Hayırdan NİMET, Şerden İBRET devşirmesini bilene ‘arif’ insan derler…


    Malumunuz olduğu gibi Mekke ve Medine’den sonra 3. Kutsal beldemiz olan Konyaaltı belediyemizden bir ses çıkmadığına göre. Biz tarihi didiklemeye devam edelim.


    2. Dünya Paylaşım Savaşının sonunda Almanya ve Japonya iki seksen yere serilmişti. Her iki ülkenin de savaş suçları dosyası dağ gibiydi.


    Hele Almanya; aman, aman…


    Naziler, Aslan Sosyal Demokratların dingilliği sayesinde Almanya da iktidara yürüyebilmişlerdi. Diğer önemli güç Komünistlerdi ama onlar da o günlerde Moskova’nın haberi olmadan kenefe bile gidemedikleri için Nazilere karşı hayati bir ortaklığı gerçekleştirememişlerdi.


    Siz savaş sonrası yazılan tarih kitaplarında ki palavralara pek bakmayın. Naziler -o dönemde- umudu kaybolmuş Alman halkı için ciddi bir çıkış yolu olma yolundaydılar. Alman ulusunun milli hastalığı olan, disiplinli, çok çalışkan ve ille de gösterişli üniformalarıyla Naziler, ideal Alman ne demekse onu tarif ediyorlardı. Kısa zamanda çok şey becereceklerdi; Almanya baştan sona yatırımlarla dolmuştu, fabrikalar çalışıyor, tarlalar ekiliyordu. Hugo BOSS beyefendinin alımlı üniformaları içinde SS subayları kostak-kostak dolanıyorlardı. Dünyanın diğer milletleri Almanların bu olağanüstü gelişmesini hayranlıkla izliyorlardı. Yani ‘kıskanıyorlardı’.


    Ama harbi kıskanıyorlardı.


    Savaşın 3. Ve 4. Yılında bu SS beyler, yani Nazi iktidarının elitleri, bu savaşın hiç de öyle kolay kazanılmayacağını anlamışlardı. Tamam Hitler bağırıp- çağırıyordu, ama adam Berlin de ki sarayından dışarı pek çıkmıyordu, oradan göründüğü gibi değildi ülkede olup bitenler. Oysa diğer Nazi elitleri sonun yakın olduğunu biliyorlardı.


    Şimdi gidip de Hitler’e ‘olmuyor sayın Führerim, valla da billa da olmuyor, memleket batıyor!’ demek için de petka lazımdı.


    O petka da her yalakada olduğu gibi bunlarda yoktu. En iyisi savaş sonuçlarını hesaplayıp şimdiden bir tedbir almaktı. Ülkeyi iyice soymuş soğana çevirmişlerdi ama bütün suçları bundan ibaret değildi.


    Bu herifler işgal süresince 6-7 milyon insanı göz göre göre öldürmüşlerdi. Bu hesap nasıl kapanacaktı. Hadi çaldığın-çırptığın paraları geri verirsin olur biterdi. Ama bu toplu cinayetler nasıl izah edilecekti?


    Savaşın sonunda Adolf beynine sıkarak mahkeme edilmenin utancından sıyırmıştı. Ancak bu beyzade tayfası için durum farklıydı. Bunlar tarafsız ülkelere stokladıkları paralarıyla kaçmak için bir düzen kuracaklardı. Adında ODESSA diyeceklerdi yani ORGANIZATION DES EHEMAİLİGE SS ANGERHÖRİGE.


    Yani ESKİ SS ÜYELERİ ORGANİZASYONU…

    Kısaca olaylar şöyle gelişiyordu, çok parası olan bu organizasyon avlanmak üzere olan arkadaşlarını kolluyor, onlara yeni bir kimlik, iş ve yurt ayarlıyordu.  Korunan bu adamın yapmak zorunda olduğu tek şey ‘hiç konuşmamaktı!’ çünkü biri bile bir konuşsa bütün savaş suçları ve failleri ortaya dökülüverecekti. Bu adamlar, ex -Naziler hala avlanıyor, ama çoğu işledikleri suçların bedelini ödemeden uzun ve sağlıklı bir hayat yaşayıp gittiler.


    Buraya kadar okuyanlar için şimdi sanırım yazının başlığı bir mana kazanmıştır.