMBE GÜNÜ ATATÜRK ÇOK HASTAYDI...ATATÜRK O GÜN ŞÖYLE DEDİ:
"MAYIS 1919'UN İKİNCİ YARISINDA TEKERLEKLERİNE ÇUVAL DOLDURDUĞUMUZ HURDA BENZ OTOMOBİL ARIZALANINCA HAVZA'YA DOĞRU YÜRÜYE YÜRÜYE ULAŞMAYA KARAR VERMİŞTİK.YOLDA YÜRÜRKEN ARKADAŞLARIMIN DA BENİM DE ÇOK SEVDİĞİM "DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ"I SÖYLEDİK"
EYLÜL 1936'DA İNGİLİZ KRALI 8. EDWARD DOĞUM GÜNÜNÜ SORDUĞUNDA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK "19 MAYIS" CEVABINI VERMİŞTİ...
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 19 MAYIS 1938 PERŞEMBE GÜNÜ SAAT 15:00'TE ANKARA STADYUMU'NDA TOPLANMIŞ BULUNAN ANKARALILARI SON KEZ SELAMLADI...BU ANKARALILARIN ATATÜRK'Ü SON GÖRÜŞLERİ OLDU...O GÜNÜN ANISINA ANKARA STADI'NIN ADI SONRADAN 19 MAYIS STADYUMU OLARAK DEĞİŞTİRİLDİ...TÖREN BİTİNCE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK TREN GARINA GİDEREK MERSİN'E DOĞRU HAREKET ETTİ...TRENDE "ÇOK ŞİŞMANLADIM BAKIN PANTOLONLARIM DAR GELMEYE BAŞLADI" DİYECEKTİ...OYSA KARNINDAKİ ŞİŞKİNLİĞİN NEDENİ KENDİSİNİ KEMİREN YİYİP BİTİREN HASTALIĞININ NEDEN OLDUĞU BİRİKMİŞ ASİTTEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİ...
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN SAĞLIĞINI, TÜRK HALKI VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ İÇİN FEDA ETMESİNİN ÖYKÜSÜDÜR...
Bizler ezanın Türkçe mi Arapça mı okunması gerektiğini tüm 20. yüzyıl boyunca tartışırken Mars'ın fethini konu alan 2 kitap okurlara sunuldu:
İlki Alexander Bogdanov'un (1873-1928) yazdığı " Красная звезда-Red Star: The First Bolshevik Utopia-Kızıl Yıldız : İlk Bolşevik / Komünist Ütopya"sı (1908), ikincisi Wernher von Braun'un yazdığı "The Mars Project" (1953) İlki Rusya'da, ikincisi Amerika Birleşik Devletleri'nde...
Amerika Birleşik Devletleri'nin Ay ve Mars'ta insanların yaşayacağı şehirler kurma projesini şu anda Elon Musk, Jeff Bezos gibi dolar milyarderleri ya da daha doğru deyimle girişimciler yürütüyor...
Elon Musk NASA yöneticisi Wernher von Braun'un (1912-1977) 21. yüzyıl versiyonu adeta... Elon Musk, Andrew Mango, Patrick Kinross, Dietrich Gronau gibi usta tarihçilerden Atatürk'ün hayatını öğrendi...
Elon Musk Atatürk için “3 kırık kaburga, delik bir akciğer. Fakat o yine de savaştı ‘yurtta sulh cihanda sulh’ için demişti...
Evet Atatürk Türkiye Cumhuriyeti'ni gelişmiş ülkeler ligine yükseltmek için sağlığını feda etti...Lord, Baron Patrick Kinross "Atatürk" kitabında Mustafa Kemal'in albaylığa terfi ettiği Çanakkale Savaşı sırasında sıtma nöbetlerinden neler çektiğini uzun uzun anlatır...
Atatürk'ün beslenme, yeme içme alışkanlıklarıyla, karaciğer hastalığının ne yazık ki çok geç teşhisiyle, hastalığın son safhasında teşhis konulmasıyla ilgili çok sayıda kitapta çok sayıda anektod var...
Atatürk'ün Donald Trump'ın büyükbabası (1869-1918) dahil 100 milyon insanı 1918- 1919-1920 yıllarında öldüren Spanish Flu- İspanyol Gribi'ne Şubat 1919'da yakalandığını ve hayatta kaldığını Yılmaz Özdil Mustafa Kemal adlı kitabında yazmıştı...
İlber Ortaylı ve Can Dündar'ın "Atatürk"ü konu alan kitaplarından öğreniyoruz:
"Atatürk Sigara tiryakisiydi.Kahve müptelasıydı.Aşırı içki (rakı) hiçbir zaman içmezdi.İştahlı biri değildi...Kurufasulye pilavı, tuzlu leblebiyi, peynirli omleti ve ayranı tercih ederdi..."
Can Dündar'ın "Atatürk'ün Son 300 Günü" kitabının 47. sayfasında 22 Ocak 1938 Cumartesi günü Yalova Kaplıcaları'nın yöneticisi Doktor Nihat Reşat Belger'in Bursa'daki Merinos Fabrikaları'nın açılış töreni için Yalova'ya gelen Atatürk'ün hastalığına ilk teşhisi koyduğu belirtilir.
Karaciğerinin iflas ettiğini o güne kadar başka hiçbir doktorun teşhis edememesi Türk halkı için çok büyük bir kayıptır, çok büyük talihsizliktir...Ne yazık ki teşhiste de tedavide de çok geç kalınmıştı.Çünkü hastalığı artık kontrol edilemez tedavi edilemez hale gelmişti...
1948 yılında vefat eden Kardiyoloji uzmanı, iç hastalıkları hekimi Profesör Doktor Neşet Ömer İrdelp'in 1937 yazında Yalova'da tepeden tırnağa muayene ettiği Atatürk'ün hastalığını teşhis edememesi korkunç bir ihmaldir...
Başbakan Doktor Refik Saydam (İbrahim Refik Saydam ; 8 Eylül 1881, İstanbul - 8 Temmuz 1942, İstanbul) 1939'da 'Her işimiz A'dan Z'ye bozuktur' demişti...
YARARLANILAN KAYNAK KİTAPLAR:
1-LORD KINROSS "ATATÜRK: BİR MİLLETİN YENİDEN DOĞUŞU"
2-YILMAZ ÖZDİL "MUSTAFA KEMAL"
3-METİN ERGİN "İŞTE BİZ BÖYLEYİZ"
4-CAN DÜNDAR "SARI ZEYBEK : ATATÜRK'ÜN SON 300 GÜNÜ"
5-AYDIN OY "ŞİİR DÜNYAMIZDA ATATÜRK"
***Akademisyen yazar Erik Jan Zürcher “Ölüm ile Firar arasında / Osmanlı Askerinin 1. Dünya Savaşı deneyimi” başlıklı makalesinin bir yerinde şunları yazmıştır:
Son 25 yıllık süreçte, 1. Dünya Savaşı araştırmalarının geniş ve verimli alanında savaş tarihine belirli bir yaklaşım; Martin Middlebrooks’un ünlü “The First Day on the Somme” (1971) adlı çalışmasıyla John Terraine’in çeşitli çalışmalarıyla özetlenebilecek yaklaşım popüler hale gelmiştir. Savaş deneyimine odaklanmak için savaşın sosyal tarihinin yazılması girişiminde 1. Dünya Savaşı’na “aşağıdakilerin” deneyimleri incelenerek yaklaşılır. Siperlerde hizmet vermiş, ambulansları kullanmış ve fabrikalarda mermi üretmiş insanların bakışına öncelik veren bir yaklaşımdır bu…Tarihin bu tarzda yazımı için Avrupa’da mektuplar, günlükler, hikayeler, şiirler, tablolar, otobiyografiler (anılar) ve sözlü tarih gibi bol miktarda materyal mevcuttur.
Osmanlı İmparatorluğu’nda ise tamamen farklı bir durum söz konusudur ve basit bir sebebi vardır.
Osmanlı ordusunda görevli askerlerin çok büyük çoğunluğu okur yazar değildi.(…)Birliklerde bazen onbaşı veya çavuşlar resmi yazıcı işlevi görüyor; kendilerine dikte edilen mektupları yazıyorlardı. Ancak köylerden cepheye yeni gelenlere haberlerin sözlü olarak verilmesi daha yaygındı. Aynı şekilde taburcu edilen veya tedavisi süren askerler de mesajları aynı şekilde alıyordu. Bütün bunların anlamı, Osmanlı askerlerinin geriye günlük veya mektup gibi yazılı belge bırakmamış olmasıdır.
Ayrıca resim yapmanın Sünni İslam tarafından hoşgörülmemesi nedeniyle elimizde herhangi bir çizim de yoktur. Türkiye’de sözlü tarih yaygın olmakla birlikte son üç dört yıllık dönemde daha çok yazılı belge, 1. Dünya Savaşı araştırmalarında kullanılmaya başlanmıştır.Osmanlı askerinin hayatta kalmaya çalıştığı koşulları anlatan birkaç kaynak vardır ama tek istisna dışında hepsi tipik “tepeden aşağıya” tarzında dökümanlardır. Dolayısıyla savaşı yüksek rütbeli subayların bakış açısından anlatırlar.
Ali İhsan Paşa, Cemal Paşa, Ahmet İzzet Paşa (Furgaç), Selahaddin Adil Paşa, Halil Paşa (Kut), Mustafa Kemal Paşa (Atatürk), Kazım Karabekir Paşa gibi Osmanlı subayları ile Liman von Sanders, Kress von Kressenstein, Kannengiesser, von Gleich, Guhr, Guse, von Seeckt gibi Alman subayların, hatta Pomiankowski gibi Avusturyalıların yazdığı hatıralar ve otobiyografiler de mevcuttur.
Önemli bir kaynak da, Osmanlı İmparatorluğu’na hizmet veren ve sayıları 18 bin ile 20 bin arasında olduğu tahmin edilen Alman askeri misyonu üyelerinden oluşan Asya Gazileri Derneği’nin yayınladığı bültenlerdir. Ayrıca aynı derneğin yayınladığı “Kafkaslarla Sina Çölü Arasında” adlı yıllıklar da bir başka kaynaktır.Alman – Osmanlı ittifakının karmaşık yapısı bugüne kadar geniş olarak araştırılmıştır ama bu çalışmalar temelde diplomatik olup doğası gereği çok fazla askeri içerikli değildir. Osmanlı’nın savaşta gösterdiği çabalarla ilgili olarak, Ankara’daki Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı Savaş Tarihi ve Stratejik Araştırmalar Başkanlığı tarafından yayınlanan geniş kapsamlı resmi tarih vardır. Ancak belirli çarpışmalara ve cephelere ağırlık verilmiş olması nedeniyle bölgesel tarih niteliğinde olup 1. Dünya Savaşı’nın genelini vermekten uzaktır.
Türkiye’de bu alanda gösterilen çabaların daha çok 1919 ile 1922 arasındaki İşgal ordularının Türkiye’den sökülüp atılmasına odaklandığı görülür. 1. Dünya Savaşı’na ise İstanbul’da iki savaş arası dönemde yayınlanan Askeri Mecmua isimli yayının tarih bölümlerinde bir miktar yer verilmiştir. 1955 yılına kadar Türkçe dilinde 131 yayın çıkmıştır. Bu miktar ise, aynı dönemde İngilizce, Fransızca ve Almanca yayınlanan yayınların sadece binde ikisine denk gelir.Avrupa dillerinde Osmanlı savaşının tek detaylı tarihi, Maurice Larcher’in “La guerre turque dans la guerre mondiale” (Paris, 1926) adlı kitabında yer alır. Savaşın ekonomik ve sosyal tarihi için Ahmet Emin Yalman’ın “Dünya Savaşı’nda Türkiye” (Yale, 1930) adlı kitabı öncelikli ve vazgeçilmez bir kaynaktır.
Türk Genelkurmayı arşivleri yabancılara (ve aynı zamanda birçok Türk araştırmacısına) tamamen kapalıdır. Yabancı arşivler arasında Freiburg’daki Alman askeri arşivleri (Bundesarchiv-Militararchiv veya kısaca BA-MA) emsalleri arasında en iyisidir. Bununla birlikte bunların da kendine özgü sınırlamaları vardır. Birinci Dünya Savaşı’ndaki Alman İmparatorluğu’nun kendine ait ulusal kara kuvvetleri olduğu pek söylenemez. Sadece deniz, hava kuvvetleri ve sömürge birlikleri emperyal kuvvetlerdi. Ordunun geri kalanı ise, Prusya, Bavyera, Württenberg ve Saksonya birliklerinden meydana geliyordu. Bunlar normalde birbirinden ayrı birimler olup, savaş zamanında genelkurmayın tasaruffuna verilmekteydi. Bunun sonucu olarak Alman İmparatorluğu’nun herhangi bir merkezi arşivi yoktu.
Askeri birlikler temelinde en önemlisi hiç kuşkusuz Prusya’ydı. Ne yazık ki, Nisan 1945’te Almanya bombardımanla dümdüz edilirken, müttefiklerin Potsdam’a düzenlediği hava baskını sırasında Prusya ordusuyla ilgili belgelerin yüzde 98’i yok oldu. Ortadoğu’da hizmet veren Alman subayların büyük çoğunluğunun Prusyalı olması nedeniyle bu büyük bir kayıptır.Az sayıdaki Bavyeralı subay için (ki aralarında Kress von Kressenstein da vardır) Bavyera Kraliyet Ordusuyla ilgili belgelerin korunduğu Münih’teki Bavyera Eyalet Merkez Arşivleri’ne başvurmak faydalı olacaktır.
Hollanda Devlet Arşivlerinde, İstanbul elçiliğinden gelen politik raporlara başvurdum. Hollanda’nın tarafsız olması ve bu konumunun 1. Dünya Savaşı boyunca devam etmesi nedeniyle bu ülkedeki arşivler araştırmalarıma bazen ilginç bilgiler sundu.Bu kaynakların hepsinin ortak yönü, “tepeden aşağıya” vizyonunu paylaşmasıdır. Böyle bir vizyona sahip oluşları, onları savaş deneyiminin realitelerinden uzaklaştırır. Çünkü savaştaki kayıpları acı verici ölümler olarak görmek yerine insan gücü kaybı (istatistik) problemi gibi görürler. Askerlerin yaşam koşullarına kayda değer dikkat gösteren tek subaylar, imparatorlukta hizmet vermiş olan Alman doktorlarıdır.Dolaylı yoldan da olsa askerlerin sesini bize ileten tek kaynağın, Mısır ve Mezopotamya cephelerindeki İngiliz askeri istihbaratı ile Selanik, Dardanel (Çanakkale) ve İran’daki keşif birliklerinin gündelik ve haftalık “istihbarat özetleri” olduğu söylenebilir. Bu istihbarat özetlerinde ajanların raporları ve tarafsız gezginlerin verdiği bilgiler temel alınmıştır. Ayrıca Osmanlı savaş esirleriyle asker kaçaklarının sorgulanmasından elde edilen bilgiler ile Osmanlı savaş esirlerinin mektuplarını da içerir.Yazının daha önceki bölümlerinde Osmanlı askerlerinin büyük kısmının okuryazar olmadığı belirtildiği için bir çelişki var gibi gözükebilir. Ancak bu noktada savaş esirleri ile asker kaçaklarının büyük kısmının Ermeniler olduğu unutulmamalıdır. Ermeni ve Rumlar arasındaki okur yazarlık oranı, kırsal kesimde bile Müslümanlardan daha yüksektir.